İstanbul nüfusu, tarihi fonksiyonu ve coğrafik durumundan dolayı 1.dereceden tek ilimizdir.
Ankara başkent olması nedeniyle 2.dereceden tek ilimizdir.
İzmir nüfus sayısı, demografik yapısı, kültürü ve tarihi yapısıyla farklı bir misyonu teşkil etmesi nedeniyle 3.dereceden tek ilimizdir.
Diğer derecelere geçmeden bu üç derece farkını ve bu farkların ulaşım zihniyetini değerlendirelim.
1.derece: dünyanın belli başlı toplulukların oluşturduğu devletlerde
(Brezilya, Çin, Mısır, Almanya, Amerika, İran, Kanada ve Rusya vb…) başkentler o devletin gelişmişlik/nüfus fazlalığı açısından 1.derece olan illerden/eyaletlerden ayrılırlar.
Bu açıdan bakıldığında İstanbul-Ankara ayrımı bariz bir şekilde ortaya çıkar. Bu kendini ulaşım zihniyetinde gösterir.
Basit bir algılamayla Ankara/Kızılay ile İstanbul/Aksaray ulaşım ağı göz önüne alındığında fark bariz şekilde ortaya çıkar. Ankara’da resmi yaşamın verdiği disiplin ve düzen, İstanbul’da ise sivil inisiyatif/sivil itaatsizlik ortaya çıkar bu bir merkez kabul edilirse ve şehir geneline yayılmaya çalışılırsa, şehirlerarası yolların bile bu iki şehirle bağlantı şekilleri ortaya çıkar.
Çünkü bir “Şehrin” şehir olması nedeniyle diğer şehirlerden tecrit ederek düşünmek şehir/medeni mantığını kavrayamamak olarak algılanmalıdır.
Burada Ankara ile İstanbul’u karşılaştırmaktan ziyade bu iki şehir üzerinden ulaşım mantığına varmaktır. Başkentler uluslararası ilişkilerde resmi misafirle, resmi konutlar ve devletin resmi kurumlarının görkemiyle veya yerleşimiyle tamamen bir sistematik bir yapıya benziyor bu gözlemler merkez/çevre ayrımını göz ardı etmeden yapılamaz.
Gelelim İstanbul’a diğer bir değişle padişahlar/tarihi şehrine burada ilk göze çarpan imparatorluktan kalma olması nedeniyle farklı değer yargılarının hâkim olduğu toplumların belli bir yerleşim alanlarını belirtmeleri, bu da şehir olmanın en önemliden ziyade, en üstün özelliklerinden birisidir. Bu özellikler ister istemez ulaşıma yansıyor.
Bu topluluklar birbirleriyle fazla kaynaşmadan bir şehirde ortak yaşanılmasının çözümünü herkes kendi zihniyet akabinde imkânlar dâhilinde ulaşım ağını kurmuş bu ulaşım zihniyetinin farklılığı ve ulaşım ağlarının çokluğu nedeniyle İstanbul’da zahiren bir trafik sorunu varmış intibahını veriyor/lar. Aslında temel mesele ulaşım zihniyetinin doğurduğu ulaşım ağlarının çokluğu ve bu ağları idare edenlerin şehir hayatındaki yeri coğrafik ve nüfus/nüfuzudur.
Velhasıl-ı kelam; Ulaşım bir insanın kanın vücudundaki dolaşımıdır. Damar tıkanıklığı hayatı nasıl etkiliyorsa, özellikle hareketliliği ulaşımda şehir hayatını hareketli veya hareketsiz kılar.
Bu kadar öneme haiz bir konunun bu kadar dar bir alanda ve tek bir perspektiften yaklaşmak zor ve yanlıştır.
Ulaşılmak istenen gaye bu ve benzeri gibi konuların önemini hatırlatmak ve içinde bulunduğumuz hayatın güzelleşmesi ve kolaylaşması için sarf edilecek çabanın böyle konulara yoğunluklu bir şekilde teksif edilmesidir
Sağlıcakla kalınız…