Rusya’nın geçen yıl Ukrayna’ya saldırmasıyla etekleri tutuşan Avrupa’nın bağlantısız iki İskandinav ülkesi İsveç ve Finlandiya, alelacele NATO’ya üye olmak için başvuruda bulunmuşlar, ancak Finlandiya’nın üyeliği kabul edilirken İsveç’in üyeliği Türkiye’nin vetosu nedeniyle kabul edilememişti. Bunun nedeni de İsveç’in Türkiye düşmanı terör örgütlerine verdiği destek ve İsveç’te bazı sapıkların gerçekleştirdiği Kur’an yakma mel’anetleri idi.
Küresel emperyalizm ya da diğer adı ile “Gizli Dünya Devleti”, dünya kamuoyunu ifsat etmek, yönlendirmek ve yönetmek için sürekli plan ve projeler üreterek uygulamaya koymaktadır. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan askeri, siyasi, ekonomik ve toplumsal olayların hep bir perde arkası vardır ve bu perdenin arkasında da malum şeytani odaklar vardır. Aslında dünyadaki tüm terör, mafya, uyuşturucu, kumar, fuhuş ve bilumum ahlaksız ve kanunsuz tüm eylemler bir merkezden idare edilmektedir. O merkez de Şeytanın başında bulunduğu Siyonist küresel emperyalizmin Amerika ve İngiltere başta olmak üzere kök saldığı büyük devletlerdeki gizli mahfillerdir. Küresel emperyalizm dünyadaki sermayenin çoğunluğuna, birçok ülkedeki politikacılara, medyaya, sosyal hayata, bilime, teknoloji ve kültüre hükmetmektedir ve bu masonik yapılanma tıpkı bir ahtapot gibi tüm dünyayı kollarıyla sarıp sarmalamıştır. Dünya halkları, kendilerini seçtikleri kimselerin yönettiklerini zannederler, ancak gerçek yöneticiler her zaman perde arkasında olanlardır. Perde arkasındakiler satın alıp emirleri altında bulundurdukları kadrolarıyla ülkelerin kaderlerine hükmeder ve çaktırmadan çıkarlarının gereğini ülkelerin yöneticilerine yaptırırlar.
İsveç ve Danimarka başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde başta camilere ve Kur’an’a yapılan saldırıların temel amacı ne olabilir? Diye araştırdığımızda karşımıza hep aynı plan ve projeler ile aynı odaklar çıkmaktadır. Daha önceki yıllarda Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (S.A.V.’in karikatürlerini yayınlayarak İslam’a ve Müslümanlara hakaret eden Avrupalı bazı maşalar, şimdi de İslam’ın kutsal kitabını yakarak veya tahrip ederek Müslümanları tahrik etmeye çalışıyorlar. Karikatürlü hakaretler 2015 yılındaki Charlie Hebdo baskını ile sonuçlanınca bunu çok güzel şekilde kullanıp İslam ve Müslüman düşmanlığına çeviren odaklar şimdi de Kur’an yakma / yaktırma mel’anetleriyle yeniden aynı senaryoların peşindeler.
Kur’an’a hakaret melanetinin gerçekleştirilmesi için mekân olarak İsveç’in seçilmiş olması tesadüf değildir. İsveç çok uzun bir zamandan beri Türkiye düşmanlarına ev sahipliği yapan ve ahlaksızlıkta merkez olmuş bir ülkedir. “Cinsel özgürlük” adı altında her türlü cinsel sapıklığın serbest olduğu bu ülke, normalin değil anormalliğin rağbet gördüğü bir sapkınlık merkezidir. Kur’an’a hakaret eylemlerini düzenleyen aşırı sağcı Stram Kurs partisi lideri Rasmus Paludan ve Norveç’te İslam karşıtı olan SIAN (Norveç’in İslamlaştırılmasını Durdurun) grubunun lideri Lars Thorsen’in birer cinsi sapık olduğu da tescillidir. Küresel istihbarat örgütlerinin maşa olarak bu tipleri seçip kullanmaları gayet normaldir. Bu tipler aşağılık bir karaktere sahip olup namus ve şereften yoksun mahlûklardır. İsveç tam da bu tiplerin yuvalandığı bir ülkedir. İsveç’te Mayıs 2009’da eşcinsel evlilik yasalaşmış ve böylece İsveç cinsel sapıkların tercih ettiği bir ülke haline gelmiştir. Böylesine sapıklığın rağbet gördüğü ve sapıkların çok olduğu bir ülkede mahkeme kararı ile polis korumasında bir dine ait kutsal kitabın yakılması gayet normaldir.Çünkü ..neler her zaman ..nedir ve bulundukları her yerde de ..nelik yaparlar. Kralı, başbakanı, bakanı, milletvekili, hakimi, polisi ..ne olan ya da ..neliği destekleyen bir ülkenin hakkından ancak Hitler ve Putin gibiler gelir. İsveç’in NATO’ya alınmasına asla izin verilmemeli ve bu ikiyüzlü ülke her zaman Rusya korkusuyla kıvranmalıdır. Cenabı Allah her zaman bir zalimi başka bir zalimin eliyle cezalandırmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsız kalan Ukrayna’da da önceleri ekonomik sıkıntılar daha sonra da ahlaki çöküntü nedeniyle fuhşun yaygınlaşması, ülkenin başına Yahudi bir komedyenin seçilmesi ve onun gayretiyle de koskoca ülkenin büyük bir savaşa girmesi ile sonuçlandı.
İnsan hakları ve özgürlükleri putlaştıran Avrupa bugün büyük bir ahlaki yıkım içerisindedir. Fransa’da dünyaya gelen bebeklerin çoğunluğunun babası belli değildir. İngiltere’de başbakan ve belediye başkanlığı yapmak için güvenilecek bir kimse kalmamıştır. İngiliz politikacılar rüşvet ve sapıklık hikâyeleri ile birer birer tasfiye edilmektedir. İngiltere başbakanı Hindistan asıllı bir Hindu, Londra belediye başkanı ise Pakistan asıllı bir Müslüman’dır. İşte asıl mesele de budur ki, Hıristiyanlığın Avrupa’da çökmesi ve İslam’ın yükselmesi küresel emperyalizmi ve ırkçılığı endişelendirmektedir. Çünkü bu şekilde, ileride Avrupa bir Müslüman kıtası olacaktır. Avrupa’daki Müslümanların sayısı şimdiden 70 milyonu aşmıştır ve gelecek 30 yıl içerisinde Müslümanlar Avrupa’da sayısal üstünlüğü ele geçirecektir. Bunu gören İslam düşmanları 2010’lu yıllarda Irak ve Suriye’deki boşluktan faydalanıp DEAŞ terör örgütünü kurdular ve onlar eliyle İslam’ı ve Müslümanları kötülemeye çalıştılar ancak bunda pek başarılı olamadılar. Şimdi de Avrupa’daki Müslümanları tahrik ederek suça itmek ve bu bahaneyle onları Avrupa’dan çıkarıp atmayı planlamaktadırlar. Ancak onların bu planları tutmayacak, Avrupa’da İslam güneşi doğacaktır. Bu Rabbimizin vaadidir: “Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; hâlbuki Allah, kâfirler hoşlanmasa da nûrunu tamamlayıcıdır!” (Saff Suresi, 8.Ayet) Rabbim içinde bulunduğumuz İslam nimetinin kadrini bilerek onu hakkıyla yaşamayı nasip eylesin, zalim kâfirlerin şerlerinden ve hilelerinden de tüm Müslümanları muhafaza eylesin. Âmin.