HABİB KARAÇORLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. AKSA TUFANI VE ÜMMETİN İMTİHANI

AKSA TUFANI VE ÜMMETİN İMTİHANI

Dört asır boyunca huzur ve barış içerisinde Osmanlı idaresinde yaşadıktan sonra I.Dünya savaşı devam ederken 1917 yılı sonlarında İngilizlerin işgaliyle bir kaos ülkesine dönen Filistin’de bir asırdan beri kan, gözyaşı ve zulüm bir türlü dinmiyor. Siyonist Yahudilerin 1897 yılında Basel kongresi kararından itibaren Filistin’de bir devlet kurma hayali ile çeşitli şeytani plan ve projeleri hayata geçirmeleri sadece Filistin’i değil tüm Orta doğuyu bir ateş çemberine çevirmeye yetmişti. Arz-ı Mev’ud hayallerini gerçekleştirmek için Sultan Abdulhamid’i tahtından indiren ve ardından Osmanlı Devleti’nin yıkılmasında baş rolü oynayan Siyonist mihraklar II.Dünya savaşının ardından 1948 yılında Filistin topraklarında İsrail devletini ilan ederek Ortadoğu bölgesinde bir çıban başı gibi 75 yıldan beri terör estirmekte ve başta Filistin halkı olmak üzere bölgedeki Müslüman ülkeleri de en yüksek düzeyde rahatsız etmeye devam etmektedirler. Arkasına aldığı İngiltere, ABD, AB, BM ve Yahudi lobileri ile hiçbir karar, kanun, kural, ilke ve insani durum tanımayan bu azgın unsurlar 2006 yılından beri abluka altına aldıkları Gazze şeridinde iki milyonun üzerindeki  Filistin halkına en büyük zulümleri reva görmeye devam etmekteler.

17 yıldan beri büyük bir ambargo altında inim inim inleyen Gazze halkı, son aylarda Mescid-i Aksa’ya yapılan çirkin saldırılara karşılık vererek ümmetin onurunu korumak adına HAMAS (Hareketü’l Mukavemetü’l İslami-İslami Direniş Hareketi)’ın İzzeddin El-Kassam Tugaylarıyla 7 Ekim sabahı büyük bir cihat hareketi başlattı. Aksa Tufanı verilen operasyonlarla havadan, karadan ve denizden işgalcilerin önemli hedefleri vuruldu. İsrail yönetiminin haber alamadığı ya da hiç öngöremediği bu saldırılar sonucunda işgalcilerin gözetleme kuleleri ve tankları dronlarla vurulurken Gazzeden atılan roket ve füzelerle başta Telaviv olmak üzere birçok İsrail kenti ateş altına alındı. Hamaslı mücahitler kendi icatları paramotorlarla 12 metre yüksekliğindeki  beton duvarları geçip işgalcilerin karakollarını ele geçirdiler. Bütün bunlar karşısında büyük bir şoka giren işgal yönetimi savaş hali ilan ederek Amerika’dan acilen yardım istemek zorunda kaldı.

Bu yazıyı kaleme aldığımız saatlerde halen daha Gazze şeridi Siyonist uçaklarıyla vurulmaya devam ediyor. Yüzlerce Müslüman’ın kadın, çocuk, yaşlı ve sivil demeden şehit edildiği, binlercesinin yaralandığı saldırılarda İsrail kullandığı fosfor ve misket bombalarıyla binlerce binayı yerle bir ederken savaş suçu işlemeye devam ediyor. Uluslararası anlaşmalara göre kullanılması yasak olan ve atıldığı yerde yangınlara neden olan fosfor bombası Gazze’de yüzlerce masum insanının yanarak can vermesine neden oluyor. “Bomba içinde bomba” olarak bilinen misket bombası da atıldığı yerde kalmayıp etraftaki tüm canlılara çok büyük zararlar veriyor. Bütün bunlar tüm insanlığın gözü önünde cereyan ederken, Hıristiyan dünyasının önemli bir bölümü İsrail’e desteğini açıklayıp zulümden yana olduğunu açıkladı, ancak İslam âleminden İran ve Irak dışında tarafını açıklayan bir açıklama maalesef ki gelmedi. Müslüman ülkelerin liderleri ya iki tarafı itidale davet ettiler ya da susarak dilsiz şeytan olmayı tercih ettiler.

Yüz yıllık bir mesele olan ve batılıların “Ortadoğu sorunu”  olarak nitelendirdiği Filistin ve Kudüs’ün işgali tüm İslam âlemi için bir fitne yani bir imtihandır. Bir asırlık tarihi süreçte bu imtihanı kazanabilen, Müslümanca duruş sergileyebilmiş, cesur ve kararlı Müslüman liderler az da olsa ortaya çıkmıştır. Bir Osmanlı subayı olan İzzeddin El-Kassam Filistin’in özgürlüğü için hem İngilizlerle hem de Siyonist işgalcilerle mücadele etmiş ve bu uğurda şehit düşmüştür. HAMAS’ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin kol ve bacakları felçli şekilde işgalcilerle mücadele etmiş ve şehit düşmüştür. Suudi Arabistan Kralı Faysal ABD ve İsrail’e karşı tavır alması nedeniyle yine suikastle şehit düşmüştür. Irak lideri Saddam ve Libya lideri Kaddafi İsrail’e doğrudan muhalefet etmeleri nedeniyle devrilmiş ve katledilmişlerdir. Milli Görüş lideri Necmeddin Erbakan kurduğu Refah-Yol hükümetinde D-8 gibi büyük bir ittifak oluşturması nedeniyle iktidardan düşürülmüş ve siyasetten tecrit edilmiştir. HAMAS’ın birçok komutanı ve lideri İsrail’in suikastlarına hedef olmuşlardır.

Gazze bir haftadan beri işgalciler tarafından ağır şekilde bombalanıyor, binalar sekiz şiddetinde depreme yakalanmış gibi yerle bir oluyor, bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve masum insanlar bombalar altında can veriyor, ancak bu durum film izlenir gibi Müslümanlarca izleniyor. Zalim, vahşi ve barbar Siyonist teröristlere kim dur diyecek? Müslümanların bir araya gelerek yaptıkları mitingler, açıklamalar, protestolar ve diğer aktiviteler ne işe yarayacak? Siyonist işgalciler zulümlerinden bir adım geri atacak mı, şimdiye kadar attı mı? Hayır. Erbakan Hocamız çözümü üç kelimeyle ifade etmişti: “İsrail güçten anlar.”  Kendileri dışındakileri insan bile kabul etmeyen ırkçı ve ahlaksız bir kavim güç dışında bir şeyden anlamaz. İşte HAMAS bir bakıma bunu ispat etmeye çalıştı. O çok övülen İsrail savunma ve istihbarat sistemlerinin aslında fos olduğunu, Siyonist işgalcilerin birebir savaşta korkak olduğunu gözler önüne serdiler elhamdulillah. Gazaları mübarek olsun, Rabbim onları Mansur ve muzaffer eylesin, düşmanlarını da kahrü perişan eylesin.

Yazımıza Şeyh Ahmet Yasin’in biz Müslümanları Allah’a şikayet eden duasıyla bitirelim.

Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!

Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?

Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?

Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;

“Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü’min kullarına yardım et!” diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?

Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:

“Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!”

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!

Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.

Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!

Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!

Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!

Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!

Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!

Allah’ım!

Sana şikâyette bulunuyorum…

Sana şikâyette bulunuyorum…

Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.

Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?

Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.

Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…

Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz…”

İnşallah Onun bu şikâyeti gayretullaha dokunmadan harekete geçer de Allah’ın gazabını üzerimize çekmeyiz. Rabbim tüm Müslümanlara ümmet olama, cihat etme ve rızasın kazanma şuuru nasip eylesin. Âmin

AKSA TUFANI VE ÜMMETİN İMTİHANI
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin