Ramazan ayının son haftası geldiğinde, cami imamları, Cuma hutbelerinde mutlaka Kadir gecesi hakkında bilgi verir ve “hadis” diye şu rivayeti aktarırlar.
“Kadir gecesini Ramazan ayının son on günde arayınız.”
Ben şimdi soruyorum: Neyi, nerede arıyoruz?
Aramamız ve bulup kendisine tutunmamız gereken kıymet gece mi, yoksa İlahi mesaj mı? Bin aydan daha hayırlı olan, yani 80 yıllık insan ömrünün her aşamasını aydınlatıp nurlandıran gece mi, Kur’an mı? Önce ona bir karar vermemiz gerekir.
Eğer, “kadir-kıymet gecededir” diyorsak, onu aramaya devam edelim; ama bilelim ki kadir-kıymet gecede değil, vahiydedir. “Kadir kıymet o gece inen Kur’an’dadır” diyorsak, o zaman şu gece aramalarından vazgeçerek Kur’an’a yönelelim ki Kur’an bizi mübarek kılsın.
Sahiden neyi, nerede arıyorsunuz? Allah’ı arıyorsanız (Allah’ın ne demek istediğini öğrenmek istiyorsanız) önünüzdeki Kur’an’a bakacaksınız. Resulullah’ı, ahireti, ahlakı, takvayı, kadir-kıymeti, insanlığı arıyorsanız, Kur’an ayetlerine bakacaksınız. Bakmak yetmez; Kur’an’ı benliğinize indirmelisiniz.
Bilindiği gibi, Kadir suresi Kur’an’da yer alan 97. Suredir. Bu surede Allah, İlahi mesajı bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinde (fi leyleti’lkadr) indirdiğini belirtmektedir.
O gecenin kıymetli olmasının nedeni, vahyin inmeye başlamış olmasıdır. Hiçbir gece veya gündüz, hiçbir ay veya yıl, hiçbir dağ veya şehir kendiliğinden kutsal değildir. Onları kutsal kılan olaylar vardır.
Nasıl ki Mekke (m. Haram, Arafat), Kudüs, Tur dağı, Hira, Kerbela gibi yerleri önemli kılan bazı olaylar varsa, Ramazan ayını da kıymetli kılan bir olay vardır; o da Kur’an vahyinin indirilmeye başlanmış olmasıdır. İşte, Ramazan ayı içerisinde Kur’an vahyinin indiği o geceye kadir gecesi denilmiştir ki o gece, kadir ve kıymetini indiği vahiyden almıştır.
Bilelim ki Kur’an (vahiy) bir nurdur, bereket ve rahmet kaynağıdır. Nereye inerse orayı nurlu ve bereketli kılar. Kur’an Hira dağında indi; orayı “Hira nur” yaptı. Mekke şehrine indi; orayı Mekke-i mükerreme yaptı. Ramazan ayında indi; bu ayı diğer ayların sultanı yaptı. Bir geceye indi; o geceyi kadir gecesi yaptı ve bir ömre bedel kıldı. Bir insana indi; o insanı kendisine elçi yaptı, mustafa (seçkin) kıldı. Resululllah’ın arkadaşlarına indi; onları ashap kıldı.
Demek ki İlahi mesaj olan vahiy, indiği geceyi aydınlatır; Bu aydınlatma, karanlık olan geceyi maddi olarak aydınlatmak değildir. Bu aydınlatma (ışık), zulmette (karanlıkta) olan cahiliye toplumunu manevi olarak aydınlatmaktır. Evet, Kur’an’ın esas mesajı, kendisine inanıp uyanları karanlıklardan aydınlığa çıkartmış olmasıdır.
Bilindiği gibi, şirk ve inkar toplumu, cahiliye toplumu olarak tanıtılmakta ve bu toplumun, zulumat yani karanlıklar içerisinde olduğu belirtilmektedir. Bu toplum içerisinde kim Kur’an’ı kendine rehber edinmiş ise, Kur’an onları nuru (ışığı) ile aydınlatmış, ömürlerini bereketlendirmiş ve “bin ay” kadar değerli kılmıştır. BİN AY, SAYI BİLDİREN DEĞİL, (çokluktan kinaye) DEĞER-KIYMET BİLDİREN BİR İFADEDİR.
Evet bugün, Müslüman halklar olarak aydınlık günlere sahip değilsek, Kur’an’ın istediği kardeşlik ve dayanışmadan yoksun isek, bütün insanlığa sunacak bir medeniyetimiz yoksa mazlum insanlar bize değil de Hıristiyanlara sığınmaya çalışıyorlarsa demek ki Kur’an bizim gönüllerimize inmemiş, bizlere yol göstermemiş ve bizi aydınlatmamıştır; zira vahiy bir nurdur, rehberliktir; insanlığa gönderilmiş yol haritasıdır; indiği toplumu ihya eder, zulumattan kurtarır ve münevver yapar. (Yesrib’i Medine-i Münevvere, medeniyete önderlik yapan şehir yaptığı gibi)
Hülasa, Kadir suresinde dikkat çekilen bizatihi gece değil, Kur’an’dır. Onun için geceye değil, İlahi mesaj olan Kur’an’a yönelmemiz gerekir. Kadir suresi açıkça Kur’an’ı gösterirken, Kur’an’ı bırakıp, geceye takılmak, o geceyi piyangoya çevirmek akıl tutulmasıdır.
Hayat boyu, güne Kur’an okuyup anlamakla başlamayan, Kur’an’ı kendine rehber edinmeyen ve sadece Ramazan ayında mevtalara hatim indirmek amacıyla Kur’an’ı seslendiren kimseler, Kur’an’ın nurundan (yol göstericiliğinden) yararlanmış olamazlar.
İlginçtir; Yasin suresinde Kur’an’ın “dirileri uyarmak” için indirildiği belirtilmesine rağmen, “ölüler” suresi yapılmıştır. Bu durum, Kur’an’ı doğru anlayanların aklı olabilir mi?
Evet, bilelim ki Kur’an’daki hakikatleri anlamaya çalıştığımız ve onu kendimize rehber edindiğimiz takdirde bizi nurlandıracak, ömrümüzü bereketlendirecek, kadir-kıymetimizi yükseltecek ve bütün toplumlara üstün kılacaktır.
Öyle ise, okuduğunu anlayabilen her Müslümanın Kur’an’ı anlayarak okuması, mesajlarına kulak vermesi, onu kendine hayat kitabı kılması zorunlu bir görevdir. Bu görev, sadece Ramazan ayına veya bazı gün ve gecelere mahsus değildir. Hayatımız boyunca okuyup anladığımızda, mesajlarına kulak verdiğimizde, bilelim ki tüm ömrümüzü kadir-kıymetli (bereketli) kılar. Kur’an nurunu ve rehberliğini bir kenara bırakarak, gecenin adını “kandil” koyup gösterişe dayalı mesajlarla kutlamak, bizleri karanlıklarından aydınlığa çıkartmadığını bilmemiz lazım.
Kur’an rehberliğinde yürüyenlere “Selamunhiye hatta matlailfecr” şafak atana kadar, (son saat-ahiret şafağı atana dek) selam (huzur ve barış) vardır.
Kur’an’ın inzalinin yıl dönümünde, Kadir-kıymeti gecelerde değil, İlahi nur olan Kur’an’da arayan ve Kur’an’ı benliğine indiren müminlere ne mutlu! O müminleri tebrik eder, sağlık ve esenlikler dilerim.
Selam ve muhabbetlerimle…