BEŞİR İSLAMOĞLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. ALLAH’IN HOŞNUTLUĞU, MECAZİ BİR İFADEDİR

ALLAH’IN HOŞNUTLUĞU, MECAZİ BİR İFADEDİR

Yaratan, icat eden, biçim veren, kanun ve ilke belirleyen Allah, hiçbir şeyi düzensiz ve maksatsız var etmemiştir. Yaradılış ve varoluş nizamını oluşturan ilke ve kanunlar, hem tabiat kitabında ve hem de elçiler aracılığı ile gönderilen yazılı kitaplarda yer almaktadır.

İnsan dışındaki varlıklar, kainattaki mekanizmaya fıtratları gereği hem salat ve hem de tesbih etmektedirler, uymaktadırlar; ancak insan, akıl ve irade sahibi olduğu için, zaman zaman isyankar davranmakta ve yasaları/sistemi çiğneyebilmektedir.

“Hayyul kayyum” olan Allah, sadece insanlar için değil, bütün varlıklar için “kayyum” olan bir din (kanun, sistem) göndermiştir. İnsanlar bu dine uydukları takdirde başarılı ve huzurlu olacaklardır. Başarılı ve huzurlu değiller ise, yanlış bir din/hayat tercih etmişlerdir; zira Yaratan, asla yanlış bir din/sistem vaz etmiş olamaz.

Konumuzla ilgili can alıcı soru şudur: Kayyum olan dine uymak ve ibadet etmek, kendimiz için mi, yoksa Allah’ı razı/hoşnut etmek için mi?

Bilindiği gibi Allah’ın, kulların ne ibadetlerine ne de rızalarına ihtiyacı yoktur. Dine uyup ibadet etmek, (O’nun yasalarına ve talimatlarına uymak), bütünüyle toplumun düzen ve refahı içindir. Dolayısıyla ibadetlerimiz (Allah’ın talimatlarına uymamız), kendi sağlığımız ve huzurumuz içindir.

Dinin indiriliş maksadının, toplumun refah ve huzuru olduğu gerçeğini fark edemeyenler (bu bilinçten yoksun olanlar), namaz ve oruç gibi ritüelleri artırarak Allah’ı razı etmeye çalışmaktadırlar. Oysa Allah, toplumda mesajlarının ne derece yürürlükte olduğuna bakar. Daha fazla namaz kıldıklarına değil, kıldığı namazın toplumda adaleti ve merhameti sağlayıp sağlamadığına bakar.

O halde, Allah’ın, işlerimizden razı/hoşnut olmasını istiyorsak (ki bu mecazi bir ifadedir), şirk koşmadan O’nun yasalarına ve talimatlarına uymak zorundayız. İnsan, aklını kullanarak ve mesuliyetini idrak ederek bu yasa ve talimatlara göre bir hayat sürdürmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük (kulluk), namaz, oruç gibi birkaç ritüeli yerine getirmekle gerçekleşmez; ancak Allah’ın dinine (nizamına, sistemine, yasalarına, talimatlarına) uymakla, adaleti hakim kılıp, her türlü zulmü engellemekle gerçekleşir.

Bilindiği gibi, Kur’an çokça mecaz, kinaye ve temsili ifadeler kullanır. Dolayısıyla “Allah’ın razı ve hoşnutluğu” da mecazi bir ifadedir. Bakın, şu ayette Allah, kullarından borç istemektedir.

“Kim Allah’a güzel bir borç verirse, Allah onun karşılığını kat kat verir.” (57/11)

Allah’ı tanıyan her insan bilir ki Allah’ın borca/mala ihtiyacı yoktur. Bütün mülk, O’nundur. İhtiyacı olan, kullardır; ancak Allah, kullara yapılan yardımları, “kendisine verilmiş borç” olarak kabul etmektedir. Böyle mecazi bir ifadenin kullanılmış olması, insanların kendi aralarında yapacakları yardımların, Allah tarafından mükafatlandırılacağını belirtmek içindir.

Hülasa; Allah’ın razı (memnun) olması, mecazi bir ifadedir. Allah’ın bir işten memnun veya huzursuz olması söz konusu değildir. Memnun veya huzursuz olmak insanlara ait hallerdir. Allah, bu gibi ifadelerden münezzehtir.

Onun içindir ki dinin gönderilmiş maksadı, Allah’ın mutlu olması değil, insanların başarılı ve huzurlu olmaları içindir. İnsanlar, dine (yasalarına, nizamına/sitemine boyun eğip, talimatlarına) uydukları takdirde, sevinen ve mutlu olan kendileri olacaktır.

Selam ve sağlık dileklerimle…

ALLAH’IN HOŞNUTLUĞU, MECAZİ BİR İFADEDİR
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin