İrfan ARSLAN
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, uzun yıllardır verilen mücadelenin halen devam ettiğini belirterek” Kıbrıs’ta Kuzey Kıbrıs Türkleri egemenliğini kazanmadığı sürece gelecekte yine sıkıntılar yaşamaya devam edecektir.” dedi
Elazığ’da bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş’ı makamında ziyaret etti. KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, daha sonra Fırat Üniversitesinde düzenlenen “Geçmişten günümüze Kıbrıs Türk’ünün Mücadelesi” konferansına katıldı. Konferansa KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın yanı sıra Vali Erkaya Yırık, AK Parti milletvekilleri Metin Bulut, Sermin Balık, Zülfü Demirbağ, FÜ Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, Kıbrıs gazileri ve akademisyenler katıldı.
Fırat Üniversitesi Konferans Salonunda ki toplantının açılışında konuşan Fırat Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fahrettin Göktaş; “Bizler geçmişimizde yaşadıklarını bilmeliyiz ki gelecekte yaşanabileceklerin gerekli önlemlerini alalım.Bunun içinde yaşanan olayların görülmesi ve değerlendirilmesi çok iyi yapılmalı.” dedi
Vali Erkaya Yırık “ KKTC Cumhurbaşkanımızı tanımaktan büyük bir mutluluk duyduk. Kıbrıs’ta Türkler vardır. Türklerin olduğu yerde adalet vardır. Geçmişimizi iyi bileceğiz ki geleceğe sağlam bakmalıyız. Kıbrıs’ta Türkler çok acılar çekti, şehitler verdi. Bunlardan 4’ü Şehit İlhanlardan oluşmaktadır. Türklere Barbar diyenler bunu gösterecek hiçbir neden ortaya koyamamaktadırlar. Türk olarak gittiğimiz yere adaleti medeniyeti götürmekteyiz. Bugünde bunun örneklerini farklı coğrafyalarda göstermekteyiz. Göstermeye de devam edeceğiz. KKTC Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar artık Elazığ’ın Fahri hemşehrisi olmuştur. Elazığ ile Lefkoşa kardeş şehir olacaktır. Bizlerde sizleri Kıbrıs’ta ziyaret etmek istiyoruz. Kıbrıs şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.” dedi
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’da yaptığı konuşmasında “ Elazığ’da bulunmaktan çok memnuniyet duymaktayım. Burada olmak, özellikle Kanlı Noel olayı ruhumuzdan silinemez. O olay bende farklı bir ruh haline neden olmuştur. Bu olay benim ruhuma işlemiştir ve bunu unutmam mümkün değildir. Allah nasip etti Başbakanlığım döneminde Prof.Dr. Mustafa İlhan ile konuştuk. Kendisine Elazığ’a gitmek istediğimi söyledim. Pandemi nedeniyle bunu gerçekleştirememiştim. Bugün Cumhurbaşkanı olarak buradayım ve sizlere sesleniyorum. İlhan’lar benim kardeşlerimdi şimdi de Mustafa ve Şebnem benim kardeşlerimdir.
Kıbrıs’ta bir mücadele vardır. Bu mücadelenin şehitleri vardır. Bir süreç yaşanıyor ve devam ediyor. Kıbrıs’ın tarihini iyi bilmek lazım. Masada müzakerelerde bunların bilinmesi gerekir. Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa, bu yan yana yaşayan iki devletin egemenlik anlaşması olacaktır. Elazığ ile yaşanan bu kucaklaşma gelecekte daha farklı bir düzeye ulaşmış olarak devam etmelidir.
Kıbrıs meselesi denilince, Türklük dünyasının üç önemli evresi vardır. 1071 Malazgirt, 1453 İstanbul’un fethi, 1571 Kıbrıs’ın fethi. Kıbrıs’ın fethinde 70 bin şehit verilmiştir. 1878’e kadar Osmanlı Kıbrıs’ı yönetmiş. 1878’de İngiltere geçici olarak Kıbrıs’ı kiralıyor. 1914’de ise gasbediyor. Osmanlı ile yapılan sözleşmede İngiltere Kıbrıs’tan çekilince Kıbrıs Osmanlıya veya devamına devredilecektir. Bu yapılmamıştır. 1878’den sonra Kıbrıs’ın Yunanistana bağlanması gerektiği seslendirilmeye başlanmıştır. O günden bu güne kadar bu mücadele devam ediyor. 1930’lar da büyük isyanlar vardır. Türklere karşı olaylar başlatılır. Bu olaylarda Kıbrıs Türkleri Türkiye’den gelen destekler ile kendisini örgütlemeye başlar. Dr. Fazıl Küçük liderliğinde bir örgütlenme başlar. Büyük Yunanistan’ı oluşturma adına başlatılan Enosis örgütlenmesine karşı Kıbrıslı Türkler direnirler. Her türlü teröre, çete faaliyetine direnirler. 1963 yılında Kanlı Noel olayı yaşanır. Silahsız ve sivil insanlara karşı yapılan bu silahlı saldırıya tüm dünya seyirci kalmıştır. Bu süreçte Kıbrıs Türklerinin önemli bir bölümü göç etmek zorunda kalmışlardır. Bugün Kıbrıs dışında Kıbrıs’taki Türklerden daha fazla Kıbrıs Türkü vardır. 1960 anlaşmasında iki nüfus vardır. Kıbrıs Türkleri ve Kıbrıs Rumları. Yani iki halk vardır. Avrupa’ya baktığımız da Kıbrıslı Rumlar Avrupa Birliğine almıştır ve onların da diğer ülkeler gibi bir oy hakkı vardır. Buradan da hareket ederek Ada da çözüm için iki halkın arasında olmalıdır. Kıbrıs olaylarında Türkler 103 köyden sürülmüştür. Biz de garantör ülkelerden biri olan Türkiye ne zaman gelecek beklentisine düştük. O mücadele yıllarında hep bunu bekledik.
15 Temmuz 1974’e ikinci bir Anayasal darbe gerçekleşti. Garantör ülkelerden Yunanistan Cuntası Makariyos’un hareketlerini yeterli bulmadı ve daha süratli bir şekilde Kıbrıs’ın Yunanista’a bağlanması isteniyordu. O gün Makariyos’a karşı darbe yapılmış ve Samson Enosisi ilan ediyor, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlandığını açıklıyordu. Bu yapılınca Türkiye işi ciddiyete alıyordu ve Başbakan Bülent Ecevit gerekli görüşmelere başlamıştı. İngiltere “ Türkiye Kıbrıs’a giderse başı çok ağrıyacak” demişti. 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Hareketi yapılmıştır ve o günden bu güne Kıbrıs barış içinde yaşamaya başlamıştır.
Doğu Akdenizde yaşananlar ile bu mücadelenin ne kadar önemli olduğu görülmektedir. 1974 hareketinden sonra Rumlar Türkler Kıbrısı işgal etti çıkırtkanlığı yapıyorlar. Türkiye Kıbrıs’a barışı getirmiştir ve devam etmektedir. Kıbrıs’ta 1974’den sonra hiç kan dökülmemiştir. Bu 20 Temmuz’da 47 yıl kutlanacaktır. Bu yıl iki bayramı bir arada kutlayacağız. Çeşitli müzakereler sürmektedir. Bizim mücadelemiz Egemenlik mücadelesidir. Biz Egemenliğimizi kabul ettiremez isek bizi gelecekte yine çok önemli sıkıntılar bekliyor. Biz buna müsaade etmeyeceğiz. Bizim politikamız Kıbrıs’ta egemenliğimizin kabulü ve gelecekte o bölgede varlığımızı sürdürmektir. Bunu gerçekleştiremez isek bizi gelecek te Rumlara yama yapacaklardır. Bu bizi yok oluşa götürür. Şu anda Türkiye’nin tam desteği ile yürütülmekte olan görüşmeler Kıbrıs’ta iki eşit devleti kurulması yönünde güçlü bir şekilde işbirliğimizi sürdürüyoruz. Bu böyle olacaktır. Kıbrıs Türkü egemenliğini almak zorundadır.
Egemenliği kabul ettirememeleri durumunda uzun vadede aynı tehlikelerin beklediğini vurgulayan KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, “Yıllardır federasyon görüşmeleri içerisinde niyet edilen tek egemenlik çatısı altında bizleri bir bakıma Rum’a yama yapmaktır. Biz buna hiçbir zaman müsaade etmeyiz. Büyük Türk milletinin Kıbrıs’ta yaşayan uzantısı , Kıbrıs Türkleri olarak 85 milyon bugündür. Yarın 90 inşallah 15 sene sonra 100 milyonla büyük Türkiye Cumhuriyeti’dir. Hava temiz olduğunda net olarak Torosları görebiliyorsunuz. O kadar yakın. Anamur’dan bugün asrın projesi olarak su götürülmüştür. O kadar yakın bağlar var. Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler, enerji kaynakları bakımından, stratejik olarak gerek mavi vatandan gerek hava sahasından Libya’ya kadar uzanan bu bölgenin stratejik önemine baktığımız da Türk hükümeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da söyledikleri ve duruş bundan sonra bizim politikamız Kıbrıs’ta egemenliğimizin devamıdır” dedi.
“Kıbrıs’ı bir bütün olarak Avrupa Birliğine almak ve Türkiye’nin oradaki bağlarını tamamen koparmak istiyorlar”
Annan çözüm programı hakkında konuşan KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, şu ifadeleri kullandı:
“Büyük bir fedakarlık, orada Kıbrıs Türklerini bekleyen büyük sıkıntılar, Türkiye için de vardı ama işte biz uzlaşma, çözüm ve insanlık için evet dedik. Rumlar tüm bu telkinlere rağmen hayır dedi. Karşılığında ne oldu. Hayır diyenlere mükafat Avrupa Birliğine gidiyorlar. Kıbrıs Türk halkına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen ekranlarda söyledi. Kıbrıs Türkleri üzerinden bu izolasyonlar, engeller, ambargolar kaldırılacak, direkt uçuşlar, ticaret, her türlü baskıların kaldırılması en azından evet diyeceğimiz için böyle bir rahatlığa kavuşacaktı. Hiç bir şey olmadı, verdikleri sözün hiçbirini tutmadılar. Çünkü oyun ve niyet kötü. Ben açık ve net bunu görüyorum. Yunanistan ve Kıbrıs Rumları Avrupa Birliğindedir, Türkiye dışında. Federal bir cumhuriyetle Kıbrıs’ı bir bütün Avrupa Birliğine almak ve Türkiye’nin oradaki bağlarını tamamen koparmak istiyorlar. Türkiye’yi Kıbrıs’tan çıkarma, tüm oyun budur. Vefayı bir kenara bırakın. Türkiye’nin desteği olmasa, o mücadele yıllarında Türkiye’nin askerleri gelmeseydi Kıbrıs’ta bir tane Türk kalmazdı. Bugün Kıbrıs bir Yunan adası olurdu. Kıbrıs Türk’leri ile Türkiye Cumhuriyeti beraber yürüttüğü bu davanın bu şekilde sürdürülmesi, bizim ulusal çıkarlarımızdır. Ulusal haysiyetimiz ve onurumuzdur. Biz asla Kıbrıs Türk’leri olarak böyle bir oyuna gelmeyiz, gelmemeliyiz Avrupa Birliği uğruna tamamıyla Türkiye Cumhuriyet ile bağlarımızın kopartılması bizim zaman içerisinde Avrupa Birliği içerisine eritilmemiz yok edilmemiz anlamına gelir.”