BEŞİR İSLAMOĞLU

ÇEŞİTLİ KONULARDA ÜRETİLEN HURAFELER

Hurafelerle ilgili birinci makalede hurafelerin, “dine karşı din” olduğunu yazdık. İkinci yazıda Allah ve Resulü ile ilgili üretilmiş hurafelere, üçüncü yazıda Kur’an, cin ve şeytan ile ilgili, dördüncü yazıda tarikat ve gelenekteki hurafelere örnekler verdik. Şimdi de çeşitli konularda üretilen hurafelere örnekler vermeye devam edeceğiz.
1. Kadınlarla ilgili hurafeler:
Savaş esirleri olan kadınların “cariye” kabul edilmesi, onlarla nikahsız birlikte olunması, evliliğin temel şartlarından olan aleniyet ve hukuk dışı (kimi imam, mut’a, misyar, hülle, berdel/takas gibi) nikahlarla evlilik yapılması, boşanma yetkisinin yalnızca erkeğe verilmesi ve kadına, “üç talakla boşsun” denilerek evliliğin sonlandırması, kadınlara aybaşı halinde ibadet yasağının konulması, “haremlik-selamlık” adı altında kadının toplumdan uzak tutulması, el-yüz dahil bütün bedeninin örtünmesinin istenmesi, mahremi yanında olmadan kadının yolculuk yapamayacağının kabul edilmesi.

2. Hac ibadetinin, vahyin beyanına göre değil, temelsiz rivayetlere dayandırarak yapılması.
Mesela, Kur’an’da çeşitli aylarda yapılmasına imkan tanındığı halde, rivayetlerle sadece Zilhicce ayının 9-11 günlerine indirilmesi.
İhram, hürmet (saygı) ifadesi ve haramlara bulaşmamak iken, iki parça havluya indirgenerek, müşriklerin yarı çıplak tavafı gibi bir hale dönüştürülmesi.
Yine, hacı adaylarının, kendi nefislerindeki ve çevresindeki şeytani dürtüleri –manen- berteraf etmeleri gerekirken, şeytanı beton direklere dönüştürerek fiziki olarak taşlamaya koyulmaları.
Yine, Hacer-ül esved denen taş, sadece tavafın başlangıç noktasını göstermek için konulmuşken, zamanla ona kutsiyet atfedilmesi ve ona el-yüz sürme/öpme yarışına gidilmesi.

3. Kur’an’da geçen “kurban” kavramının anlamını ve maksadını dikkate almadan, bayramlarda veya sair günlerde adına “kurban kesmek” veya “kan akıtmak” diyerek, hayvanları geleneğe kurban etmek. Oysa hayvanlar ihtiyaç üzerine kesilir. İhtiyaç varsa, hayvanlar kesilir, “bayram günüdür” diye kesilmez. Kaldı ki kurban, sadece hayvan kesmek değildir; Allah’a yaklaşmayı sağlayan her türlü sadakadır.

4. Kur’an tarafından beyan edilmeyen ve Resulullah as tarafından icra edilmeyen bazı sözüm ona ibadet ve cezalar.
Mesela; mazereti olmadan orucunu bozan kişiye 61 gün oruç tutma cezasının verilmesi; mürted denilen kişinin (din değiştirenin), namaz kılmayanın, zina yapanın öldürülmesi. Günlük namaz salatı sünnete uygun 17 rekat iken, nafileler eklenerek 40 rekata çıkartılması; cemaatle 20 rekat “teravih” adında bir namazın icat edilmesi; namazda selam verip çıktıktan sonra, “tespih” adı altında kimi kelimelerin 33’er defa tekrarlanması; sakal, cübbe, sarık vb. kıyafetlerin “takva” elbisesi olarak kabul görmesi; sakalı şerif, nalı şerif, hırkayı şerif, boncuk/tespih ve benzerlerinin kutsal kabul edilmesi.

5. “Kandil geceleri” adı altında bazı gün ve geceleri dinin rükünleri haline getirmek. Bilindiği gibi, Allah’ın indirdiği dinde bazı gün ve gecelerin kutlanması gerektiğine ilişkin bir kanıt yoktur. Kur’an’da Kadir gecesinin belirtilmiş olması, sadece vahyin indirilişine dikkat çekmek içindir. Vahyi dikkate almayıp, geceye takılanlar, vahyi/Kur’an’ı anlamış olamazlar. Kandil kutlamaları, 2. Selim döneminde minarelere kandil yakılmasıyla başlandığı bilinmektedir.

6. Geçmiş toplumların algı ve kültürleri dikkate alınmadan, Kur’an’da anlatılan mucizeleri sünnetullah/sistem dışı görmek.
Halbuki Hz. Nuh’un gemiyle selamete çıkması, İbrahim’in ateşten, Musa’nın Firavun zulmünden, Yunus’un hut’tan (gemideki zindandan) kurtulması; Süleyman’ın hayvanlarla diyaloğu, Belkıs’ın tahtının taşınması, Meryem’in evlenmeden doğum yapması, İsa’nın çarmıh cezasından, Muhammed as’ın İsra (gece yürüyüşü) ile hicret ederek, Mekke oligarşisinden kurtulması bütünüyle sünnetullaha (sisteme) uygun hadiselerdir. Tümünün sistem içerisinde akli izahı vardır; zira “Allah’ın sünnetinde/sisteminde değişiklik olmaz.”

7. Müminlerin de cehenneme gireceğini ve bir süre kaldıktan sonra cennete döneceklerini iddia etmek. Halbuki Kur’an, müminlerin cehenneme girmeyeceklerini, cehenneme gireceklerin zalimler olduğunu ve oradan çıkamayacaklarını bildirmektedir.

8. Kişi öldüğünde hesap defterinin kapanmayıp açık kaldığını, ölümünden sonra da kendisine sevap geldiğini iddia etmek. Oysa insanın, hayatında gerçekleştirdiği her türlü sadaka-i cariye ve salih amelleri anında kayıt altına alınmakta ve hak ettiği puanlar, sevap hanesine peşin olarak kaydedilmektedir.

9. Ölen kimseye “sela” okunması, ibadetlerinin eksikliğine ve günahlarına karşılık iskat verilmesi, mezarı başında telkin/uyarı verilmesi (din-iman hatırlatması), taziyelerde ölünün ruhu için Fatiha veya başka ayetler okunması, ölü sahiplerinin, taziyeye gelenlere yemek vermesi, kırkıncı gününde mevlit okutması.

10. İslam dinini daraltarak beş şarta indirgemek. Halbuki tevhit, adalet, hukuk, ahlak, ehliyet, meşveret, ibadet gibi dinin temel esasları vardır. Bu esaslar ayakta tutulmadıkça dinden söz edilemez.

11. İslam’da din adamları sınıfı ve münzevi bir hayat/züht icat edilerek bir tür “ruhbanlık” var etmek. Bu paradigmaya göre, Müslüman dünyadan elini çekmeli, “bir lokma, bir hırka” zihniyetiyle hareket ederek kendini dünyadan tamamen soyutlanmalıdır.

12. Atalardan devraldıkları geleneği Kur’an ve akıl süzgecinden geçirmeden, tahkik etmeden akideleştirip dinleştirmek. Halbuki İslam dini, aklı önceleyen ilkeli bir dindir. Taassup ve taklide dayalı bir geleneği kabul etmez.

Dile getirdiğimiz bu hurafelerin yanı sıra, daha onlarca hurafe sıralamak mümkündür. Başta da belirttiğimiz gibi, din hurafelerden arındırılıp özgürleştirilmedikçe, insanlara ışık olmayacaktır.

Selam ve sağlık dileklerimle…

ÇEŞİTLİ KONULARDA ÜRETİLEN HURAFELER

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin