BEŞİR İSLAMOĞLU

KUR’AN’IN TEMELLENDİRDİĞİ DİN…

İlk inen ayetler okunduğunda, o ayetlerin tevhit, adalet, risalet, nübüvvet, ahiret ve ahlak üzerinde durduğu açık bir şekilde görülmüş olacaktır. İnen ayetler, bu değerleri dikkate alarak Mekke ve çevresini uyarmıştır.

Resulullah, kendisine indirilen ayetleri topluma okuyup tebliğ edince, Mekke’nin kodamanları onu “cinlenmiş, büyülenmiş” gibi ifadelerle, kibirli ve alaycı tavırlarla itham ederek, ona sert bir şekilde düşmanlık yapmaya başladılar.

İnkarcıların düşmanlıklarının temelinde çıkarları ve çarpık inançları yatmaktaydı. Onlardaki çoğaltma isteği ve mal mülk edinme hırsı (tekasür) kalplerini kör etmişti. Malı biriktirip daha çok zengin olmaya çalışır ve malının kendilerini sonsuza kadar yaşatacağını sanıyorlardı. (Humeze) Bu hırs uğruna yapmadıkları zulüm ve ahlaksızlık kalmamıştı. Sahipsiz insanları köleleştirmekten, kız çocuklarını diri diri gömmeye kadar her türlü insanlık dışı muamele yapmaktaydılar.

Kur’an’ın ifadesiyle, o günün inkarcı kodamanları yetimi itip kakmakta, yoksula yedirmemekte ve hatta yapılacak yardımlara bile engel olmaktaydılar. (Maun) Sadece maddi hayrı engellemek değil, insanların inanç ve ibadet özgürlüğünü de yasaklamak için mücadele vermekte ve hatta savaş açmaktaydılar. (96/9)

İnsanlık adına köleleri özgürleştirmeleri, darlıkta ve yoklukta yetimi, miskini/yoksulu doyurmaları gerekirken (Beled), o azgın güruh, Kabe üzerinden elde ettiği güç ile övünerek azgınlıklarını artırmışlardı. Azgınlıkları sadece mülk ile sınırlı kalmamış, tevhit ve ahlakla ilgili sapkınlıkları da ayyuka çıkmıştı.

Bir yandan gök cisimleri üzerinden batıl inançlar üretirken, diğer yandan cincilerle iş tutarlardı. Yine bir taraftan Allah’a çocuk isnat ederken, (melekleri Allah’ın kızları olarak görürken), diğer taraftan, “şefaat” inancına sahip çıkarak Kabe’yi putperestlik merkezi haline getirdiler.

İnkarcılların bu vurdum duymazlığı karşısında Kur’an, kevni ayetler bağlamında Allah’ın hükümranlığına dikkat çekerek, şirkin temelsizliğini ortaya koyarak ve nebilerin kıssalarını anlatarak inkarcıları uyarmakta, müminlere de sabır, ümit ve güven telkin etmektedir.

Evet Kur’an, dinin temelini tevhit, risalet, adalet, hak-hukuk, ahlak ve ahiret üzerine inşa etmektedir. Kur’an, bu değerleri korumak için başlangıçta Mekke ve çevresini uyarırken, aynı zamanda kıyamete kadar bütün insanlığı da uyarmaktadır.

Bilinmelidir ki tarih boyunca insanların kavga ve savaşlarının temel nedeni din veya inanç değil, mülkiyet ve iktidar kavgasıdır. Onun için, servet ve iktidar gücüyle insanlar üzerinde otorite kurmaya ve köleleştirmeye çalışan müstekbir ve zalimleri Kur’an şiddetle uyarmaktadır. Onun içindir ki Resulullahın yanında ilk yer alanlar, kurtarılmayı bekleyen ezilmiş, aşağılanmış mazlum kimseler olmuştur.

Dinin temel maksadının; mazlumlar, yoksullar, yetimler, garip guraba, çaresiz kalan, dışlananın, sesini duyuramayan, hakkını arayamayan, aşağılanan, özgürlüğü kısıtlanan, doğruyu söylediği için kovulan, kimselere destek vermek, dertlerine dermen olmak iken, bu temel maksatlar terk edilerek, onların yerine namaz, oruç ve hac ritüelleri yerleştirilmiştir. Yani asıl maksat, ilahi ilkeler bağlamında insanın insanca yaşatılması iken, “Allah’a ibadet” adı altında şekli bir takım eylemler öne çıkartılmıştır.

İnsanların, kimsenin tahakkümünde kalmadan özgürce hareket etmeleri, yüklendikleri vazifeleri hakkıyla yerine getirmeleri, emanete sahip çıkmaları, hak ve hukuka riayet etmeleri, iş ve çabalarının karşılığını tastamam almış olmaları Kur’an’ın temel maksadıdır. Bu temel maksadı başka fiillere hamletmek, açık bir tahrifattır.

Hülasa; Kur’an’ın temellendirdiği dinin amacı, Allah’ın hükümranlığını bütün insanlığa öğretmektir. Allah’ın hükümranlığı demek, göklerde olduğu gibi, yeryüzünde de yasalarının hükümran olmasıdır.

Yasalarının hükümran olması; insanlar arasında adaletli davranmak, herkesin hakkını ve emeklerinin karşılığını tas tamam vermek, ihsanı yaymak, yoksul ve düşkünü gözetmek, hiç kimseyi hor görmemek ve aşağılamamak, hangi makam ve mevkiye sahip olursa olsun, yüceltip putlaştırmamak, her türlü fahşaya, azgınlığa ve münkere fırsat vermemek gibi temel insanlık değerlerin yürürlükte olması demektir.

Kur’an, noktayı şöyle koyar: Salihat ve hasenata sahip olmayan, hak ve adaleti gözetmeyen, zorluğa ve zorbalığa direnmeyen İNSAN hüsrandadır. (Asr Suresi)

Selam ve sağlık dileklerimle…

KUR’AN’IN TEMELLENDİRDİĞİ DİN…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin