Gaslighting; Türkçe karşılığı ‘gaz aydınlatması ‘olan bu terimini hiç duydunuz mu?
Bu terim ilk olarak 1938 yılında bir İngiliz roman yazarı olan Patrick Hamilton’un tiyatro oyununda kullanılmış. Bu oyunda; erkek karakterin, kadın karakter üzerinde yanlış yaptığına dahası sürekli unuttuğuna dair ikilemeler yaratarak kendi aklından ve algılarından şüphe ettirilmeye çalışılarak manipüle edilen psikolojik bir taciz türü olarak kabul edilen “gaslighting” işleniyor.
1944 yılında Amerikalılar tarafından George Cukor’ın yönetmenliğini üstlendiği “gaslighting”; IngridBergman, Charles Boyer ve Joseph Cotten’ın oynadığı film psikolojik gerilim kategorisinde yer alıyor.
1970 yılına gelindiğinde ise bu tür davranışları tanımlamada kullanılmak üzere psikanaliz literatürdeki yerini almış.
Ben bu kelimeyi ilk defa izlediğim bir film sayesinde duydum. İlginç bir psikoloji gerilim filmiydi.
Film,Paula ve Gregory karakterlerinin tanışmalarından iki hafta sonra evlenerek, kadının hiç istemediği halde sırf eşini mutsuz etmemek adına küçükken tatsız bir olay yaşadığı eve geri dönmeleriyle başlıyor.
Gregory karakter olarak çekici, romantik ve sürekli iltifat ederek Paula’ya kendini iyi özel ve mutlu hissetmesini sağlayan bir karakter. Gregory’ un aşırı düşünceli ve nazik davranışlarına karşılık,istemese bile birçok şeyi mecbur hissederek yapmak zorunda kalır.
İlerleyen günlerde Gregory, evdeki hizmetçilere ve çevreye Paula’nın sürekli hasta olduğunu söyler ancak Paula’nın gözle görünür hiçbir hastalık belirtisi yoktur.
Filmin ilerleyen sahnelerinde Gregory, Paula’ya aile yadigârı bir broş hediye ederek kaybetmemesi için uyarılarda bulunur ve Paula’nın kendinden şüphe etmesini sağlar.
Evdeki tablonun ansızın yok olması ve bunun da Gregory tarafından Paula’nın yaptığına inandırılması, geceleri sürekli gaz lambalarının ışığının git gide azalması ve Gregory’nin evde yokken sürekli seslerin olması Paula’nın dengesini sarsar. Bunun ardından Paula kendini Gregory’e bağımlı hisseder ve onsuz hareket edemez hale gelir ama bir gün…( Dahası filmi izlemek isteyenlere kalsın.)
Şimdi böyle yazınca sanki hep romantik ilişkilerde yaşanan bir davranış biçimiymiş gibi hissetmiş olsanız bile birazcık düşününce aslında ikili boyuttan ziyade toplumsal boyutunun da olduğunu anlayacaksınız.
Yapılması zorunluymuş gibi dayatılan yapılmayınca da eksik, yetersiz dahası değersiz hissettiren çoğu davranış biçimleriyle karşı karşıya kalmamız olası. İşte bu yönü psikolojik baskı yoluyla gaslighting’in oluşumudur. Söylemler aracılığıyla güçsüz görülenin üzerinde uygulanan tahakküm kurma yoluyla manipülasyon yapma biçimi de denebilir.
Bir tarafın diğer tarafa uyguladığı psikolojik şiddeti tarif eden bir terim olarak literatürde yer alıyor ve karşısındakini çeşitli hileli tavırlar ve ithamlarla güçsüz, muhtaç, sorunlu ve hatalı olduğuna inandıran taraf, onu bu yöntemle yöneterek özgüvenini zedeleyerek kendine bağımlı hale getiriyor.
Tabi işin özünde egemen, mağdur ilişkisi var. Yani aslında çevremizde sürekli tanık olduğumuz belki de aynı davranışlara maruz kaldığımız bir durum söz konusu.
Ancak bunu fark etmek sanıldığı kadar kolay olmasa da imkânsız değil. Sadece birazcık dikkatli olmak ve yapılan bu tarz psikolojik baskıya izin vermemek lazım. Bu aile, okul, iş ya da arkadaş çevresinde de olabilir. Dolayısıyla kişinin kendi öz değerinin farkında olması çok önemli.
Ez cümle; ne olursa olsun, hangi ortam ya da koşulda bulunmak zorunda olursanız olun değerli olduğunuzu sakın ola ki unutmayın.
Unutma! Sen çok ama çok değerlisin. Çünkü kâinat üzerinde senden sadece bir tane var.
Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle…