BEŞİR İSLAMOĞLU

ŞAHİTLİKTE CİNSİYETİN ÖNEMİ OLMAZ

Dinin temel maksatlarından biri de adaleti sağlamaktır. Adaletin sağlanmasına yönelik şahitliklerde kadın-erkek, genç-yaşlı, dindar-dinsiz ayrımı yapılamaz. Önemli olan doğru şahitlikte bulunmaktır.

Peki, Bakara suresi 282. Ayette geçen “erkeklerinizden iki kişinin şahitliğine başvurunuz. Eğer iki erkek bulamazsanız, doğruluğundan emin olduğunuz bir erkekle iki kadını şahit tutun…”

Bu ayet, Kur’an’da geçen en uzun bir ayettir ve borçlanma hukukuna dair bilgiler vermektedir. Vadeli borçlanma durumunda adil yazıcılar tarafından borçların yazılarak belgelendirmesi istenmektedir. Tarafların o belgeleri muhafaza etmesi, hatta iki şahidin de bu alışverişe tanıklık etmesi istenmektedir; çünkü yazıp şahitler huzurunda belgelendirmek, Allah katında en adil ve ispatlanabilen, dolayısıyla güven veren bir işlemdir.

Dinin indiriliş maksadını bilen hiçbir insan, bu ayetten “iki kadının bir erkeğe denk olduğu” hükmünü/sonucunu çıkartmaz. Ayetin bağlam ve maksadını kavrayan kimseler, ayetin haksızlığı gidermek ve adaleti sağlamaya yönelik olduğunu rahatlıkla fark ederler. Bu durum, tamamen o dönemdeki toplumsal koşullardan ve kadınların, ticari tecrübelerinin eksikliğinden kaynaklanmaktadır; zira ayet, “kadınlardan biri yanılırsa/şaşırırsa, diğeri ona hatırlatsın” demektedir. Birinci kadın şaşırmadığı durumda, doğal olarak ikinci kadına zaten gerek kalmayacaktır.

Hülasa, “iki kadın şahitlik etmezse, şahitlik geçersiz olur” denmemektedir. Neticede yine bir kadının şahitliği söz konusudur. Evet, doğal olarak şahitlik teke düşmektedir ve iki kadın değil, bir kadının şahitliği yeterli kabul edilecektir.

Kaldı ki başka ayetler, zina davasında (4/15) cinsiyete bakılmaksızın dört ve talak davasında da (65/2) iki tanık istenmektedir. Önemli olan kişiler değil, hak ve adaletin gerçekleşmiş olmasıdır. Bazen bir kadının, bazen bir çocuğun tanıklığı bile adaletin gerçekleşmesi için yeterli olabilecektir. Günümüzde olayların gün yüzüne çıkartılması ve adaletin gerçekleştirilmesi için, teknoloji imkanları kullanılarak her türlü tanıklığa başvurulmaktadır.

Çağımızda, ister Kur’an’a düşmanlığından, ister maksadı dikkate almadan literal yaklaşımla söz konusu ayet üzerinden İslamı aşağılamak büyük bir haksızlıktır. Bilinmelidir ki Kur’an’ın her bir ayeti, ister açıktan, ister zımnen olsun, hakkı ikame etmek ve adaleti sağlamak için indirilmiştir. Kur’an’ın bu maksadını dikkate almayıp, ayetlerin tarihsel durumuna ve literal yapısına takılıp kalanlar, onun evrensel ilkelerinin önemini kavrayamazlar.

İslam, Kur’an’ın maksat ve ilkelerini yaşatmanın adıdır.  İslamın, konjonktüre açık olduğunu öğrenmek isteyenler, Hz. Ömer’i ve onun metodu üzerine hareket eden Ebu Hanife’yi ve benzerlerini okumalıdırlar. Okuduklarında onların, kendi çağlarındaki sorunları –geçmişi taklit ederek değil- aklı kullanarak ve basiretle nasıl çözdüklerini göreceklerdir. Günümüz sorunlarının da ancak aynı inanç ve aynı yöntemle çözülebileceğini unutmamak gerekir.

Selam ve muhabbetlerimle…

ŞAHİTLİKTE CİNSİYETİN ÖNEMİ OLMAZ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin