“Allah katında amellerin en makbulü az da olsa devam üzere yapılanıdır.”Hadis-i Şerif
Bu hadisten de anlaşıldığı gibi, kişi devamlı yapabileceği ameli işlemelidir.
Tabii ki bu, farz ameller hariçtir. Hadis bize disiplin/metot ile yaşamayı da öğütlüyor.
Yapılacak eylemler ister kişisel olsun, isterse toplumsal ve kurumsal olsun bize şunu gösteriyor: Yapılacak eylem/amel, uygulanabilir olmalı, sürdürülebilir olmalı ve kapsayıcı olmalıdır. Hadis de bireysel olduğu için kapsayıcılık her ferdin kendi yapabileceği bir işi yapmasıdır. Yani bütün kişiler, kendilerine has olarak, bir amel/eylem belirleyip bunu devamlı yapmalılardır. Bu bireysel eylem, toplumsal kapsayıcılıktır.
Yapılacak eylem/amel Hz. Davut (a.s)’un günaşırı oruç tutması olduğu gibi, her gün bir kişinin karnını doyurmak, bir fakire sadaka vermek vs. olabilir.
Bu hadisten şunu da anlayabiliriz, kurumsal yapılacak faaliyetlerde bu STK veya kamu kuruluşu olabilir. Böylelikle, en azından “Ali yazar, Veli bozar” deyiminin bir nebze önüne geçilmiş olur. Bunu Üsküdar Belediyesi her sabah iskelede sıcak çorba dağıtarak yapıyor. Bundan sonra gelecek yönetim kim ve kimlerden olursa olsun bir gelenek haline gelmiş ve fazla külfet getirmeyen bu işi askıya alamaz. Yapılacak icraatlar böyle olursa kendinden sonraki kişilerde mecburen sizin amelinizi devam ettirir.
İnsanlık için ömür boyu uygulanabilir, sürdürülebilir ve kapsayıcı eylem: Namaz’dır. “Namaz, dinin direğidir” hadis-i şerifin hikmetlerinden biri de bu olsa gerektir..
İnsanlık hayatının ortak ameli, insanın otokontrolüdür.
Hatta namaz sosyal hayatın zamansal olarak düzen ve intizamını sağlar.
Namaz, bir ailede en küçük bireyden en büyük bireye kadar herkesin her zaman aynı anda yapabileceği belki de tek eylem/ameldir
Evde beraber kılınan namazlar çocuklara özgüven kazandırır.
Toplumsal olarak ise, özellikle M.S “12 Eylül”den önce okumuş gençler, toplumdan şöyle soyutlanıyorlardı: namaz kılmamakla. Böylelikle namaza avam tabakası eylemi imajı verirlerdi. İstisnalar çıkınca toplum o kişiyi çok sever ve sayardı.
Bu olay, toplumumuzun namaza verdiği değerin göstergesi idi.
AB müktesebatında; uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik var kapsayıcılık esası yoktur.
Bu bakış açısı,bizim ile “Batı ”arasındaki farkı gösterir.
Biz insanların temel ihtiyaç ve eylemlerinde kapsayıcılığı göz ardı etmiyoruz.
Batılıların kapsayıcılığı bir tek savaş alanlarındadır.
Müslümanlarda ise savaşta kapsayıcılık olmaz.
İşte farklı iki dünya görüşü arasındaki farkın nerelere kadar vardığının sonucudur.
İlk ve temel fark; Namaz ile iki düşünce arasında makas ayrımı başlar, bu ayrılış değersel olursa açı genişler geçen sürede 180 dereceye varır.
Sonuçta savaş alanına yansıması şeklinde görülür. Bu ayrılış eylemsel olursa, yani dünya görüşünü değiştirmeden sadece namaz amel/eylemini aksatırsa zamanla inandığı ile yaşadığı arasında büyük fark oluşur.
Bu fark; Tevbe-i Nasuh ile telafi edilebilir.
Namaz; Bireyin kendisini kontrol etmesini sağlayıp otokontrol mekanizmasını güçlendirerek toplumda da otokontrollerini sağlamlaştırır.
İşin en ciddi boyutu ise yöneticilerin otokontrol meselesidir.
Bu konuda toplumsal/kurumsal mekanizmalar ne kadar olursa olsun, bizzat yöneticinin kendi otokontrol sistemi olmalıdır.Yöneticilerdeki süreçsel olumsuz değişmeler toplum tarafından görülemeyebilir. Onun içindir ki toplum, yöneticisinin namazını takip etmelidir.
Aksi takdirde iş işten geçmiş olur!
Sağlıcakla kalınız…