BEŞİR İSLAMOĞLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. KUR’AN’I ÇAĞIN AKLIYLA ANLAMAK…

KUR’AN’I ÇAĞIN AKLIYLA ANLAMAK…

“Kur’an yetmez mi”, “Kur’an’ın mubin oluşu”, “Kur’an’da hiçbir şey eksik bırakmadık”, Kur’an’da her türlü misali verdik”, “dininizi kemale erdirdim” gibi ayetler, doğru anlaşılmadan Kur’an’ın bütünü ve maksadı anlaşılamaz.

Bu ayetleri anlamak için indiği döneme (Resulullah’a) gitmek gerekir. Düşünün! Allah, resulüne ayetler indirirken, Resul o ayetlerde fazlalık veya eksiklik yapabilir mi? “Altı bin küsur ayet bize yetmez, yüz tane de ben ilave edeyim” der mi?

Binaenaleyh, Allah, “esasa tealluk eden” hiçbir eksiklik bırakmadan yeterince ayet göndermiş ve gerekli olan dini (değerler sistemini) belirleyerek tamamlamıştır; ancak unutulmamalıdır ki Kur’an, temel ilkeler koyar, yoldaki işaretleri belirler. İnsanlar bu ilkeler ışığında, kendi müktesebatlarını devreye sokarak ve tevil ederek anlamaya çalışacaklardır. Anlamaya yönelik çabalar/içtihatlar, asla Kur’an’a ilave yapmak değildir. Hatta anlamaya yönelik farklılıklar, esasa tealluk etmedikçe, zenginlik olarak görülmelidir.

Allah’ın, insanları teakkul, tefekkür, tefakkuh, tedebbür gibi anlamaya yönelik akli güçlerini kullanmaları isteyerek tenzili ve tekvini ayetleri doğru yorumlamalarını istemiştir. İnsanlar, Kur’an’ın temel ilkelerini esas alarak ve akli güçlerini kullanarak siyasi, sosyal ve ekonomik hayatlarını düzenlerler. Yetki ve sorumluluk, bütünüyle akıl sahibi insana tevdi edilmiştir.

Kur’an’ı anlamaya çalışırken, bir yandan Arapça olan ayetin/sözün -kısıtlı kelimelere sahip olan- Türkçeye çevirmenin zorluğunu bilme; diğer taraftan, indiği toplumun bilgisini ve algısını dikkate alma zorunluluğu vardır. Unutmayalım ki Kur’an, 21.yy toplumuna indirilmiş bir kitap/hitap değildir. O günkü toplum, Allah’ı bir hükümdar gibi görüyordu. Dolayısıyla Kur’an, onların anlayabileceği bir dil kullanmıştır.

‘21.yy aklı, Kur’an’ı 7.yy’ın aklıyla anlamaya çalışırsa, pek çok konuda sıkıntıya girecek ve doğru anlamayacaktır. Başta mucizeler olmak üzere, cennet, cehennem, araf, melek, cin şeytan, iblis, tağut, yecüc-mecüc, dabbetü’l arz, ashab-ı kehf, isra, mearic, mele-i ala, mescid-i aksa, meşa’ar-i haram, kevser, salat, salavat, zekat gibi Kur’an kavramları doğru anlaşılabilecek mi?

Kur’an’da “sözün manaya delaleti” kati/kesin olan muhkem ayetler var, manaya delaleti kesin olmayan müteşabih ayetler var. Kur’an, tabiatı gereği hakikat, müfesser, mubin, sarih, genel gibi açık kavramları olduğu gibi; mecaz, kinaye, teşbih, temsil, müphem, müşkil gibi kapalı kavramları da vardır. İşte, çağın aklı, bütün bu özellikleri dikkate almak zorundadır.

Diğer taraftan, Kur’an’ın, içerik olarak oldukça zengin bir muhtevaya sahip olduğunu unutmamak gerekir. Onun içindir ki el-kitap, el-furkan, el-beyan, el-hüda, el-mubin, el-hak, el-hakim, el-kerim, el-munir, en-nur, ez-zikir, eş-şifa, er-ruh gibi pek çok isme sahiptir. Bu isim ve sıfatların her biri başlı başına bir değerdir. Bu değerler ne kadar doğru kavranırsa, ilahi hitap da o kadar doğru kavranacaktır.

Özetle; Kur’an’ın her çağa ışık tutmasını istiyorsak, bulunduğumuz çağın müktesebatıyla anlamak zorundayız. Bunun için de getirdiği temel mesajları/ilkeleri esas almalıyız. Bu ilkeler, tenzili olarak bildirildiği gibi, fıtri olarak insan tabiatına da yerleştirilmiştir. İnsan, fıtri vicdanını doğru çalıştırırsa, tenzili ayetler ile uyumlu olduğunu rahatlıkla görebilecektir. İnsan bunu başardığında, hidayet üzere olacaktır.

Selam ve sağlık dileklerimle…

KUR’AN’I ÇAĞIN AKLIYLA ANLAMAK…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin