HABİB KARAÇORLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. EL VE AYAKLARIMIZDAKİ PRANGALARI KIRABİLMEK

EL VE AYAKLARIMIZDAKİ PRANGALARI KIRABİLMEK

Ülke ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeler peş peşe sıralanırken bela, musibet ve afetlerin büyük bir çoğunluğunun Müslümanların ülkelerinde meydana geliyor olmasına ne demeli? Bu günümüz Müslümanlarında mı bir problem var yoksa hâşâ İslam’da mı? İslam dini insanları dünya ve ahiret kurtuluş ve saadetine ulaştırmak için Yüce Rabbimizin Hazreti Âdem Aleyhisselam’dan itibaren gönderdiği ilahi kurallar bütününden ibarettir ki onda zerre kadar hâşâ ki bir yanlışlık yoktur. Yanlışlık İslam’ı eksik ve yanlış bilen ve anlayan günümüz Müslümanlarındadır. İslam’ı diri ve canlı tutan ilim ve cihat ruhundan uzaklaşmış olan Müslümanlar çağımızda Hıristiyan ve Yahudilerin ellerinde birer oyuncak haline gelmişlerdir. Avrupa’nın karanlık çağ dediği dönemlerde bilim, sanat, teknoloji, kültür ve medeniyette çığırlar açan İslam âlemi, yetiştirdiği yüzlerce ünlü bilim adamıyla tıp, fizik, kimya, biyoloji, matematik, geometri, astronomi, coğrafya ve diğer bilim dallarında binlerce icat, keşif ve şaheserle en aydınlık çağını yaşamıştır.

Gerek Haçlı seferleri ve gerekse Moğol istilalarıyla her alanda çok ağır darbeler alan orta çağ Müslümanları 13.yüzyıldan itibaren duraklama ve 16.yüz yıldan itibaren de gerileme dönemlerine girdiler. Orta ve yeniçağın İslam âlemindeki en güçlü devletlerinden biri olan Osmanlılar batıya karşı ellerindeki askeri üstünlüğün ebediyen devam edeceğini zannettiler. Oysa Batı uyanmıştı ve Müslümanlardan devşirdikleri ilimlerin üzerinde çalışmalar yaparak her gün bilim alnında büyük ilerlemeler kaydediyorlardı. Sözü fazla uzatmadan günümüze gelelim. Bugün İslam âlemi param parça hali ve geri kalmış durumuyla çok aciz bir durumdadır. Başlarında bir lider veya önderi olmayan Müslümanlar hiçbir konuda ittifak edememektedirler. 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin ilga edilmesiyle başsız kalan Müslümanlar aradan geçen bir asra rağmen kendilerine bir halife veya önder seçememişlerdir. Önemli bir çoğunluğunun ABD’nin, geriye kalanların da Rusya veya Çin’in güdümünde olduğu Müslüman ülkeler bu hallerinin farkında olmadan birbirlerini gayrı Müslimlerin müttefiki ve dostu olmakla suçlamakta ve asla birbirlerine güvenmemektedirler. Bu konuda sicili tertemiz olan 54.T.C. hükümetinin Başbakanı Prof.Dr.Necmettin Erbakan uzun yıllar hayalini kurduğu İslam Birliğini 1996 yılında kurduğu Refahyol hükümeti ile gerçekleştirmeye çalışmıştır. Amerika ne der, Avrupa ne der diye aldırmadan İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya,  Mısır ve Nijerya’ya ziyaretler yapan Erbakan Hoca o dönemin devlet başkanlarını ve yönetimlerini ikna ederek İslam Birliğinin ilk adımı olan ekonomik işbirliği teşkilatı D-8’i kurmuştu. Erbakan Hocanın ne yapmak istediğini İslam düşmanı dış güçler çok iyi anlamışlar ve paniğe kapılmışlardı. Erbakan Hoca uyumakta olan İslam âlemini uyandırmaya başlamıştı ve bu durum tamamen onların aleyhinde idi. Daha fazla beklemediler ve içerideki maşalarıyla 54.hükümeti yıktılar ve böylece İslam Birliğinin ilk adımı ve umudu olan D-8 rafa kaldırılmış oldu. Dışarıdakilerin çok iyi anladığı konuyu maalesef içeridekiler anlayamamıştı. D-8 devam etseydi ne olacaktı? Ekonomik yönden güçlenmiş olan bir milyar 200 milyon nüfusa sahip bu sekiz ülkeye diğer İslam ülkeleri de katılacak D-60 kurulacaktı. Daha sonra ki aşamalarda üçüncü büyük adım atılacak Güney Amerika ülkeleri başta olmak üzere mazlum ülkeleri de içine alan D-160 kurulacak ve zalim beşli çetenin elinden dünya kurtarılacaktı. Tıpkı İkinci Dünya savaşından sonra Avrupa Ekonomik Topluluğu(AET)  olarak yola çıkan Avrupa ülkelerinin bugün Avrupa Birliği (AB)’ni kurup tek devlet şeklinde hareket ettikleri gibi İslam ülkeleri de siyasi ve askeri yönden birleşecekti. İki milyar nüfusa, zengin enerji kaynaklarına, ileri bilim ve teknolojik atılımlara sahip İslam âlemi günümüzdeki gibi darmadağınık, sahipsiz ve aciz bir durumdan kurtulmuş olacaktı.

D-8 hayata geçirilse idi Gazze’de binlerce çocuk, kadın ve masum Siyonist işgalciler tarafından soy kırıma uğratılmayacaktı. D-8 devam etseydi, Hindistan Pakistan’a saldıramayacaktı, Arakan’da Müslümanlar öldürülmeyecek, BOP Projesinin ürünü Arap Baharı ile Irak, Suriye, Libya ve Yemen parçalanmayacak, Mısır’da darbe olmayacak, Çin Doğu Türkistan da zulme devam edemeyecekti.  İslam dünyasını çok yakından tanıyan, Siyonizmin ve Küresel güçlerin planlarını çok iyi bilen Erbakan Hoca Müslümanların birleşmeden düşmanlarına karşı koyamayacaklarını çok iyi biliyordu.

Yüce Rabbimizin bize asla dost olmayacaklarını buyurduğu Hıristiyan ve Yahudiler karşısında bugün eli kolu bağlı şekilde olan Müslümanlar sıranın kendilerine de gelmesini beklemektedirler veya sıranın kendilerine de gelme tehlikesinden gafildirler.  Günümüzde Müslümanlar çeşitli şekillerde uyutulmaktadırlar. Özellikle ülkemizde her gün sergilenen skandal olaylarla yapay gündemler oluşturulmaktadır. Tv kanallarında gerdan kıvırarak her konuda ahkâm kesen çokbilmişler gerçekleri halktan gizleyerek mevcut düzenin devamı için çaba sarf etmektedirler. Bu akıl danelerden hiç biri ana muhalefet partisi liderine saldıran iki çocuğunun katili olan melun şahıs için: “bu cani niçin idam edilmedi veya niye cezaevinden çıkarıldı?” diye bir soru sormuyor ve tartışmıyorlar. Bu çokbilmişler, “Hıristiyan dünyası Papaları ölünce yerine bir yenisini hemen seçtiler, biz Müslümanlar olarak kendimize niçin bir baş seçmiyoruz?” Diye bir konuyu tartışmıyorlar ve asla tartışmazlar. Çünkü onlar kendilerine ödev olarak verilen konuları konuşur ve paralarını alırlar.

Biz Müslümanlar olarak üç, dört asırdan beri uyutulmuşuz ve uyutulmaya da devam ediyoruz. Başımızdakiler bu uyutma işini de çok iyi beceriyorlar. Vatan, bayrak, ezan, cami vb. sembollerle narkozlanan Müslümanlar yöneticilerine sormaları gereken şu soruları sormuyorlar: 1-“Biz İsrail’le niçin diplomatik ilişkilerimizi kesmiyoruz?” 2-“Biz niçin İsrail’e ambargo uygulamıyoruz?”, 3-“Biz niçin İsrail’in en önemli destekçisi ve cinayet ortağı ABD’nin ülkemizdeki üslerini kapatmıyoruz?” 4-Biz niçin hava sahamızı İsrail’e kapatmıyoruz?” 5-“Biz niçin elimizdeki silahları İsrail’e karşı kullanmıyoruz?” 6-“Biz niçin Gazze’de çocukların acından ölmesine seyirci kalıyoruz?” 7-“Biz niçin İsrail’in hemen her gün Filistin’i, Suriye’yi, Lübnan’ ve Yemen’i bombalamasına, yakıp yıkmasına ve yüzlerce Müslüman’ı öldürmesine sessiz kalıyoruz?” 8-“Biz niçin diğer İslam ülkeleriyle bir araya gelerek askeri bir güç oluşturmuyoruz?” 9-“Biz sıranın kendimize gelmesini mi bekliyoruz, sıra bize de gelirse ne yapacağız?” 10-“Biz niçin Allah’tan değil de Amerika’dan korkuyoruz?”

Müslümanları Tv kanallarıyla, sosyal medya ağları ve diğer propaganda yöntemleriyle uyutanlar şeytan da ilham alarak diyorlar ki: “Gazze halkı niçin hicret etmiyor? Hicret edip de kurtulsalar ya? Bre gafil ve ahmaklar! Siz meselenin sadece Gazze’den ibaret olduğunu mu zannediyorsunuz? Gazze düştüğünde Filistin ve Kudüs düşecek, Mescidi Aksa yıkılacak, Lübnan, Suriye, Ürdün, Irak, Hicaz ve son olarak Türkiye işgal edilecek, yakılıp yıkılacak, karşı koyan Müslümanlar öldürülecek, hayatta kalanlar köle edilecek. Siz hiç mi Kur’an okuyup anlamıyorsunuz, hiç mi  İslam tarihi okumadınız, hiç mi Siyonizmi tanımadınız? Yazık sizlere! Neymiş? Aslında İsrail’e gönderilen malların çoğunluğu Filistinlilere gidiyormuşmuş! Buda İsrail uşağı Mahmut Abbas ve avenesinin verdiği akıl ve bu yalanı satın alan binlerce saf Müslüman var.

Yüce Rabbimiz biz Müslümanlara uyanış ve diriliş nasip eylesin. Bizlere Kuran şuuru, ümmet şuuru ve cihat şuuru versin. Hep birlikte Kur’an’a sarılarak Hazreti Peygamber(S.A.V.)’in izinden gitmeyi ve el ve ayaklarımızdaki prangaları kırmayı nasip eylesin. Âmin.

 

 

EL VE AYAKLARIMIZDAKİ PRANGALARI KIRABİLMEK
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin