BEŞİR İSLAMOĞLU

SALATIN, NAMAZ BOYUTU İNKAR EDİLEBİLİR Mİ?

Sosyal medyada bazı kişiler ısrarla “namaz” denen şekli ibadetin Kur’an’da yer almadığını, daha sonraki dönemlerde icat edildiğini söyleyip durmaktadırlar. Bu kimseler, samimi bir araştırma içinde olabilirler; ancak sağlıklı bir sonuca varmadıkları, bütünüyle yanıldıkları hem ayetlerle ve hem de tarihi gerçeklerle sabittir.

Her araştırmacı bilir ki dillerdeki bazı kavramlar, birden fazla anlamlara gelebilmektedir. Kur’an’da sıkça geçen “salat” kavramı da zengin bir muhtevaya sahiptir. Arapça bir kavram olan salat; Allah’a yönelmek, din ve ibadet, tesbih ve dua etmek, önem ve destek vermek, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmak gibi anlamlara geldiği gibi “namaz” anlamına da gelmektedir. Farsçadan Türkçeye sadece namaz değil, bin dört yüze yakın kelimenin geçtiği bilinmektedir.

Kur’an’da “namaz” anlamında kullanılan salat; tekbir, kıyam, kıraat, rüku, secde, ka’de ve bazı tesbihlerden oluşan eylemsel ve şekilsel bir ibadettir. Bu ibadet, pek çok ayette, “salatı ikame edin” formatıyla ifade edilmektedir. Mesela; “rükû edenlerle birlikte siz de rükû ederek salatı ikame edin (namaza durun) ve kendinizi tezkiye edin (arındırın)” (2/43) ayetinden, şekilsel namazın kast edildiği açıktır.

Binaenaleyh, son zamanlarda bazı kimselerin, “salat” kavramını diğer anlamlarını vererek, “namaz” denilen şekilsel eylemi yok saymaları dini ve tarihi hakikat ile asla bağdaşmaz. Arap toplumunun “salat” dediği ibadete, İran ile Türk-Kürt toplumu “namaz” demektedir.

Şimdi, Kur’an’ın pek çok ayetinde salat kavramının “namaz” anlamında kullanıldığına örnekler verelim.
1. Salata/namaza kalkıldığında abdest alma emri (5/6)
2. Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye ve cünüp iken yıkanıncaya kadar salata/namaza yaklaşmama (4/43)
3. Salat/namaz vakitlerinin müminler için belirlenmiş olması (4/103)
4. Müminler salata/namaza çağrıldığında, müşriklerin onları alay ve eğlenceye almaları (4/58)
5. Cuma günü salata/namaza çağrı yapıldığı zaman, hemen alışverişi bırakıp Allah’ı anmış olmaları (62/9)
6. Salatları/namazları ve (hasseten) salatı vustayı (cemaatı-Cumayı) koruyup, Allah’ın huzurunda huşu ile durma (2/238)
7. Münafıkların salata/namaza tembel tembel kalkmış olması (4/142, 9/54)
8. Salatın/namazın, kalbinde huşu olmayanlara ağır gelmiş olması (2/45)
9. Kâfirlerin saldırmasından korkma halinde, salatı/namazı kısaltma (4/101)
10. Seferde, Resulullah salata/namaza durduğunda, bir grubun onunla birlikte kılıp secdeden sonra arkaya geçip tedbir alması, diğer bir grubun gelip onunla birlikte salata/namaza durması (4/102)
11. Allah, İsrailoğullarına talimat verirken, o talimat içerisinde “salatı ikame edin (namazı kılın)” demiş olması (2/83)
12. Kimi ayetlerde rüku, secde gibi rükünlerin belirtilmiş olması (2/125, 7/206, 39/9), hatta salat/namazdaki kıraatin ses tonunun ayarlanmış olması (17/110) vb.

Bütün bu ayetler ve ilave olarak tarih boyunca cami ve mescitlerin varlığı, “yaşayan sünnet” dediğimiz pratik olarak namazın on dört asırdır kılınmış olması, adı farklı olsa da hiçbir mezhebin namazı inkar etmemiş olması, hatta önceki toplumlarda da farz kılınmış olması, “namaz” denen şekilsel ibadetin varlığının açık belgeleridir.

Hülasa; bazı kimselerin, “şekilsel namaza gerek yok, dua, tesbih ve zikir zaten salattıır” demeleri, hakikat ile örtüşmez. Allah’ı anmaya yönelik tahmid, tesbih, zikir, dua, istiğfar gibi kelimeleri sözlü olarak ifade etmek de elbette salattır; ancak namaz değildir. Allah, bu kelimeleri bazı eylemlerle yerine getirmeyi istemiştir ki buna “namaz salatı” denmiştir.

Ayrıca, İslamda “şeair” denilen semboller vardır ki onlar, İslamın renkleridir; yoldaki işaretlerdir. Kabe, Arafat, mescit, cami, minare, cemaat, namaz, oruç, tavaf gibi. Bu semboller, müminlerin imanını ve heyecanını artırır, birlik ve dirliklerini sağlar.

Unutulmamalıdır ki namaz salatını eda etmek, manevi olarak Allah’ın kapısını çalıp huzuruna varmaktır. Allah’ın huzuruna ihlaslı varan kişi, huzur bulur; yeter ki bilinçli davranmış olsun. Aynı zamanda küfrün, şirkin, nifakın ve zulmün her çeşidine, nefsin ve şeytanın bütün aldatmalarına karşı yıkılmadan ayakta kaldığını ve Allah’a sığındığını fiilen göstermektir. Karşılarında elpençe ve saygı ile beklemesini isteyen zalim ve müstekbirlere değil, sadece Allah’ın önünde saygıyla durulabileceğini ve eğilebileceğini kanıtlamaktır.

NOT: Namaz salatının, ontolojik olarak inkar etmenin mümkün olmadığını söylerken, pek çok ilaveler ve tahrifat yapıldığını da söylememiz gerekir. Onu da sonraki yazımızda inşallah…

Selam ve sağlık dileklerimle…

 

SALATIN, NAMAZ BOYUTU İNKAR EDİLEBİLİR Mİ?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin