Yeryüzünde varoluşundan beri kan döken ve fesat çıkaran Âdemoğullarının şaki olanları azgınlık ve isyankârlıkta sınır tanımayarak hayvanlardan da aşağı durumlara düşmektedirler. Gözü dönmüş, vahşi Siyonistler Gazze’de 7 Ekimden itibaren insanların yaşadığı veya sığındığı on binlerce mekâna havadan ve karadan bomba yağdırarak 15 bini çocuk ve yaklaşık 10 bini kadın olmak üzere 35 binden fazla masum insanı katlettiler. Siyonist terör çetelerinin katil sürüleri hala daha HAMAS’ın savaşçılarını bulacaklarını ve rehineleri kurtaracaklarını bahane ederek saldırılarına ara vermeksizin devam ediyorlar. Onlara göre zaten öldürdüklerinin tamamı insandan da sayılmıyormuş, bunlar insana benzeyen yaratıklarmış! Böylesine dehşet saçan bir inanca ve zihniyete sahip vahşi katil sürülerinin önünün alınamaması ve cinayetlerinin durdurulamaması insanlık adına vahim bir durumdur. Bu vahşete destek verenler ve seyirci kalanlar da insanlıktan uzaklaşmış, katil Siyonistlere benzemiş olan mahlûklardan başka bir şey değildirler. Dünyanın birçok yerinde henüz fıtratı tam olarak bozulmamış, vicdanı kararmamış çok az sayıda insan da Gazze’de yaşanan zulme ve onlara destek verem zalimlere isyan ederek insanlık onurunu kurtarmaya çalışıyorlar.
Fıtrat üzere, tertemiz bir şekilde yaratılarak dünyaya gelen insan, ailesi ve çevresi tarafından ifsat edilerek şeytanın kötülük bataklığına sürüklenmektedir. Yaratılmışların en şereflisi olan insanın doğru yolu terk ederek pisliklerle dolu bataklıkta boğulup gitmesi ne vahim bir durumdur! Kendisinin ve dünyanın varoluş gayesini ve değerini idrak etmeyenler mutlaka doğru yoldan saparak şeytanın adımlarını takip ederler. İnsanın apaçık düşmanı olan şeytanın insanı dünya ve ahrette hüsrana sürüklemekten başka bir gayesi zaten yoktur. Nefsi terbiye edilmemiş ve hakikati öğrenememiş olan cahil ve gafiller kolaylıkla şeytanın tuzaklarına düşmektedirler.
İnsanlığı ifsat eden küresel şeytani güçler Cenabı Allah’ın haram kıldığı, insanlığın aleyhine olan ne kadar kötü ve zararlı düşünce ve davranış varsa, tamamını dünyada yaymak ve yerleştirmek için çalışmaktadırlar. Zevk, lüks, konfor, çılgınlık, azgınlık, sefahat, sapkınlık ve hayvani içgüdüleri tatmin adına akıl almaz, sınır tanımaz pis ve iğrenç işleri teşvik edenler hep sürekli bahsettiğimiz küresel şeytani güçlerdir. Geçen hafta Antalya’da transseksüel güzellik yarışması düzenleyenler de küresel şeytani odakların buradaki temsilcileridir. Bu sapkınlar, toplumsal cinsellik adı altında insanların yaratılıştan sahip olduğu cinsiyetini değiştirmek veya bozmak ve onları sapkın davranışlara sürüklemek yoluyla yok etmek isteyen küresel Deccalizmin askerleridir.
Küresel Deccalizmin hedefinde öncelikli olarak aile vardır. Aile, neslin devamı ve korunması konusunda en önemli kurumdur. Aile kurumunu zayıflatmak, dağıtmak ve yok etmek için sürekli bin bir çeşit şeytani plan ve projeler sahaya sürülmektedir. Feminizmden tutun da Toplumda cinsiyet eşitliği projesine, İstanbul sözleşmesinden LGBT haklarına kadar tüm AB kaynaklı düşünce, plan, proje, yasa, yönetmelik ve uygulamaların ana hedefi kadını yoldan çıkartmak ve aileyi dağıtmak için hazırlanmıştır. Zinanın suç sayılmaması, insanı nefissizleştiren domuz etinin serbestçe satılması, “kadının beyanı esastır” diyerek tüm kadınların masum ve tüm erkeklerin de doğuştan potansiyel suçlu sayılması gibi uygulamalar günümüzde ailenin temeline konulmuş dinamitlerdir.
Ülkemizin temel dinamik ve güvencelerinden olan ve yıllarca övündüğümüz Türk aile yapısını bozmak için daha neler yapılmadı ki? Kadınların her alanda çalışmaya teşvik edilmesi, kız öğrencilere pozitif ayırımcılık yapılması, okula gitmeleri için bin bir teşvik uygulanması, zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılması, üniversite sayısının aşırı şekilde çoğaltılması ve üniversiteye girişlerin kolaylaştırılması gibi uygulamalarla evlerde kadın, kız kalmadı, hepsi yollara düştü. Annelik unutuldu, çocuk doğurmak ve çocuk yetiştirmek büyük bir külfet kabul edildi, ev hanımlığı hakir görüldü, kocalar ikinci, üçüncü plana itildi, her yerde kadınlar ön planda oldu ve korkulan oldu; erkek çocuklar cinsiyet değiştirip kız olmak için hastanelerde sıraya girdi. Bütün bunların sonucunda ülkemizde nüfus artışı durma noktasına geldi ve sanayi ve tarımda göçmenler istihdam edildi. Şimdilerde “Suriyeliler giderse sanayi durur” noktasına gelindi.
Topraklar, fabrikalar ve en değerli konutlar yabancılara satıldı. Sanayi ve tarımda yabancıların ağırlığı oluştu. On beş milyon emekli açlık sınırında hayatta kalma mücadelesi verirken ve on milyon genç iş bulmak için kapı kapı dolaşırken bütçedeki 1 trilyon 250 milyar TL’lik faiz ödemesi için tasarrufa gidiliyor ki, bu para 500 ton külçe altına eşittir. Bu parayla tanesi 2 milyon Tl’den 625 bin konut yapılarak 6 Şubat depremlerinde evi yıkılanların çoğunun konut ihtiyacı karşılanabilir.
Velhasıl ülkemizde her alanda dengeler bozulmuş, taşlar yerinden oynamıştır. Bozulan dengeleri düzeltmek ve taşları yerine oturtmak için yeniden fabrika ayarlarına dönerek milli ve manevi dinamiklerimizi hareket geçirmemiz elzemdir. Bu da sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Çünkü köşe başları ifsatçılar tarafından tutulmuştur. Rabbim bu kuvveti, inanç ve sabrı bizlere nasip eylesin. Âmin.