ANI ANDA YAŞAMAK

İnsan doğar, büyür ve ölür. Hayatın sadece böyle bir döngüden oluşması garip değil mi? Sürekli aynı döngü; bir çark gibi hep aynı şeyler dönüp dönüp devam ediyor. İnsan önce doğar. Doğum heyecanla karşılanır ve büyümek için sabırsızca zamanın saliseleri hesaplanır. Bir an önce büyümek ister insan, büyüdükçe bir şeylerin değişeceğini, her şeyin daha güzel olacağını tahayyül eder. Fakat yılları devirdikçe, hayatın acımasızlığı tüm gerçekliğiyle yüzüne çarptıkça büyümemeyi, masum bir çocuk olarak kalmayı ister. Hele de yaşlanmaya doğru sık sık geçmişi özlemle anar olur. Yaşlılık evresine, güz kokan bu safhaya geçiş yapınca korkular, endişeler sarar dünyasını. Ölümü hiç istemez. Elinde olsa ölüm safhasına geçmek bile istemez. Fakat ölüm hayatın ayrılmaz bir parçası. Doğum varsa ölüm de vardır. Başlangıç varsa son da vardır.

Tabi ölümün ne zaman geleceği de belli olmaz. Genç bir fidan iken de ölüm uğrayabilir, yaşlı bir çınar iken de ölüm uğrayabilir insana. Ama ne yazık ki insan,ölüm kendisine hiç uğramayacakmış da ancak yaşlanınca kapısını çalacakmış gibi yaşar hayatını. Halbuki ölümü kabullense ve aslında bir yok oluş olmadığını anlasa yaşamı daha anlamlı olur.Ölüm olmasaydı belki de hayat bu denli anlamlı olmazdı. Ölüm olmasaydı, işler ertelenir ve kıymetsiz olurdu. Ölüm aslında hayatı yaşanılır kılıyor. Gündelik hayatta bir fren işlevi bile gördüğü oluyor. İnsan ölümlü dünya deyip kendini frenliyor, ölçüyü bu sayede kaçırmıyor çoğu kez. Ölümü kabullense diğer dönemleri sevdiği gibi yaşlılık dönemiyle barışır insan. Her dönemin ayrı bir güzelliği var. Elbette ki yaşlılık döneminin de kendine özgü güzel yönleri var. Artık hayat karşısında tecrübesiz bir çaylak değil insan, epey bir yol kat etmiştir. Koca bir hayatın mimarlığını yapmıştır. Örnek bir rol model olmuştur. Dolu dolu geçirmiştir yıllarını. Adı güzel işlerle anılıyorsa ve içinde pişmanlıklar yoksa işte o zaman huzurla ölümü kucaklayabilir.

Hastanelerde hastaların ölümü kabullenmesine ve kalan anlarını daha kaliteli ve huzur içinde geçirmelerine yardımcı olan, “Destekleyici bakım” olarak da anılan “Palyatif bakım” adında bir bölüm var. Palyatif bakım, mevcut hastalıkları nedeniyle tam olarak iyileşemeyen veya yaşam sonunda desteğe ihtiyacı olan hastalara yardım etmeyi amaçlayan bir tıp alanıdır. Hastanın acı çekmesinin giderilmesi ve yaşam kalitesinin artırılmasına odaklı bir bakım yöntemidir. Eskiden ‘Hastanız için yapabileceğimiz bir şey yok, alın evinize götürün’ denilen hastaların ağrı ve diğer sıkıntılarının azaltılması üzerinde durulur. Palyatif bakım ile amaç hastaların yaşamına yıllar değil, yıllarına yaşam katmaktır. Her insanın yaşamının son günlerini belli bir kalite ve huzur içinde geçirmeye hakkı vardır. Bu nedenle palyatif bakım günümüzde insan haklarının değerleri arasında sayılmaktadır. Hasta ve yakınları ile iletişim, ölümün doğal bir süreç olarak kabulü, hastanın kararlarına ve seçimlerine saygı duyma, yas sürecinde aileye destek sağlama palyatif bakımın ilkeleri arasındadır.

Ölümü kabullenmek, varoluşsal yaşamayı -anı anda yaşamayı- her anın değerli olmasını sağlar. Bu yüzden ölümün de bir hakikat olduğunu bilerek anlarımızı dolu dolu yaşamak dileğiyle…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
ANI ANDA YAŞAMAK

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin