BEŞİR İSLAMOĞLU

KURBAN İBADETİNİ DOĞRU ANLAMAK

1.Kurban; Allah’a yaklaştıran her türlü infak ve iyiliği kapsayan sadaka demektir. Fıtır sadakası gibi. Dolayısıyla Allah’ın hoşnutluğuna vesile olacak her türlü infak ve iyilik, aynı zamanda “kurban sadakası” olarak kabul edilir. (Maide 27)
2. Bütün varlıklar bir amaç için yaratıldığı gibi, bütün ibadet ve işlerimizin de bir amacı olmalıdır. Bir eylemin “ibadet” sayılabilmesi için iki şart vardır: Biri niyet ve maksat; diğeri de Allah’ın koyduğu ilkelere göre yapılmış olmasıdır. Aksi takdirde ibadet olmaz, Allah’ın sevgisine de ulaştırmaz.
3. Hayvanlar; insanlar etinden, sütünden, yününden, derisinden ve binek olarak kullanılmasından yararlansın diye yaratılmıştır. Amacı ve ihtiyaç dışında hayvanları kullanmak, eziyet etmek ve kesmek haramdır.
4. “Kurban kesmek” ifadesi galat/hatalı kullanılmaktadır. Kurban kesilmez, sunulur. Hayvan kesilir ve kesilen hayvan “Allah’a yakın olmak için ihtiyaç sahiplerine verildiği ölçüde “kurban sadakası” sayılır ve o hayvanın adı da “kurbanlık” olur.
5. Bayramlarda veya sair zamanlarda olsun, hayvanlar ihtiyaç ise “usulüne uygun” kesilir; israf edilmeden ilgili yerlere eti ve diğer sakatatı verilir. Yoksul ve ihtiyaç sahipleri yararlandığı kadarıyla kurban sadakası olur. Aksi takdirde “kanı dışarı, eti içeri” sloganıyla kurban sadakası kapsamına girmez.
6. Bir hayvan, “bayram günlerinde kesildi” diye kurban sadakası içerisinde yer almaz. İster bayramda, ister bayram dışında olsun, Kurban sadakası kapsamında olması için, niçin, nasıl kesildiği ve nasıl tüketildiğine bağlıdır. Dolayısıyla kan akıtmayı ibadet kabul edenler, maalesef kurban ibadetini anlamış değillerdir.
7. Kurban sunmak, sadece bayram günlerine has bir durum değildir; her zaman “şükür” adı altında sunulabilir. Önemli olan, sunulan kurbanın hangi niyetle sunulduğu ve kimlerin yararlandığıdır.
8. Kurban sadakasını verenler, zengin kabul edilen kimselerdir. Onlar canları istediği her yerde et yiyebilirler. Dolayısıyla “kurban” adı altında kestirdikleri hayvanın etini kavurma, sucuk, mangal vs. yapıp tüketirlerse, o eylemleri kurban sadakası olmaz. İhtiyaç sahiplerine verdikleri kurbandır.
9. Kişinin kendisi, başında durarak hayvanını kestirip kurban olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtabileceği gibi, her hangi bir şahsa veya kuruma parasını göndererek –vekaleten- kestirip kurban olarak sunabilir. Mesela, Kızılay, kurbanlıkların parasını –vekaleten- toplayarak hayvanları kestirmekte ve kesilen etleri kavurma yaparak yoksullara dağıtmaktadır.
10. Kurban sadakası, bir hayvan kestirilerek etini ihtiyaç sahiplerine vermek suretiyle sağlanacağı gibi, hayvan kestirmeden o hayvanın parasal değerini -Ramazan bayramında fıtır (fitre) sadakasında olduğu gibi- ihtiyaç sahiplerine vermekle de sağlanabilir. Hatta daha yararlı olur. Parayı alan yoksul, böylece diğer ihtiyaçlarını da karşılamış olur.
Bilindiği üzere, Resulullah, fitreyi o günkü temel ihtiyaç maddeleri olan hurma, üzüm, arpa gibi gıdalardan veriyordu; ama bugün, onların değerini para olarak vermekteyiz. Doğru olan da budur.
11. Kurban sadakası, bir hayvan kestirilerek eti ihtiyaç sahiplerine verildiği gibi, kasaptan belli miktarda et alıp ihtiyaç sahiplerine vermek şeklinde de olabilir. Hatta kasaplık açısından düşünüldüğünde daha yararlı olacaktır; çünkü böylece iş ehline verilmiş ve kayıplar da önlenmiş olacaktır; ancak “kan akıtma” düşüncesini akideleştirenler bunu anlayamazlar.
12. Büyük hayvanları kurbanlık olarak sunanların yedi kişi ile sınırlandırılması doğru değildir. Ortalama 20 kg bir koyun eti ölçü kabul edildiği takdirde, 200 kg ete sahip bir büyük hayvana haklı olarak on kişi ortak olabilir.
Bilelim ki Allah, kendisine sunulan kurbanı (sadakayı) asla geri çevirmez. 10 kg et dağıtan 10’un sevabını, 20 kg dağıtan da 20’nin sevabını alacaktır. Dolayısıyla hiç kimse, 200 kg gelen bir hayvana “10 kişi ortak olamaz” deme hakkına sahip değildir.
13. Her türlü imkanların olduğu bu çağda hayvanlar asla sokaklarda, parklarda kesilmemeli, mutlaka mezbahalarda ehliyetli kasaplar tarafından kestirilmelidir. Aksi takdirde, sevaptan çok günah kazanılmış olur.
14. Hac esnasında Mina’da kurban olarak kestirilen hayvanlar da artık orada kestirilmemeli, bedeli Kızılay’a verilerek yoksul halklara gönderilmelidir. Nebi as’ın Mina’da hayvanları kestirmesi ihtiyaçtan kaynaklanmaktaydı; çünkü hacı adaylarını başka türlü doyurmak mümkün değildi. Bugün artık, her türlü gıdaya ulaşmak mümkündür.
Unutulmamalıdır ki amaçsız, anlamsız, sırf adetlere ve geleneklere dayalı bir eylem kurban/ibadet olamaz. Yaptığımız işlerden Allah katında bir karşılık bekliyorsak, mutlaka “niçin ve kim için” yaptığımızı bilmek zorundayız. Aksi takdirde işlerimizin Allah katında karşılık bulmayacağını ve kurban olmayacağını (bizi Allah’a yaklaştırmayacağını) bilmemiz gerekir.
Bütün işlerini Kur’an ışığında, Resulullah’ın örnekliğinde ve bir gayeye matuf yapanlara selam olsun…
Selam ve muhabbetlerimle…

KURBAN İBADETİNİ DOĞRU ANLAMAK

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin