Bilindiği gibi Allah katında din, İslamdır; İslamı kabul edenlere de Müslüman denilir. Tarih boyunca İslam’ın yüzlerce yorumu olduğu gibi, Müslümanların da yüzlerce çeşidi vardır. Homojen bir İslam yorumu yoktur, olamaz; zira insanların bilgi, anlayış, çevre, statü gibi faktörleri etkileyicidir. Dolayısıyla bütün Müslümanlardan homojen bir İslam yorumu beklemek akla ziyandır.
Elbette her birey veya grup, “benim tabi olduğum İslam yorumu en doğru yorumdur” diyebilir. Zaten doğruluğuna kani olmasa, o yorumu terk edip, ikna olacağı başka bir yorumu kabul edecektir. Madem ki yüzlerce İslam yorumları var ve bu yorumları tek bir yoruma indirme imkanı yok; o zaman yapılması gereken iş, kardeşlik hukuku gereği, birbirimizi aşağılamadan, kavga ve düşmanlığa dönüştürmeden müsamaha göstermektir.
Dönüp Müslümanların tarihine bir bakalım; Emirlik/hilafet konusunda ve diğer anlamsız sebeplerle birbirlerine savaş açıp, binlerce Müslümanın ölümüne sebep olanların doğru bir iş yaptığını hangi akıl ve vicdan söyleyebilir?
Diğer taraftan, kader meselesi, büyük günah işleyenlerin durumu, insanın özgürlüğü, hayır ve şerrin Allah’tan olup olmaması, Muhammed Nebi’nin yetki alanı gibi yoruma açık olan mevzularda birbirlerini tekfir etmeye kalkışanlar, kin ve düşmanlıktan başka ne kazandırabilirler?
Öyle ise, Müslüman olarak görevimiz, herkesi tek bir düşünceye/yoruma getirmek değil, doğru bildiğimizi başkalarına da güzel bir dil ve üslupla anlatmaktır. Elbette dinimizin yegane kaynağı olan Kur’an’ı doğru anlamaya ve mesajlarını çağa taşımaya devam etmeliyiz; ancak bu çabalarımızda ortaya çıkan farklılıkları asla kavga ve düşmanlık sebebi yapmamalıyız. Unutmayalım ki bizim görevimiz, doğruyu öğrenip ona uymaktır. Hesap görücü Allah’tır; kendimizi O’nun yerine koymayalım.
Maalesef, biz Müslümanlar enerjimizi içe dönük (kendimize karşı) harcıyoruz. Elbette dini yanlış anlama hususunda birbirimizle müzakere etmeli ve doğru olanı ortaya koymaya çalışmalıyız; lakin bizim asıl cihadımız Müslümanlarla değil, “İslam” ortak paydasında birleşerek, dünyanın neresinde olursa olsun, insanlık dışı baskı ve zulümlere, tüm adaletsizliklere karşı elimizden geldiğince cihad etmek olmalıdır. Yani din/hukuk Allah’ın oluncaya (baskı ve şiddet ortadan kalkıncaya) kadar zalimlere karşı mücadele vermektir.
Rabbimizin bizden istediği cihad, adaleti tesis edip, zulmü ortadan kaldırmak iken, maalesef bizler, onun yerine farklı yorumlara tahammül etmeyip, o yorumların sahipleriyle mücadele ediyoruz. Yani, insanlığın düşmanlarına karşı değil, kendi dindaşlarımıza karşı cihad veriyoruz. Sonuçta birbirimizi hasım görmeye başlıyoruz ve düşmana karşı harcayacağımız enerjiyi kendimize karşı harcamış oluyoruz.
(Benim içerisinde olduğum yıllarca beraber okuduğumuz bir grubumuz vardı. Bazı arkadaşlarımızın bu platformda yazı paylaştıklarını görünce, ben de bu platformda makale paylaşmaya başladım. Maalesef bazı arkadaşlar, “din elden gidiyor” zehabına kapılarak, bu yazılarımıza tahammül etmediler ve yazılarımı engellediler. Belki de beni Müslümanlıktan da çıkardılar.)
Hülasa; Müslümanlar basiretli olmak zorundadırlar. Farklı dini yorumlarından dolayı ahmaklık yaparak birbirlerini ötekileştirmemeli ve düşmanca davranmamalıdırlar. Müslümanlar olarak, farklı yorumları zenginlik ve avantaj kabul etmeli ve istediğimiz yorumlardan (içtihatlardan) yararlanmayı ihmal etmemeliyiz. Hiç kimse de bir başkasına “niçin benim yorumumu veya benim kabul ettiğim içtihadı almıyorsun” diye baskı yapma hakkına sahip olmamalıdır. Sonuçta her Müslüman, kendi niyet ve ameliyle Rabbine hesap verecektir.
Müslümanlar olarak tarihte yaşanan olumsuz hadiselerden öğüt alamıyorsak, farklı İslami yorumlara karşı tahammül göstermiyorsak, birbirimize destek vermemiz gerekirken düşmanlaştırıyorsak, (Mesela, Suriye halkının tiranlığı devirmesini tebrik edip, destek vermemiz gerekirken, bu cihatlarını küçümseyip adeta düşmanca bir tavır takınıyorsak,) kusura bakmayın, Müslüman dünyası olarak ezilmekten ve çaresiz kalmaktan başka alternatifimiz kalmamış demektir.
Öyle ise Müslümanlar, Kur’an’ın, “dinleri üzerinden parça parça olanlar” veya “sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düşenler gibi olmayın” uyarısını asla kulak ardı etmemeli ve cihadı kendi dindaşlarına karşı değil, zalimlere karşı yapmak zorundadırlar.
Selam ve sağlık dileklerimle…