Filistin topraklarında güya bir devlet kurmak için sinsi ve alçak emeller peşinde koşan ve bu amaçla da bir asırdan beri on binlerce Müslüman’ın kanını döken Siyonist teröristler son olarak HAMAS’ın siyasi lideri İsmail Heniyye’ye de kahpece bir suikast düzenleyerek şehit ettiler. İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan’ın yemin töreni için Tahran’da bulunan Heniyye 31 Temmuz gecesinin ilk saatlerinde misafir olduğu binaya yapılan füze saldırısıyla maalesef şehit edildi. 7 Ekimden beri geçen on ay içerisinde yoğun bir şekilde saldırdığı Gazze’de belli bir başarı elde edemeyen azgın katil Siyonistler bu yenilmişlik psikolojisi ile kuduz histerisine yakalandılar ve artık şuursuzca rastgele sağa sola saldırmaya başladılar. İsmail Heniyye’ye yapılan suikastten yedi saat önce de Beyrut’ta Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuat Şükür yine kalleşçe yapılan bir saldırıyla şehit edilmişti.
İsmail Heniyye ve ailesi Filistin direnişinin sembolü olarak sürekli Siyonistlerin hedefi oldular. Ramazan Bayramının birinci gününde Gazze’de araçlarına yapılan saldırıyla İsmail Heniyye’nin üç oğlu ve dört torunu da topluca şehit edilmişti. Ailesinden tam 70 kişi şehit edilmesine rağmen asla metanetini bozmayan, zerre kadar inandığı davasından taviz vermeyen ve üzerinde hiçbir korku alameti taşımayan yiğit mücahid ülke ülke gezdi, Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksa davasını Müslümanların yöneticilerine anlattı ve onları bu davaya sahip çıkmaya davet etti. O cihat görevini hakkıyla yerine getirdi ve bu uğurda en son canını da vererek tarihteki şanlı yerini aldı. Tıpkı İzzeddin ElKassam, Şeyh Ahmet Yasin, Abdülaziz Rantisi ve diğer şehit mücahit önderler gibi gökyüzünün parlayan bir yıldızı oldu.
İsmail Heniyye’nin şehit edilmesi İslam dünyasında başka bir tartışmayı da beraberinde getirdi: “ İran devleti, başkentinde misafir olan böylesine önemli bir kişiyi nasıl oldu da koruyamadı?” Bu soruyu soranlar dönüp geriye baksınlar. Bizim ülkemiz de dâhil olmak üzere hemen hemen tüm İslam ülkelerinde az mı terör hadiseleri yaşandı, az mı önemli şahsiyetlere suikastlar düzenlendi? Yüzlercesini sayabiliriz. Son olarak iki buçuk ay önce, 19 Mayıs Pazar günü İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki önemli devlet erkânını taşıyan helikopter nasıl düştü ya da düşürüldü? Daha bu konu bile hala aydınlığa kavuşturulmuş değil. Onun öncesinde İran’ın nükleer çalışmalarında görevli çok önemli dört mühendis bilim adamı da çeşitli suikastlar sonucu öldürülmüştü. Demek ki her yerde olduğu gibi İran’da da hain bir gizli yapılanma var. Bu ihanet şebekesini İran devleti ortaya çıkarıp yok etmezse bundan sonraki süreçte işi çok zor olacak. Ucu nereye kadar dayanıyorsa dayansın onları bulup bu işi bitirmek zorundalar.
İsmail Heniyye’nin şahadeti Gazze meselesinde olduğu gibi herkesin rengini ortaya koydu. İsrail’in müttefikleri Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün sessiz kalarak pasif desteklerine devam ettiler. Hatta Ürdün, şayet İran’dan İsrail’e bir füze saldırısı olursa bunu durdurmaya hazır olduğunu açıkladı. Vay be! Müslümanları kimler yönetiyor? Bu nasıl bir Müslümanlıksa, kardeşini katledeni koruyan bir Müslüman, nasıl bir Müslüman’dır? Aslında böyle bir Müslümanlık yok, olamaz da. Tek gayeleri makamlarını korumak ve dünya zevklerinden alabildiğine istifade etmek olan bu sefillerin ne Allah’a tam bir iman ve güvenleri vardır-çünkü Allah’tan değil Amerika’dan korkuyorlar ve ne de ahiret diye bir endişeleri, cennet diye bir beklentileri vardır. Cennet ancak bedel ödeyenlerin girebileceği tüm dünya nimet ve zevkleriyle asla mukayese edilemeyecek derecede çok mu çok değerli bir yerdir. İsmail Heniyye oğulları şehit düştüğünde taziyeye gidenlere öyle demişti: “Taziyeye geldiyseniz taziye kabul etmiyoruz, tebrik etmeye geldiyseniz tebriklerinizi kabul ederiz.” İşte gerçek iman bu! Şehitler ölmez, çünkü onlar Rableri katından rızıklandırılırlar.
İslam dünyası Gazze imtihanında artık sona doğru yaklaşıyor. Ya cihat edip bedel ödeyip, her şeyi göze alıp bu imtihanı kazanacak ya da Allah’ın gazabını bekleyeceğiz. Yüce Rabbimiz Tevbe Suresi 24.Ayet-i Kerime’de: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.”
Ayet-i Kerimede geçen “durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz” konusuna bizim Türkiye de giriyor. Bir milletvekilinin ifadesine göre, bir cam şirketi Yunanistan’ın Pire limanı üzerinden İsrail’e kurşungeçirmez cam ithal ediyormuş. Diğer iddialara göre İsrail’le ticaret durdurulmasına rağmen aynı şekilde Yunanistan üzerinden İsrail’e mal göndermeye devam eden bazı şirketler varmış. Şayet böyle bir durum varsa devletimizin bu konuyu araştırarak engel olması gerekir.
Çoğunluğunu bebek, çocuk ve kadınların oluşturduğu 40 bin mazlum insanı katleden 100 bin kişiyi yaralayan ya da sakat bırakan, binlerce konutu, yüzlerce okulu, camiyi, hastaneyi yerle bir eden acımasız katil Siyonist Yahudilerin ürünlerini halen daha alıp satanlara ne demeli? Böyle davrananların bırakın Müslümanlığından, insanlığından şüphe edilir. Kalbinde zerre kadar merhamet ve göğsünde bir vicdan taşıyanlar bu zulme asla destek olamazlar. Aldığınız ürünlerin kârlarıyla bombalar satın alınıp korumasız insanların üzerine atılıyor, her gün çocuklar katlediliyor, hiç bu zulmü düşünmüyor musunuz? O katiller durdurulmazsa bir gün bizim de yurdumuzu işgal edip bizi de katlederler, bunu da unutmayalım.
Artık bu konuda söylenecek bir laf kaldı mı? Hayır, şimdi, icraat zamanı. Hıristiyan âleminden medet ummak beyhudedir. Çünkü Yüce Rabbimiz: “ Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.” Buyurmaktadır. Birbirinin dostu olan Hıristiyan ve Yahudileri dost edinenler de onlardan sayıldığına göre herkesin safını tam ve net olarak belirlemesi gerekir. Bu bağlamda görev Türkiye’ye düşüyor. İslam âleminin son lideri bizdik. Hilafet bizdeydi, baş bizdik. İslam birliğinin nüvesini teşkil eden D-8 (Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Endonezya, Malezya, Nijerya ve Mısır) ülkelerinden yanımıza alacağımız üç dört ülkeyle Allah’ın yardımı ve izniyle İsrail denilen terör yuvasını dağıtmamız bir gün bile sürmeyecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın: “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok” sözlerinin gerçekleşmesini canı gönülden destekliyoruz. Nasıl 1974 Kıbrıs barış harekâtıyla Kıbrıs’a huzur ve barış geldiyse, Filistin’in özgürlüğüne kavuşması için cesur bir adımın atılması artık farzdır.
Kıbrıs Barış Harekâtından önce bizi tehdit eden Amerika ne yapabildi? Sadece bize silah ambargosu koydu. Biz de bunun karşılığında ülkemizdeki bütün üslerini kapattık. Ayrıca bu ambargo savunma sanayinde yerli üretimin kurulmasını sağladı. Sonuçta biz kazandık, Amerika kaybetti. Filistinli kardeşlerimizi kurtarmak için yapılacak bir askeri harekât Türkiye’yi yeniden İslam âleminin başı yapacak, Müslümanlar kendine gelecektir. ABD’nin müttefiki olan iktidar ve saltanatlar yıkılacaktır. 2020 yılı başlarında bu köşede âcizane Ayasofya Camii ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanımıza seslenmiş ve Ayasofya’nın yeniden cami yapılması için bir engel bulunmadığını, camiye çevrildiğinde ABD ve Avrupa’nın bize herhangi bir yaptırımda bulunamayacağını ifade ettim ve elhamdülillah dediğim gibi oldu. 24 Temmuz 2020 tarihinde yani Lozan anlaşmasının yıldönümünde Ayasofya aslına döndü, Amerika ve Avrupa sadece hırlamasıyla kaldı, bize bir şey yapamadı.
Filistin’deki zulüm artık durdurulmalı. İlk etapta Türkiye dâhil İslam ülkeleri İsrail’le bir devlet olmadığı bir terör şebekesi olduğu gerekçesiyle diplomatik ilişkilerini kesmeli, ültimatomlar peş peşe sıralanmalı. İkinci etapta çeşitli yaptırımlarla tüm ilişkiler dondurulup ambargo uygulanmalı. Bunlardan anlamazsa ki, anlamayacaktır, son olarak İsrail terörünü durdurmak için tüm askeri gücü tamamen imha edilmeli. Rabbim en yakın zamanda bu zaferi görmeyi bize nasip eylesin. Rabbim bizlere Kur’an şuuru, cihat şuuru ve ümmet şuurunu nasip eylesin. Âmin.