HABİB KARAÇORLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. BÜYÜK ŞEYTAN NEYİN PEŞİNDE, MÜSLÜMANLAR NEYİN DERDİNDE?

BÜYÜK ŞEYTAN NEYİN PEŞİNDE, MÜSLÜMANLAR NEYİN DERDİNDE?

Tüm dünyanın gündeminde ilk sırada yer alan katil İsrail terörünün Filistin’deki soy kırım saldırılarında geride kalan yirmi günde şehit sayısı 7 bine ulaşırken 20 bin civarında da yaralıdan söz ediliyor. Siyonist canilerin özellikle uçaklarla bombaladığı meskenlerde enkaz altında kalarak feci şekilde can verenlerin ne yazık ki 2 bin yedi yüzünü çocuklar oluşturuyor.  Tüm dünyanın gözünün önünde cereyan eden bu katliama Büyük Şeytan ABD ve diğer suç ortakları Avrupa’nın orta ve küçük şeytanları bizzat destek vererek cinayete ortak oluyorlar. Demokrasi ve insan haklarının sözde amansız savunucusu bu aşağılık kâfirler her zaman olduğu iki yüzlülüklerini bir kez daha ortaya koymuş oldular. Bizim içimizdeki Batı hayranlarından bazılarının da: “İsrail haksızdır, ama HAMAS da yanlış yapmıştır, onu da kınıyoruz.” Demelerine de şaşmamak gerekir, çünkü bunların ne dinden ne de tarihten fazlaca bildikleri bir şey yoktur ve bu konularda cahil ve şuursuzdurlar.

Filistin topraklarında 1917 sonrasında İngilizlerin desteği ile Siyonist Yahudi teröristlerin Filistinlilerin topraklarını nasıl ellerinden aldıklarını, onları nasıl katlettiklerini, nasıl sindirdiklerini ve göçe zorladıklarını bilmek gerekir. Yüce Kitabımızda en çok bahsedilen kavmin 600 küsur ayetle “Beni İsrail” diye Yahudiler olduğunu da bilmek gerekir. İsra Suresi 4.Ayette: “Biz kitapta İsrâiloğulları’na şöyle bildirmiştik: “Yeryüzünde mutlaka iki defa fesat çıkaracak, çok böbürleneceksiniz.” Ayetinde işaret edildiği gibi bu fesatçı kavmin niçin Allahu Teâlâ’nın iki kez büyük gazabına uğradığını da bilmek gerekir. Hazreti Süleyman’dan sonra hak yoldan saparak Allah’a ortak koşmaya başlayan ve peygamberlerini öldüren Yahudilerin toprakları önce Asurlular tarafından M.Ö. 721-722 yıllarında işgal edilmiş ve birçoğu sürgüne gönderilmiştir. Tekrar yurtlarına dönüp de yine azıtan Yahudilere ilk büyük gazap M.Ö. 538 yılında Babil Hükümdarı Buhtunnasr’ın eliyle gerçekleşmiş, putperestliğe sapmış olan Yahudi halkı kılıçtan geçirilmiş ve ileri gelenleri de köleleştirilerek Babil’e götürülmüştür. Perslerin Babillileri yenilgiye uğratmasıyla tekrar yurtlarına dönen Yahudiler yeniden azgınlaşıp sapıtmış, Hazreti Zekeriyya ve Hazreti Yahya’yı şehit edip, Hazreti İsa’yı da Romalılarla işbirliği yaparak öldürmeye teşebbüs etmişlerdir. Bu azgınlıklarının sonucunda ikinci kez M.S.70 yılında Romalıların saldırısına uğramış, Kudüs ve kutsal mabed baştan sona yıkılarak Yahudiler kılıçtan geçirilmiş, sağ kalanlar dünyanın dört bir yanına çil yavrusu gibi dağılmıştır. Gittikleri her yerde en büyük marifetleri fitne, fesat çıkartmak ve insanları sömürmek olmuştur. Bu nedenle birçok ülkeden defalarca kovulmuşlardır. Hazreti peygamber (S.A.V.) Medine’ye hicretten sonra burada bulunan üç Yahudi kabilesiyle anlaşma yapmış,  ancak hiç birisi yapılan anlaşmaya uymamış, Müslümanlara ihanet etmişler ve bu nedenle de Medine’den çıkarılmışlardır.

Hazreti Musa’ya indirilen Tevrat’ı defalarca değiştirip tahrif eden Yahudiler, ilahi dinden tamamen sapmışlardır. Onlara göre Yahudi ırkından olmayanlar insan değil, Tanrının kendilerine hizmet için yarattığı mahlûklardır ve bu nedenle onların canları ve malları kendilerine helaldir. Bu sapık inanışta olan bir kavmin kendileri dışındakilere yapacağı muamele fırsat bulduklarında Gazze’deki soy kırım gibi olur.  Hıristiyanlıktaki Protestanlık mezhebinin ortaya çıkmasında etkili olan bu zihniyetin sahipleri günümüzde Evanjelizm denilen mezhebin mensuplarını hedef ve çıkarları için kullanmaktadırlar. Lutherci Protestanlık ile başlayan, Püritenizm (Amerikan Kapitalizmini doğuran inanç)’ le olgunlaşan, Jimmy Carter, Ronald Reagan ve baba Bush’un başkanlıkları döneminde adım adım gelişen Evanjelizm, 11 Eylül’den sonra oğul Bush ile küresel emperyalizmi yönlendiren esas güç hâline gelmiştir. 1980 yılında Türkiye’de darbe yaptıran ve aynı yıl Irak’ı İran’a saldırtıp yedi yıl savaştıran, sonrasında 1990 yılında Irak’a Kuveyt’i işgal ettirip bu bahaneyle I.Körfez savaşını başlatan ve daha sonra 11Eylül saldırısını bahane edip Afganistan ve Irak’ı işgal eden ve son olarak Arap Baharı projesiyle Arap ülkelerine saldıran ve bölen ABD başkanları birer Evanjelist olup Siyonizmin gönüllü uşaklarıdırlar. Onların inancına göre Hazreti İsa’nın yeryüzüne inmesi için çok büyük savaşların olması ve çok kan dökülmesi gerekiyor ve bu nedenle bu bölgede çok büyük bir savaş çıkarmanın peşindeler. Evanjelistlere göre Hazreti İsa’nın gelmesi için Armageddon savaşının yapılması gerekiyor. Hadis kitaplarında Melhame-i Kübra diye zikredilen,  Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında yapılacak çok kanlı savaşın zamanı gelmiş midir? Bunu ancak Cenabı Hak bilir. Ancak Evanjelistler bu savaşın olmasını çok arzu ediyor ve bu konuda Siyonistlerle işbirliği içindeler.

20.yüz yılın başlarında Orta doğu coğrafyasında petrolün bulunması,  başta İngilizler olmak üzere Avrupa ülkelerinin bu bölgeye hücumlarına neden oldu. Siyonist Yahudilerin Arz-ı Mev’ud emelleriyle kendi emellerini birleştiren İngiliz ve Fransızlar Osmanlı Devletini yıkmak için çok büyük çaba ve gayret gösterdiler. I.Dünya savaşı bu amaçla çıkarıldı; Siyonistler Filistin’de devlet kurmanın peşinde iken, İngiliz ve Fransızlar petrolün bulunduğu Osmanlı topraklarını işgalin peşindeydiler. Her ikisi de amaçlarına kısmen ulaştılar. Osmanlı Devletinin toprakları, harita üzerinde cetvelle çizilen birçok küçük devlete bölündü. Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Suriye, Lübnan, Filistin, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen ve küçük küçük parçalar halinde körfez ülkeleri oluşturuldu. Hepsinin başına İngilizler tarafından kendilerine sadık krallar yerleştirildi, bunlardan itaatsiz olanlar devrildi, yerlerine diktatörler getirildi. Bu diktatörler de yıpranınca yerlerine yenileri getirildi. Büyük Orta doğu projesi (Büyük İsrail Projesi) gereği bu ülkelerin bölünmesi gerekiyordu ve şu anda Somali, Sudan, Libya, Suriye, Yemen ve Irak bölünmüş durumda ve sırada diğerleri var.

Siyonist işgalciler yoğun şekilde havadan ve karadan bombaladıkları Gazze’yi daha ne kadar yıkar ve kan dökerler?  Allah bilir. Şu anda görülen o ki, aşağılık katillerin elebaşı defalarca Gazze sınırına gelerek kara hareketi başlatacaklarını söylese de bir türlü buna cesaret edemedi. Ölümden çok korkan bu sefih ve aşağılık caniler, ölümü şehadet olarak gören Mücahitlerle göğüs göğüse çarpışmayı bir türlü göze alamadılar. Aslında başka bir ülkeye bu kadar çok saldırı yapılsa ve bu kadar büyük ambargo konulsa onun çoktan teslim olması gerekirdi. Toplamda atom bombasına eş değerde atılan korkunç bombalarla binlerce binanın depremden daha beter şekilde yerle bir olup yok edildiği, ölümün her yerde olduğu, suyun, elektriğin, gıdanın, yakıtın, iletişimin olmadığı bir şehir veya şehirlerin insanları bu duruma ne kadar dayanabilirdi ki? Elbette bu duruma ancak iman sahipleri dayanabilir ve dayanıyorlar da. O sarsılmaz imanları sayesinde bütün bu zulme ve felaketlere sabredip direniyorlar. Hasbunallah ve ni’mel vekil (Allah bize yeter, o ne güzel vekildir!) diyorlar.  Ne mutlu onlara! Onlar ölse de yaşasa da bu savaşın galipleridirler. Ölenler şehitlik makamına yükselmiş ve cennettedirler, kalanlar gazidirler. Ancak bu zulme sessiz kalan adı Müslüman yaşantısı Hıristiyan ve Yahudi olanlar kaybetmişlerdir. Rabbimizin Tevbe Suresi 24.ayetteki bu konuyla ilgili uyarısını bir kez daha hatırlatalım:  “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.”             Evet, ölümden korkan, elindeki saltanatı ve lüksü kaybetmek istemeyenler, sizler Allah’ın emrini bekleyin bakalım! Korkunun ecele bir faydası yoktur, şeref ve izzetle ölmek yerine, zillet ve meskenet içinde ölmeyi tercih ediyorsanız, merak etmeyin o ölüm sizi gelip muhteşem saraylarınızda bulacaktır. Selahaddin Eyyubi de sizin gibi düşünüp yaşasaydı şu anda Orta doğuda yaşayan bir tek Müslüman olamazdı. Rabbim bizlere Kur’an şuuru ile cihat etmeyi, ümmetin kurtuluşu için çalışmayı nasip eylesin. Âmin.

BÜYÜK ŞEYTAN NEYİN PEŞİNDE, MÜSLÜMANLAR NEYİN DERDİNDE?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin