BEŞİR İSLAMOĞLU

DİNDAR OLMAK, BORÇLANMAKTIR

Her şeyden önce, insanın varlık sebebini merkeze almak gerekir. İnsan niçin yaratıldı? Felsefi açıdan pek çok yorum yapılabilir; ancak dinin Kitabı, sebebini şöyle özetler: “Aziz ve Gafur olan (Allah), ölümü ve hayatı, kimin daha güzel davranacağını sınamak için yarattı.” (67/2)

Allah, “kimin daha güzel davranacağını” test etmek için önce insanın fıtratına, “idrak paketi” (kalp, akıl, irade, göz, kulak, dil) yerleştirdi; sonra da “din” göndererek (yol göstererek) mükellef kıldı. Mükellef kılmak, Allah’ın, insanı bir işi yapma veya yapmama hususunda yükümlü tutması demektir. Diğer bir ifadeyle, mükellef olmak; vazife üstlenmek, borçlanmak ve sorumluluk altına girmek demektir.

Din kelimesinin etimolojik anlamına baktığımızda, Arapça “deyn” kökünden masdar veya isim olarak geldiği görülür. Deyn ise, Türkçede “borç, yükümlülük” anlamlarına gelmektedir. Başlangıçta deyn kelimesi, semantik olarak “belirli bir zamanda ödenmesi gereken borç” anlamında kullanılırken, zamanla değişime uğrayarak Allah’ın hükmü, yönetimi, şeriatı, hududu, hesap, ceza,  itaat, tevhid, millet, örf, adet gibi anlamlar kazanmıştır.

Din, kişinin Allah’a bağlı bir hayat sürmesi ve topluma karşı görevlerini yerine getirmesi esası üzerine indirilmiştir. Din, ilk Resullerden itibaren var olmuş, İbrahim as’ın yolu olarak devam etmiş ve Muhammed as ile ikmal olmuştur. (22/78, 5/3)

Özel anlamda din, Allah’ın vahiyle gönderdiği İslam’dır ve İslam, hak dindir ve bütün dinlere üstün kılınmıştır. (48/28)   Genel anlamda din, her insanın/toplumun yaşam tarzı, bağlandıkları örf adetler demektir. Kur’an, müşriklerin de kendilerine özgü dinlerinin olduğunu beyan eder. “De ki: Sizin dininiz size, benim dinim bana.” (109/6) Bu bağlamda, genel anlamda dinsiz hiçbir insan/toplum yoktur.

Her insan aklını kullanarak, araştırarak din tercihinde bulunmalıdır. Elbette her insanın, başka tanrılara ve o tanrıların dinlerini tercih etme özgürlükleri vardır. İsteyen, istediği dini tercih edebilir. Din tercihinde zorlama olmadığı gibi, kimseye havale de edilemez.

Allah’a inandıklarını söyleyenler, Allah’ın indirdiği İslam dinini seçmek ve yaşamak zorundadırlar; aksi takdirde Allah’a olan inançları anlamsız, kof bir iddia olur ve bilinmelidir ki Allah’a inanıp, başkalarının dinini yaşayanlar, mümin olamazlar. Tanrının varlığına “evet” deyip, gönderdiği vahyi ve elçileri ret eden “deistler” de hakikat/istikamet üzere olamazlar.

Hülasa; Allah’ın dinini seçip dindar olduklarını iddia edenler, dinin kitabı olan Kur’an’ın isteklerini yerine getirmekle mükelleftirler; zira “dindar” olmak, kendini borçlandırmak, yani sorumluluk altına girmek demektir. Her insan, borcuna sahip çıkmak zorundadır. Borcuna sahip olmayanlar, Allah’ın katında sahipsiz kalacakları gibi, toplumun yanında da itibarsız duruma düşerler.

Selam ve sağlık dileklerimle…

DİNDAR OLMAK, BORÇLANMAKTIR

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin