ADİLE ALICI

KENDİNİZE GELİN ARTIK!

Siyasetin çivisi çıkmış, döndür döndürebildiğin kadar!

Z kuşağı bilmez; çünkü 22 yıllık tek iktidarın dolayısıyla da tek muhalefetin olduğu döneme denk geldiler.

Erdal İnönü’yü, Süleyman Demirel’i, Turgut Özal’ı, Necmettin Erbakan’ı, Tansu Çiller’i, Kara Oğlanı görmediler.

Haa onların zamanları çok mu iyiydi?

Hiç mi liyakatsizlik yoktu, ya da sistemde aksamalar yaşanmadı mı?

Hepsi de oldu ancak işin aması var.

Şu 22 yıllık tek parti hükümeti ve ona dâhil olan zayıf muhalefet gibi hiç görmedim.

İktidarın söylemleri nefret dolu, muhalefet desen aşağı kalır yanı yok!

Naiflik, hoşgörü, sorunu ele alıp bütünlük içinde çözme gayretleri yok.

Siyasi, ekonomik, sosyal hangi alan olursa olsun ortaya çıkan meseleyi top yekûn ele alıp dayanışma içinde çözme derdinde olmayan siyasiler, beni çok fazla rahatsız ediyor.

Anlaşılmayan konular olabilir. Bu çok tabi, çok doğal ancak uzlaşma yoluyla çözüm odaklı niyetlerle ele alınarak, gerektiği yerde tek yürek hareket etmeyi bilmeleri şart.

Muhalefet bir yanlış yapsa, iktidardaki veryansın nefret söylemlerinde bulunur. Keza iktidar yapsa, muhalefet nefretini kusar. Vatandaş desen, aşağı kalır yanı yok!

Peki, bana hizmet etmek için seçilmiş bu siyasiler, benim derdime derman olmak yerine birbirleriyle atışmak için mi oradalar. Ya da kendi çözemedikleri konuları, halkın tartışarak çözmesini mi bekliyorlar?

Eskinin siyasi tartışma yaptıkları programlara dönüp bir göz atacak oluyorum, şaşırıp kalıyorum.

Hangi ara bu hale dönüştük de her anlamda bu kadar hoşgörüsüz konumdayız. Tahammülümüz, sabrımız niye yok?

Neden zıt görüşlü iki siyasi lider, yönetici ya da vatandaş oturup da usulünce tartışamıyor?

Kalp kırmadan, naif, incitmeyen, latife sözlerle neden sıkıntılar dile getirilip, çözümler bulunamıyor.

Eskiden ülke yönetiminde iktidarda bulunan partinin de dâhil olduğu ve parti başkanlarının bir araya gelerek birlikte tartıştıkları, çözüm önerileri sundukları zamanlarda çekilen arşiv görüntüleri var. İşte bu görüntüler, geçen zaman zarfında gelinen noktada siyasette ne derece değişim yaşandığını göstermesi bakımından oldukça önemli.

O nedenle gelinen noktada çirkinleşen nefret söylemlerinizi değiştirerek naif atıflar yapmayı, saygı, hoşgörü ifadeleri kullanarak halkı bütünleştirmeyi ihmal etmeyin. Bu vatan iktidar veya muhalefet partilerinin birbirinden nefret edip, halkı bölücülüğe yöneltecekleri toprakları değil.

İşte, 1992’de TRT’de yayınlanan açık oturumda Necmettin Erbakan’ın, Erdal İnönü’ye, “Kimmiş Avrupa?” çıkışı…

Tarih,1992 yılıydı ve TRT’deki siyasi bir oturuma merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel ve Erdal İnönü katılmıştı.

Program esnasında İsmet İnönü’nün kullanmış olduğu; “Batı, Türkiye‘yi Avrupa Birliği’ne katılmaya layık gördü” cümlesini program esnasında hatırlatan Necmettin Erbakan, üzüntüsünü bakın ne kadar naif ve kibar ifade ediyor.

“Demin bi söze çok üzüldüm. Sayın İnönü’yü her zaman takdir ederim. Kendilerini şahsen çok severim ama sözlerine çok üzüldüm. Efendim Avrupa Topluluğu, bizim Avrupa Topluluğu’na girmeye layık gördü diye bi kelime kullandılar. Ben bu sözün bütün ecdadımızın kemiklerini sızlatacağına inanıyorum.

Ne demek, kimmiş Avrupa!

Nereye girmemize layık görüyor? Bu nasıl ifade!

Biz, tarihin en şerefli milletiyiz. Biz Avrupa’yı bir şeye layık görür veya görmeyiz.

Bu bir iltifat mı?

Her şey burdan başlıyor(eliyle kalbini göstererek). Önce bu gerçekleri bilmeliyiz. Bütün insanlık tarihinde bugün bulunduğumuz noktadaki görevimizi bilmeliyiz…”

Yukarıda küçük bir kesitini deşifre ettiğim konuşma devam ediyor ve katılan parti başkanları, Sayın Erbakan’ıbüyük bir nezaket ve saygıyla sözünü kesmeden dinliyor ve tebessüm ediyorlar.

Dolayısıyla kalp kırmaya, nefrete yöneltmeye, ayrımcılığa değil; saygı ve sevgi çerçevesi içinde sorunlara kalıcı çözümler bulmaya uğraşın artık.

 

KENDİNİZE GELİN ARTIK!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin