ADİLE ALICI

KEŞKE SINAVLAR OLMASA!

Herkesin beklediği, daha doğrusu çoğunlukla öğrencilerin beklediği dönem ortası 9 gün sürecek ara tatil başladı. Bazı okullar ilk sınavlarını yapmışken; bazı okullar da ara tatil sonrası sınavlarını yapma kararı aldı.

Haliyle bazı öğrenciler ara tatili, sınava çalışmak için fırsat olarak değerlendirecek; bazıları da mecburiyetten oturup ders çalışmak zorunda kalacak.

Öncelikle bir anne, eğitimci ve diğer yandan da yüksek lisans yapan bir öğrenci olarak yapılan sınavların çok da verimli ve gerekli olduğuna inanmıyorum.

Peki, sınav olmadan nasıl olacak?

Çok basit aslında; araştırmaya, öğrenmeye teşvik edecek bir öğrenme biçimi olan ‘proje’ yöntemiyle. Dersler işlensin ama sınav yerine her ders için kişinin ilgi alanına uygun bir konuda araştırma ödevi hazırlaması istense ve bu her ders için haftalık ya da aylık uygulansa daha verimli olmaz mı?

Proje ödevleri yazılı araştırma ödevleri olabileceği gibi uygulama ödevleri de olabilir. Amaç çocukları sınav stresinden kurtarmak, araştırmaya sevk etmek ve ilgi alanlarını belirlemek…

İlkokula giden bir öğrenciye neden sınav uygulanıyor ki?

Neden her çocuk tıp kazanmak zorundaymış gibi strese sokuluyor?

Sınav sistemi, aslında bir anlamda ezberciliği getirir. Tabi ki genellemek doğru değil ama ezberciliğe yönlendirdiğini de görmezden gelemeyiz. Peki, ezberi iyi olan ve sınavda başarı gösteren; ilgi alanı olmadığı halde baskıdan dolayı ya da alternatifi olmadığı için (İş imkânı olarak )seçip, istemeden yapılan tercihler ve meslekler, kişinin hayatını ya da verimliliğini nasıl etkiler?

Ya da daha geriye gidelim ilkokula giden bir öğrenci sabah erken saatlerde uykudan uyandırılarak mahmur gözlerle okula gitmek için zorlanması, o küçüğü ileriki yıllarda nasıl etkiler?

O küçücük çocuğun okula karşı tutumu nasıl olur?

Fazla ders sayısı, fazla ders saatleri öğrencinin verimliliğini olumlu mu etkiler?

Hem bunları yaşayan hem de uygulayan biri olarak yapılan yüklü ders saatleriyle bilgi topuna tutmanın öğrenci üzerinde çok etkili olmadığı, verimliliği daha da düşürdüğü kanısındayım.

“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” sözüne binayen çok ders yükünden ziyade; biraz uygulama, biraz sporsal aktivite ve faaliyetlerin öğrenci başarısını daha da arttıracağı düşüncesindeyim.

Okul sayılarını arttırarak sınıf mevcudunu düşürmeli, öğrenci başına düşen öğretmen sayısını da arttırmalıyız. Sabahçı ya da öğlen öğrenimi olacağına; tek öğrenim şekli olması ve bunun da 11.00-14.00 saatleri arası yapılarak geri kalan 1 ya da 2 saatin spor faaliyetlerine ya da öğrenci etkinliklerine ayrılması çok daha iyi olmaz mı?

Evinde kahvaltı yapamadan okula giden öğrenciler olacağına; ailesiyle güzel bir kahvaltı yaparak evden çıksınlar.  Okulda 8 saat ders sonrası perişan olan öğrenciler yerine 3 saatte 4 ders sonunda 1-2 saatlik faaliyetler ya da spor yaparak evine dönüp, dinlendikten sonra  güzelce akşam yemeğini yemesi çok mu kötü olur?

Aşırı ders yükü yetmezmiş gibi üzerine sınav stresi sonrasında da aile baskısı…

Amacımız çocukları bezdirmek mi; yoksa vatanına, kendine, çevresine faydalı, üretken bireyler yetiştirmek mi?

*****

Bence her öğrencinin okula başladığında kendine has dosyası olmalı ve öğrencilerin ilgi alanları sınıf öğretmenlerinin yapacağı gözlemleri ile belirlenerek dosyaya işlenmeli.  Ortaokulda da öğrenci doyası göz önüne tutularak, rehber hocasının öğrenciyle karşılıklı ders seçimleri vs. yapılmalı ve son olarak da liseye giden dosya ile birlikte okul, öğrenci, aile beraber çıkaracakları yol haritasıyla öğrencinin artık hangi alanı tercih edeceği hangi mesleğe yatkın olacağı belirlenmiş olmalı ki uygun dersler verilebilsin.

Bizde ilkokul, ortaokul, lise arasında kopukluk olduğu için öğrenci yönlendirilmesi yapılamıyor. Öğrenci tanınmadan, ilgi alanları belirlenmeden ve bu yolda yönlendirme yapılmadan sadece alınan puan göz önünde tutularak sanata, müziğe daha çok kabiliyeti olan kişileri doktor, dişçi, eczacı vb. yapmak istiyoruz.

Yanlış meslek seçimi üzerine zaten sanat camiasında örnekleri çok fazla var. Bunu sadece sanat için düşünmemek gerek. Spor dalları içinde geçerli diğer bölümler için de. Öğrenci belki de çok iyi ziraat mühendisi olacak ya da aşçılığa merakı, kabiliyeti var ama biz onu başka kalıplara sokmaya çalışıyor belki de çok fazlasını isteyerek baskı kuruyoruz.

Tabi her şey bununla da bitmiyor!

Mesleklere ait iş alanlarının, iş imkânlarının da yapılanması gerekiyor.

Akabinde çocukların kabiliyetlerine, ilgi alanlarına uygun eğitimler vermemiz gerekiyor ki başarıyı elde edebilsinler; daha da önemlisi sevdikleri mesleği yaparak hayatlarını mutlu idame ettirebilsinler.

Öğrenci lise son sınıfa gelmiş ama hala hangi mesleği yapacağına karar verememiş olacak ya da hiç ilgisi olmamasına rağmen iş olanaklarının daha fazla olduğu bölümleri tercih edip mecburiyetten yapmak zorunda kalacak. Dolayısıyla yaratıcılığını kullanamayacağı kendini ifade edemeyeceği mesleklerle uzun yıllar mutsuz yaşamayı göze almış olacak.

Elbette ki süreci çok iyi yönetebilen vardır ama ne yazık ki çok az. O yüzden daha fazlasını yapmalı ve eğitimi iyileştirmeliyiz ki geleceğe dair yatırımımız olsun.

Durup sadece azıcık düşünün!

Çocuklarımız için gerçekten istediğimiz ne?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KEŞKE SINAVLAR OLMASA!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin