1. Haberler
  2. YAZAR
  3. KURT, SÜRÜYE DALINCA…

KURT, SÜRÜYE DALINCA…

İnsanoğlu bazen beklenenden daha da bencil ve zalim olabiliyor. Hele ki günümüzde kapitalist kuralların hüküm sürdüğü bu çağda artık insanlar kendinden daha önemlisi yokmuş gibi davranmaya; menfaati uğruna hiç akla gelmeyecek hal ve tavırlarla ilişkilerini sürdürmeye dahası niyetlerini maskelemeye çalışıyor.

“Bu kadar da olmaz.” dedikçe dahasıyla karşılaşıyoruz ki ne kadar acı verici bir durum.

Yok, oluyoruz, değişiyor ve dönüşüyoruz. İşin acı tarafı,  bu olumsuz dönüşümün farkına varmıyor sanki normali buymuş gibi devam ediyoruz. Belki de kanıksadığımız için artık umursamıyoruz. Belki de böylesi daha çok işimize geliyor.

Galiba duygu küçülmesi yaşıyoruz. Soğuk, bencil, mekanik bireylere dönüşüyor/ dönüştürülüyoruz.

Yapılan kötülüğe, kötülükle mi karşılık verilmeli?

Yoksa HZ. Ali gibi; bin defada kötülük görse yine de iyiliklemi devam etmeli.

Seçim bizim elimizde değil mi?

Yaşar Kemal’e ait olan bir anlatı ile devam edelim. Bakalım, öyküde neler oluyor. Sonrada üzerine üç beş kelam edelim.

*

Bir kurt, koyun sürüsüne dalar. Kurt bu, sürüye dalar ama bir tanesini alıp götürmekle yetinmez tüm sürüyü parçalar.

Kurdun daldığı sürüden artık hayır gelmez.

İşi hayvancılık olan köylü, sürüsüne kurt dadanmışsa tabiri caizse biter, mahvolur. Çünkü geçim kapısı bu sürüdür ve kurdun sürüyü helak etmesi, köylünün de helak olması anlamına gelir.

Bu nedenle kurt gittikten sonra, yapılacak tek şek kurdu yakalamak ve tekrar olası bir saldırıya karşı önlem almaktır.

Köylü hem kurttan intikam almak hem de tekrar olası bir saldırıyı önlemek için kurdu yakalamak üzere atlarına binerler. Köpeklerini hazırlayıp, yola koyulurlar.

Ancak amaçları kurdu öldürmek değil, aksine diri yakalamaktır. Bunun için yapılması gerekeni de çok iyi bilirler.

Sonuçta kurdu yakalarlar. Kin bağladıkları, öç almak istedikleri kurda şiddet uygulamaz, canını yakmazlar.

Yalnız sağlam bir telle ya da kirişle kurdun boğazına bir çıngırak takarlar. Kurdu sevip, okşayıp, öperek doğaya tekrar salıveririler.

Sırtını sıvazlayarak, okşayıp hoşlukla saldıkları kurt, köylüden koşarak neşeyle uzaklaşır.

Ancak, boynunda çıngırak takılı olan kurt hiçbir canlıya yaklaşamaz. Çünkü boynuna takılı olan çıngırak sesini duyan hayvan önceden kaçar. Hiçbir canlıya yaklaşamayan kurt ise boğazındaki çıngırakla dağ tepe boşu boşuna koşup durur.

Sonunda kurt dağlarda açlıktan önce yavaş yavaş zayıflar, sonra beslenemediği için güçsüz düşer en sonunda da bağıra bağıra ölür.

Bu kurda yapılabilecek belki de en korkunç işkence yöntemidir.

Kurt ancak aç kalınca anlar, boynuna çıngırak geçirilirken kendisini öpüp okşayanların niyetini ama iş işten çoktan geçmiştir.

Bunu çok yönlü hayatımıza da uyarlamamız olası. Çünkü günlük hayatta da bu tarz kin ve nefret ile yapılan zalimlikler yok değil.

Hikâyedeki kurt yakalanarak ayrı bir yerde bakılamaz mıydı? Doğası gereği yapmış olduğunun bedeli acımasızca ölüme terk edilmesi mi? Yoksa başka çözüm yolları da bulunabilir miydi?

Her zaman başka çözüm yolları illa ki vardır. Önemli olan bu çözüm yollarının olumlu, fayda sağlayacak yönde uygulamaya konulması diye düşünüyorum.

Bilmem siz ne dersiniz?

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
KURT, SÜRÜYE DALINCA…
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin