Dinin yanlış anlaşılmasının temel nedenlerinden biri de Kur’an’dan çok rivayetlere verilen önemdir. Siz, Allah’ın kitabından bir ayet okuyunca, karşınızdaki arkadaş, hemen bir rivayetle size cevap vermeye kalkışır. Siz ayet diyorsunuz, o rivayet (hadis) diyor.
Baktığımızda, Nebi as’a nisbet edilen yüzbinlerce hadis vardır. Bunların tümü, zanna dayanır. Doğru bildiğimiz hadisler de kesin değil, zan taşır. Zan taşımayan ve kesin Resulullah as’ın ağzından çıkan sözler, sadece Allah’ın Kur’an’daki vahyidir. Dolayısıyla dinin şüphe taşımayan tek kaynağı Kur’an’dır. (2/2)
Dinimizi daha iyi anlamak için, “Kur’an dışında hiçbir söz ve rivayet kabul edilemez” demiyorum. Kur’an dışında da “hikmet müminin malıdır” sözünden hareketle, başta Nebi as olmak üzere her insanın özlü ve hikmetli sözleri değerlidir ve alınmalıdır; ancak bu söz ve rivayetlerin doğruluğunun ispatı için, mutlaka Kur’an’a arz edilmesi gerekir; çünkü kendisinde asla şüphe olmayan kaynak sadece Kur’an’dır. Rivayetlerin ve uydurmaların anti virüsü Kur’an’dır. Kur’an, dine girmeye çalışan virüslere (uydurmalara) karşı anti virüstür.
Şimdi, “hadis” diye verilen bir kaç rivayeti Kur’an’a arz edelim.
- Hz. Ayşe’nin, 9 yaşında Nebi ile evlendiği rivayeti (Buhari ve Müslim)
Bu rivayet, asla Kur’an tarafından desteklenmez. Kur’an, evlilik çağını “rüşd” denilen yetişkinlik çağı olarak belirtir. (4/6) Başka ayetlerde de “buluğ çağı” denilerek belli bir olgunluğa gelmelerinden söz eder. (6/152, 17/34) Dolayısıyla Kur’an, “yetişkin” olmayan (yani evlenme çağına/olgunluğuna) varmayan birine asla evlilik onayı vermez. Kur’an’ın onay vermediği bir hükmü de Resulullah asla uygulamaz.
- Gemiyle seyahat rivayeti
“Hac, umre ve Allah yolunda cihad maksadı dışında gemiye binmeyiniz; zira denizin altında ateş, ateşin altında da deniz vardır.” (Ebu Davud, Cihad 9)
Nebi as’a atfedilen bu rivayet de asla Kur’an’dan onay almaz. Aksine, gemiler ile ilgili Kur’an şöyle buyurmaktadır: “ … insanların yararı için denizlerde yüzüp giden gemilerde… aklını kullanan bir topluluk için sayısız ibretler vardır.” (2/164)
“Allah, koyduğu yasalarla (O’nun emriyle) denizde akıp gitmeleri için gemileri hizmetinize verdi ve ırmakları yararınıza sundu.” (14/32)
Görüldüğü gibi Allah, gemileri faydamız, nasip aramamız, yani her türlü ticaret yapmamız için emrimize vermiş iken, rivayetler bu hizmeti sadece hac, umre ve cihad eylemlerine münhasır kılmaktadır. “Hadis” adı altında her türlü rivayeti ve hasseten verdiğimiz bu rivayeti kabul eden arkadaşların, İstanbul gibi deniz ulaşımının olduğu yerlerde (kendileriyle ters düşmemeleri adına) asla gemilerle yolculuk yapmamaları gerekir.
- “Hac Arafat’tır” rivayeti
Hac Arafat’tır ve Nebi as’ın, Zilhicce ayının 9-12 günleri arasında hac ettiği ile ilgili rivayetler, maalesef Kur’an’ın üzerine çıkartılmış ve milyonlarca Müslüman hac görevinden mahrum edilmiştir. Halbuki Allah, “Hac belirli aylarda ifa edilir” (Bakara 197) diyerek, bir-iki güne değil, geniş bir zamanda icra edilmesine fırsat vermektedir.
Hacla ilgili diğer ayetlere baktığımızda şunu görmekteyiz: “insanları hacca davet et. Gerek yaya, gerekse ulaşım araçlarına binerek senin çağrına gelsinler ki kendilerine sağlayacağı faydalara tanık olsunlar…” (Hac, 27)
Diğer bir ayette “yoluna gücü yeten herkesin Kabe’yi hac etmesi, insanlar üzerinde Allah’ın hakkıdır.” (Ali İmran, 97)
Görüldüğü gibi, Zilhicce ayının 9-12. günleri dışında yasaklayıcı bir karine (ayet, hadis) olmadığı ve aksine bizzat Allah tarafından geniş zaman dilimi tavsiye edildiği halde rivayet, içtihat ve gelenekle Kur’an’ın emri rafa kaldırılmaktadır. Dini doğru anlamada temel sorun, Kur’an’ın rafta kalması, bir türlü hayata müdahale etmemesi ve hayat kitabı olarak kabul edilmemesidir.
Bilelim ki Kur’an’ı raftan hayata ve gönüllere indirdiğimiz zaman ancak Resulullah’ın yolunda olduğumuzu söyleyebiliriz; aksi takdirde iddiamızın karşılığı yoktur.
Selam ve sağlık dileklerimle…