Ülkemizin geleceği ve umudu olan geçlerimizle ilgili son yıllarda çok olumsuz şeyler gündeme gelmeye başladı. Gençlerin inanç boşluğu içinde olduğu, ateizm veya deizme kaydıkları, gençlerin çoğunluğunun yurt dışına gitmek istedikleri ve gençlerin geleceğe dair umutlarının tükendiği gibi bizi çok üzen konular anket şirketlerinin ve medyanın sürekli gündem yaptığı meseleler haline geldi maalesef. Hacettepe Üniversitesinin Türkiye Gençlik Araştırmasına göre her üç gençten birinin umutsuz olduğu tesbit edildi. Bu araştırmaya göre gençler gelecek kaygısı, iş bulamama endişesi ve geçim sıkıntısı yaşıyorlarmış. TÜİK’in verilerine göre ise Türkiye’de 4 gençten 1’i işsiz. Son açıklanan verilere göre ise genç işsizliğinde 0.4 puanlık düşüş var. Yeni mezun işsiz gençler, “Biz de bu verilere dâhil miyiz” diye soruyor. Mezun oldukları alanda iş bulamayan birçok genç başka alanlara yönelirken çok sayıda genç de yurt dışına çıkış planı yapıyor.
Devletin kurumlarının yaptığı araştırmalardan çıkan sonuçlar, gerçekten gençliğimizin hızlıca elimizden kayıp gittiğini gösteriyor. Gençlerin geleceğe dair ümitvar olmalarını sağlayacak adalet, liyakat, ehliyet ve emanet gibi kavramların uygulamadan ziyade sadece lafta kalıyor olması elbette gençleri endişelendiriyor ve umutlarını tüketiyor. Yukarıda gençlerle ilgili çok konuşulan ve araştırılan bir konunun da gençlerin inanç meselesinde bir çıkmaza girdikleri ve bu nedenle bazılarının ateizm ve deizme kaydıklarını belirtmiştik. İnternet kullanımının artması ve kolaylaşmasıyla birlikte iletişim araçlarıyla aşırı şekilde haşır neşir olan gençler buralarda anlatılan ve gösterilenleri sorgulayacak bir seviyede olamadıkları için maalesef maneviyat konusunda dezanformasyona uğramaları kaçınılmaz oldu. Sosyal medya ağlarının hiçbir denetim ve yaptırıma bağlı olmadan tüm dünyada serbestçe yayın yapması, çocuk ve gençleri tuzaklarına düşürmek isteyenlerin işlerini çok fazla kolaylaştırmış oldu.
İletişimin olumsuz etkilerinin yanında yaşanılan hayatın kötü yönleri de gençlerin dini, kültürü, çevresini ve son olarak ailesini sorgulamasına neden oldu. Öğretilen ve anlatılanlarla görülen ve yaşanan gerçeklerin çelişki içerisinde olması gençlerin tereddüt geçirmelerine ve inançlarını sorgulamalarına neden oldu. Ülkemiz insanın zihninde büyük bir travmaya neden olan 15 Temmuz olayları ve sonrasında yaşananlar, gençlerimizin özellikle dini ya da dindarları sorgulamaları ve dini faaliyetlere soğuk bakmasıyla sonuçlandı. Gelinen bu ortam, tam da materyalist ve seküler odakların arzu ettiği bir zeminin oluşmasını sağladı. Dini itikat ve şuur konusunda sağlam bir alt yapısı bulunmayan gençlerin sert esen materyalist ve seküler rüzgârlar karşısında dini zeminde tutunmaları çok zordu ve maalesef ki bu alanda önceden kendilerine sahip çıkan çoğu mücahitlerin de müteaahitliğe girmiş olmaları nedeniyle sahipsiz kalmış oldular. Ülkemizde 2000’li yıllardan itibaren yaygınlaşan ve çoğalan teknolojinin ve dış sermayenin de etkisiyle hayat standardı yükselmiş ve konfor yaygınlaşmıştı. İnsanların daha rahat ve lüks bir hayata alışmaları, kısa sürede geçmiş dönemleri unutmalarına ve geleceğe dair büyük bir rehavet içine düşmelerine neden oldu. Bu dönemde ihmal edilenlerin en başında çocuklar ve gençler geldi maalesef. Maddi destekle her şeyin hallolduğunu zanneden ebeveynler büyük bir yanılgı içine düştüklerini sonradan anladılar.
Sözü fazla uzatmadan, konuyu çok dağıtmadan sonuca gidecek olursak, şunu bilelim ki, ekonomik krizin giderek arttığı şu ortamda artık biz gençleri ne maddeten ne de manen doyuramıyoruz. Gençleri umutlandıracak bir gelecek sağlamakta zorlanan eğitim sistemimiz ve ekonomik yapımız alarm vermeye devam ediyor. Gençler okuldan, eğitimden ve aileden uzaklaşıyor, böylece bunu fırsat bilen şer odakları kurdukları uyuşturucu ve suç örgütlerine onları kolaylıkla çekebiliyorlar. İçişleri bakanı Soylu’nun ifade ettiği, uyuşturucu nedeniyle cezaevlerinde bulunan 119 bin kişinin hiç şüphe yok ki kahir ekseriyetini gençler oluşturuyor. Ülkemizde uygun iş bulamama ve ücretlerin az olması nedeniyle gözünü yurt dışına diken gençlerimize nasıl umut olunacak? Yurt dışına gitmiş olan binlerce doktor ve mühendisimiz nasıl geri getirilecek? Beyin göçüyle ayakta kalan ve gelişen ABD bizim zeki ve yetenekli gençlerimizi çeşitli vaatlerle ülkesine taşıyor. Burada alacağı ücretle iyi bir hayat sürmenin ve araba almanın hayal olduğunu hesap eden gençler Avrupa ve Amerika’da çalışmayı tercih ediyorlar. Bu ülkenin evlatları doğup büyüdüğü, öğrenim gördüğü bu toprakları ne yazık ki terk ediyorlar. Devir değişmiş, şartlar çoktan farklılaşmış. Bu nedenle orta kuşağın razı olduğu ve alıştırıldığı hayat standardını gençler artık kabullenemiyor, kendileri de batıdaki akranları gibi yaşamak istiyorlar. Vatan, millet, devlet ve hamaset nutukları onları burada tutmaya yetmiyor. Çünkü biz onları böyle yetiştirdik, yokluk, sıkıntı ve zahmet görmediler, rahat büyüdüler, şimdi de içinde bulunduğumuz şartlara razı değiller. Enflasyonun nedeni olarak zincir marketleri hedef gösterenler, gençlerle ilgili kimi sorumlu tutacaklar; öğretmenleri mi, ebeveynleri mi, üniversiteleri mi, hocaları mı, yoksa işverenleri mi?
Geleceğimizin mimarı, göz bebeğimiz gençlere sahip çıkmak, onlara güzel bir gelecek hazırlamak ve huzur ve güven içinde yaşayacakları bir vatan bırakmak zorundayız. Faiz ve vergi bütçeleriyle, dağ gibi birikmiş borçlarla, iltimas ve rüşvetin bulunduğu kurumlarla gençlerimizi umutsuzluğa sürüklemeyelim. Bu ülkeyi teslim edeceğimiz gençlerimizi ahlak ve maneviyat ikliminde büyütüp çağın şartlarına göre yetiştirerek hak ettikleri imkânlara kavuşturalım. Yoksa birer birer elimizden kayıp gidiyorlar, ya cezaevlerine, ya Almanya’ya, ya da Amerika’ya…. Rabbim, idarecimiz, aydınımız, eğitimcimiz, işadamımız, annelerimiz ve babalarımız başta olmak üzere hepimize hakikati görecek basiret ve feraset nasip eylesin. Amin.