BEŞİR İSLAMOĞLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. HARAMLARA KARŞI DUYARLI OLMAK, İMANIN GEREĞİDİR

HARAMLARA KARŞI DUYARLI OLMAK, İMANIN GEREĞİDİR

İnsanlar ontolojik olarak hem helal sınırları içinde yaşamaya ve hem de haram/günah sınırlarına dalmaya müsait olarak yaratılmışlardır. Bunun temel nedeni de insanların “özgürce” yaşamalarına imkan sağlamaktır.

İnsan, yaratılıp halife kılınınca (sorumluluk yüklenince), kendilerine şöyle denildi: “Eşinle birlikte cennette kalın. Orada dilediğiniz her şeyden yiyin; fakat şu şecereye (harama) yaklaşmayın, aksi takdirde haksızlık yapmış olursunuz. Lakin İblis/şeytan onlara yaklaşarak, yasaklanan şecereden yedirtti ve oradan çıkmalarına sebep oldu. Allah da tövbelerini kabul etti.” (2/35,36)

Ademler/insan, “Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık ettik. Bizi bağışlamaz ve merhamet etmezsen, elbette kaybedenlerden olacağız” dediler. (7/23) “Allah da tövbelerini kabul etti.” (2/37)

Bu ayetlerden anlıyoruz ki insanlar, meşru/helal olan her şeyden yararlanma hakkına sahiptirler; ancak “haksızlık” olarak kabul edilen şeylere yanaşmaları haram kılınarak yasaklanmıştır. Ademler, yasaklanan şeylere yaklaşmanın haksızlık olduğunu anlayınca,  tövbe ederek bağışlanmalarını istediler ve kendilerinden sonra gelen insanlığa da örnek oldular.

Demek ki insanoğlu, yaratılışı itibariyle haram işleme potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla nelerin haram/günah olduğunu bilmeli ve kendini ona göre korumalıdır. Şayet şeytana yenik düşer harama yeltenirse, hemen tövbe edip, Allah’tan af dilemeli ve haksızlık ettiği kişiden de helalleşmesini bilmelidir.

Haram/günah denilince genellikle Müslümanların aklına, domuz ve kendiliğinden ölmüş/leş bir hayvan (rivayetlere göre de pek çok hayvan) gelmektedir. Oysa asıl haram kılınanlar, başta insanlar olmak üzere tüm canlılara yapılan haksızlıklardır. Halk arasında “kul hakkı” olarak bilinen her türlü zulümdür.

Haramlar hususunda en tehlikeli tuzak, haramları önemsememek, kanıksamak ve zaman içerisinde alışarak mübahlaştırmaktır. Evet, en tehlikeli olan durum, günahlara alışmak, normal bir yaşam tarzı telakki etmek ve sıradanlaştırmaktır.

Bilindiği gibi insanlar, başlangıçta genellikle haksızlıklara karşı duyarlıdırlar; ancak zaman içerisinde çıkarlarına yenik düşerek haramlara karşı duyarlılıklarını kaybederler. Geçmişte karşı çıktıkları gayri meşru fiilleri zamanla meşru hale getirirler. Kendilerine özgü bir din anlayışı oluşturarak haramları mübah hale getirmeye çalışır ve yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar.

Haramlar mübah hale gelince, artık utanma, sıkılma, yüzün kızarması, haya ve hassasiyet kalmıyor ve dolayısıyla günahlara karşı sakınma da olmuyor. İş bu noktaya gelince de işlenen harama karşı tövbe ihtiyacı duyulmuyor ve vicdan azabı da çekilmiyor; her türlü zulüm, sıradanlaşıyor.

Evet, demek ki haram/günah işlemekten daha beter olan durum, harama/günaha karşı cesur olmak (!), alışmak, küçümsemek ve aldırış etmemektir. Onun için öncelikle haramlara karşı insanların duyarlı olmaları, bilinçlenmeleri ve ateşe düşmekten kaçar gibi kaçmaları gerektiği öğretilmelidir.

Allah, haramları belirlerken, onları “hududullah”, yani kendi sınırları olarak belirliyor ve onlara karşı, insanların duyarlı olmalarını istiyor. Cana kıymayı, hırsızlık yapmayı, yalan söylemeyi, iftira atmayı, iffetsizlik yapmayı, saygısızlık etmeyi, ahlak kuralları dışına çıkmayı, sağlığı bozan içecekleri üretmeyi veya kullanmayı zulüm olarak adlandırmış ve bu zulümlerin insana çok büyük bedeller ödettiğini bildirmiştir. Onun için Rabbimiz, insanlık dışı bütün çirkin davranışları ve her türlü zulmü haram kılarak yasaklamıştır. Bilinmelidir ki Allah’ın haram kılması, insanlığın selameti ve huzuru içindir.

Unutulmamalıdır ki insanların birbirlerine karşı hak ve sorumlulukları vardır ki bu haklar, zımnen Allah’ın da haklarıdır. Dolayısıyla Allah’ın koyduğu sınırları ve düzenini korumakla mükellefiz.

Rabbimizin insanlık için haram kıldığı her ne varsa, onlara karşı bilinçli davranmamız ve o haramlara/günahlara yaklaşmamamız huzurumuz için vazgeçilmez olgulardır.

Haramlara karşı duyarlı olmak ve uzak durmak, imanın gereğidir. İman, insanları harama karşı korumuyorsa, boş bir iddiadır. Kendisine hiç bir yararı olmayacaktır.

Öyle ise, şayet insan şeytanlarına veya nefsimize yenik düşerek harama/zulme yaklaşırsak, hemen pişmanlık duyarak tövbe etmemiz gerekir. Unutmayalım ki haramlarda/günahta ısrar etmek iblis/şeytan işi, tövbe etmek de adem/insan işidir.

Selam ve sağlık dileklerimle…

Beşir İSLAMOĞLU

HARAMLARA KARŞI DUYARLI OLMAK, İMANIN GEREĞİDİR
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin