BEŞİR İSLAMOĞLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. KURBAN İBADETİNİ DOĞRU ANLAMAK

KURBAN İBADETİNİ DOĞRU ANLAMAK

featured

Başta şunu belirtelim ki hayvanlar gelenek adına değil, ancak ihtiyaç üzerine kesilir. İbadetler ilkeli ve maksada uygun yapılmazsa, Allah’a yaklaştırmaz, O’nun hoşnutluğunu kazandırmaz ve hiçbir anlam ifade etmez. Mesela, bir hayvanı kurban olarak sunacaksak, bu hayvanın nerede ve nasıl tüketildiğine bakmamız lazım. Eğer gerçek ihtiyaç sahiplerine veriliyorsa, bizi Allah’a yaklaştırmış ve adı kurban olmuştur. Değilse, “kurban” olarak kabul edilemez; zira kurban, Allah’a yaklaştıran ve O’nun hoşnutluğunu sağlayan eylem demektir.

Her şeyden önce insanların hukuka (her türlü haklara) sahip çıkması bir insanlık görevidir ve zorunludur. İnsanların iletişimini sağlayan dil, kelime, sözcük, deyim ve kavramları yerli yerinde kullanmak da hukukun gereğidir; zira yerinde kullanılmayıp anlamı dışında kullanılan veya saptırılan sözcükler büyük haksızlıklara ve tahribatlara yol açar. Onun içindir ki Allah, kelimeleri yerinde kullanmayanları ve tahrif edenleri kınayarak uyarmaktadır. (5/13, 41)

İslam literatüründe yanlış kullanılan kavramlardan biri de “kurban” kavramıdır. Onun için, kurban kavramını kökenine inerek incelemek icap eder. Kurban Arapça “karabe” fiilinden gelen bir isim olup, “yaklaşmak, yakın olmak” anlamlarına gelmektedir. (“Akraba” kelimesi de bu fiilden gelmektedir) Dini terim olarak kurban, Allah’a yaklaştıran tüm infak ve iyiliklerin adıdır.

Kurban terimi Kur’an’da üç ayette geçmektedir. Birincisi, iki âdemoğlu için kullanılmaktadır: “Onlara iki âdemoğlunun gerçek haberini anlat: İkisi de birer kurban sundular. Birisinin kabul edildi, diğerinin kabul edilmedi.” (Maide suresi, 27)

Bu ayette kurban olarak takdim edilen şeyin ne olduğu hakkında bir açıklama yoktur. Allah’a yaklaşmak için o günkü kıymetli bir varlığı (muhtemelen hayvan veya ziraat olabilir) adayarak sunmuşlardı (ihtiyaç sahiplerine vermişlerdi).

İkinci ayet ise, Hud kavmi ile ilgilidir. Ayet şöyle buyurmaktadır: “Peki, madem öyle, Allah’ı bırakarak tanrı diye yaklaştıkları o varlıklar, kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır, tersine onları yüz üstü bıraktılar…” (Ahkaf/28)

Bu ayette de kurban terimi, putlar hakkında kullanılmıştır. “Kurbanen aliheh” (yaklaştıkları ilahlar) ifadesi kullanılmaktadır ki burada da her hangi bir hayvan kesiminden söz edilmemektedir.

Üçüncüsü ise Yahudilerle alakalıdır. Ayet şöyle geçmektedir: “Yakılarak sunulan bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamızı bize Allah emretmiştir.” iddiasında bulunanlara gelince…” (3/183)

Bu ayette de Yahudilerin Resulullah’ı kabule yanaşmadıkları ve bunun için bir mucize istedikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca bunun, Allah’ın bir emri olduğunu iddia ederek Allah’a iftira ettikleri görülmektedir.

Görüldüğü gibi kurban terimi bizzat Allah tarafından “yakınlık” anlamında kullanılmaktadır. Sunduğunuz varlık (nimet) sizi kime yakınlaştırıyorsa, kurbanınız onadır. Sunduğunuz nimet Allah için ve sizi Allah’a yaklaştırıyorsa, kurbanınız Allah’adır. Tabi Allah’ın rızasına uygun olabilmesi için, O’nun ilkelerine göre ve beklediği ihtiyaç sahiplerine içtenlikle verilmesi gerekir. Sözde “Allah rızası” için, özde ve pratikte başkaları için olan bir sunum, kurban kapsamında olamaz. Yani, sadece “Allah rızası” demekle Allah rızası olmaz; zira Allah rızasının ilkeleri vardır; o ilkelere uygun olması lazım.

Tabi insanı Allah’a yaklaştıran eylemler saymakla bitmez. Elbette bir hayvanın etini, sütünü, yününü, derisini muhtaç olanlara vermek, “iyilik ve yardımseverlik” olduğu ve sahibini Allah’a yaklaştırdığı için “kurban” olarak kabul edilir. Kesilen o hayvana da Türkçede “kurbanlık” denilir.

Araplarda Kesilen hayvanlara “kurban” denilmez. Bayram günlerinde kesilen hayvanlara “udhiye” (bayramın birinci günü duha/kuşluk vaktinde kesilen hayvan demektir), hacda kesilenlere de “hediy” (ibadet niyetiyle sunulan), denilmektedir. Dolayısıyla ne Kur’an’da, ne de Nebi’nin uygulamasında “kurban kesmek” ifadesi kullanılmamaktadır.

Hayvan kesme, Kur’an’da ‘zibh’ ifadesi ile geçmektedir. Türkçede kullanılan “mezbaha” da oradan gelmektedir. Mesela bir ayette şöyle denilmektedir: “Musa kavmine, “Allah bir sığır kesmenizi emrediyor” demiştir.” (Bakara suresi, 67)

Yine, “İbrahim; ‘yavrucuğum rüyamda seni boğazladığımı görüyorum…” (Saffat, 102) ifadesinde de “zibh” (ezbehuke) kullanılmıştır. Ayetin devamında; “Biz oğluna büyük bir zibh (kesilecek koyun) verdik” (Saffat, 107) denilmektedir. Kurban kavramı bu ayette de kullanılmamaktadır.

Hac suresinde de rızık olarak verilen ve üzerinde Allah’ın adı anılarak kesilmesi istenen hayvan “mensek” olarak geçmektedir. Menasik, hac eylemleri veya hac ibadeti olduğuna göre, “mensek” diye ifade edilen hayvan da hacda kesilen hayvan demektir.

Kevser suresinde, “nahr” (venhar) kelimesi geçmektedir. Nahr, göğüs demektir. Ayetin bağlamı dikkate alınarak anlamlandırıldığında “zorluklara göğüs germek, katlanmak” anlamlarına geldiği açıktır. “Kurban kes” şeklindeki çeviriler hatalıdır. Kaldı ki “kurban” kesilmez, hayvan kesilir. Kesilen hayvan Allah’a adanmış ise, yani Allah’ın ilkelerine ve rızasına uygun kesilip dağıtılmış ise, o takdirde “kurban ibadeti” içerisinde yer alır; değilse yer almaz; zira hayvanlar çeşitli sebeplerle, çeşitli zamanlarda ve çeşitli varlıklar için kesilebilir. Onun için kesilen hayvanın ne sebeple ve kim için kesildiği “kurban ibadeti” açısından son derece önem arz etmektedir. İki âdemoğlundan birinin sunduğu kurbanın niçin kabul görmediği dikkate alınmalıdır.

Selam ve sağlık dileklerimle…

 

KURBAN İBADETİNİ DOĞRU ANLAMAK
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin