BEŞİR İSLAMOĞLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. KUR’AN’A MESAFELİ OLAN, RESULULLAH’A DA MESAFELİ OLUR 

KUR’AN’A MESAFELİ OLAN, RESULULLAH’A DA MESAFELİ OLUR 

“Eğer, Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya kalkışırdı. Şunu bil ki onlar sadece kendilerini saptırmış olurlar ve sana hiçbir zarar veremezler; zira Allah, sana Kitab’ı ve hikmeti (doğru anlayıp uygulama kabiliyetini) verdi ve (vahiyle) sana pek çok şey öğretti. Allah’ın sana lütfu ve merhameti çok büyüktür.” (Nisa 113)

Bu ayette Allah, “senin elinde Kitap ve o kitabı anlayıp uygulayacak hikmet (güç ve kabiliyet) olduğu sürece kimse seni sapıttıramayacaktır” demektedir.

“Onlar asla seni sapıttıramazlar, sana zarar veremezler; çünkü seni eğiten, sana doğru yolu gösteren, sana bilmediklerini bildiren kitap vardır. Bu Kitap’a sarıldığın müddetçe asla sapıtmayacaksın, zarar görmeyeceksin” denilmektedir.

Evet, burada açıkça vahyin, Kur’an ve hikmetin gücü öne çıkarılmaktadır. Bu güce inananlar, bu güce uyanlar asla sapıtmayacaklardır.

Peki, Kur’an’ın sahibi olan Allah, bu hakikati açıkça ilan ederken, niçin kendini Müslüman gören bazı kimseler, Kur’an’a mesafeli yaklaşmaktadırlar?

Niçin, “bana ayet okuma” denilerek rahatsızlık belirtmektedirler? Niçin hadisleri anlayarak okuyorlar da Kur’an’ı anlamadan okuyorlar?

Niçin, Bazı kimseler “Kur’an müslümanlığı” ifadesinden rahatsız olup, bu ismi kullananlara, “Kur’an sapıklığı” ifadesi yakıştırmaktadırlar?

Kur’an ile sapıklık nasıl bir araya getirilir? Kur’an, hidayet ve sıratel müstakim (dosdoğru yol) kitabı değil midir? Kur’an’a uyan mı sapar, yoksa başka kaynaklara uyanlar mı?

“Kur’an müslümanlığı” ifadesinden rahatsız olup, Kur’an’ı merkeze alanlara “Kur’an sapıklığı” diyenlere sormak lazım: “Siz hangi kitaba uymaktasınız?”

“Kur’an’ı merkeze alalım, okuyup anlamaya çalışalım, hayat kitabımız (ilmihalimiz) yapalım” diyenlere karşı niçin “mealci, Kur’ancı, inkarcı” denilerek insanlar Kur’an’dan uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır? Hatta daha ileri gidilerek, oryantalist, modernist, mealist gibi isimlerle suçlayarak ve bu paradigmanın dış kaynaklı bir proje olduğunu iddia ederek itibarsızlaştırmaya ve ötekileştirmeye çalışılmaktadır.

Herkes bilmelidir ki Kur’an, bütünüyle Allah projesidir. Kur’ana uyanlar değil, başka kaynakları Kur’an’a tercih edenler, asıl başkalarının projelerine uymuşlardır.

Sizce, Kur’an’a bu operasyonu çekerek, Kur’an’ı itibarsızlaştıranların amacı nedir ve niçin bu yönteme başvurmaktadırlar?

Esasen hiçbir Kur’an mümini, -her ne maksatla olursa olsun- Kur’an’a böyle yaklaşamaz. Her mümin, Kur’an’ın -haşa- sapıklık değil, hidayet kaynağı olduğuna yakin derecesinde inanması gerekir. Yine hiçbir mümin, din konusunda Kur’an’ı merkeze alanları, Kur’an’ı okuyup anlamaya çalışanları çeşitli isimlerle yaftalayamaz, aşağılayamaz.

Yine hiçbir Müslüman, “bana ayet okuma, onlarca ayet okusan da ben inanmam” diyemez.

Yine hiçbir Müslüman, “Kur’an Müslümanlığı” ifadesinden rahatsız olamamalı; aksine Kur’ansız Müslümanlıktan rahatsız olmalıdır.

Yine hiçbir Müslüman, Kur’an’la elçisi Muhammed as’ı birbirinden ayıramaz ve karşı karşıya getiremez; zira Allah, pek çok ayetinde “Allah’a ve Resulüne itaat ediniz” buyurmaktadır. Allah ve Resulüne itaat, vahye itaattir.

Resul’e itaat, Allah’a itaattir; çünkü Resul olmadan Kur’an olmaz; Kur’an olmadan da din olmaz; din olmadan da Allah’a itaat ve ibadet olmaz. Dolayısıyla Resul’e itaat eden Müslüman, dinin kaynağı olan Kur’an’a uymuş; Kur’an’a uyan da Allah’a uymuş demektir.

Tarih boyunca bazı kimselerin, Kur’an’la sünneti, diğer bir ifadeyle Allah ile elçisini karşı karşıya getirmeye çalışmaları bir sapmadır ve asla kabul edilemez. Bugün maalesef artarak devam eden bu sapma, Müslümanların bölünüp parçalanmasına neden olmaktadır.

Özetle belirtmek isterim ki İslam dediğimiz dinin kaynağı Kur’an’dır, yani Allah’tır. O Kur’an’ı bizlere aktaran ve öğreten de Resul Muhammed’dir. (as)

Evet, Kur’an’ı bize Resul öğretti, Resul’ü de bize Kur’an öğretti. Bizler, Resul ile Kur’an’ı tanıdık, Kur’an ile Resul’ü tanıdık ve Resul’de Kur’an’ı gördük, Kur’an’da da Resul’ü gördük.

Öyle ise, gelin Allah’ın elçisini Kur’an’dan öğrenelim. Kur’an okuduğumuzda, o elçinin nasıl bir vizyon ve misyona sahip olduğunu rahatlıkla öğrenebiliriz. Ona atılan ve halen atılmakta olan iftiraları kolaylıkla fark edebiliriz. Onun onur ve haysiyetini zedeleyen, onu itibarsızlaştıran, onu bir “postacı” konumuna düşüren, onun vizyon ve misyona halel getiren ve hatta onu ilahlaştırmaya çalışanları rahatlıkla görebiliriz.

İster sünnet, ister hadis ve ister siyer adı altında bize gelmiş olsun,  bütün müktesebatı Kur’an kitabımızla rahatlıkla ayırt etme imkanına sahibiz. Yeter ki Onu Kur’an’dan, Kur’an’ı da ondan ayırmayalım. Yeter ki başka kaynakları Kur’an’a eşit hale getirmeyelim.

Selam ve sağlık dileklerimle…

KUR’AN’A MESAFELİ OLAN, RESULULLAH’A DA MESAFELİ OLUR 
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin