HABİB KARAÇORLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. FEDERASYON MU İSLAM KARDEŞLİĞİ Mİ?

FEDERASYON MU İSLAM KARDEŞLİĞİ Mİ?

featured

Ülkemizin gündem açısından çok yoğun olduğu bu günlerde son dikkat çekici gelişme bölücü terör örgütünün 12 Mayısta kendini feshetme kararını alması oldu. Geçmişi 1970’li yıllara dayanan bölücü örgüt elli yıldan beri gerek ülkemizde gerekse komşu ülkelerde gerçekleştirdiği binlerce terör faaliyeti ile tanındı. Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı içine alan bölgede sözde bağımsız bir Kürt devleti kurmak amacıyla yola çıkan örgüt zaman içerisinde çeşitli ideoloji, isim ve yöntem değişikliğine giderek şekilden şekle girip illegal varlığını sürdürdü.

Aslında Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da bölücülüğün ilk tohumları “Barış Gönüllüleri” adı altında ABD’den gelen ajanlar eliyle atılmıştır. Ana dilleri gibi Kürtçe konuşan bu ABD’li ajanlar Türkiye ile yapılan bir anlaşma gereği güya sağlık ve eğitim alanında gönüllü faaliyet yürütmek için bölgede dolaşmış, ancak bölücülük zehrini teker teker gençlerin bilinçaltına zerk etmişlerdir. Bunun bir öncesinde 1800’lü yıllarda Amerikalılar İstanbul, İzmir, Harput, Merzifon’ ve daha birçok Osmanlı şehrinde misyoner okulları açmışlardı. Bu okullarda görevli Amerikalı misyonerler Osmanlının sadık tebaası Ermenilerin gençlerini Ermeni ırkçısı yaparak Osmanlı Devletine düşman etmişlerdi. Tıpkı onlar gibi bu “Barış Gönüllüleri” denilen ajanlar da doğuda aynı faaliyetleri sürdürmüş, binlerce genci devlet ve ülke düşmanı yapmışlardır.

Bölücü terör örgütü  15 Ağustos 1984 tarihinde Şemdinli ve Eruh’ta yaptığı saldırılar ile ilk terör faaliyetini gerçekleştirilmiştir. Önceleri “şaki” yani eşkıya olarak tanımlanan bölücü teröristler bölgede yaptıkları kitlesel katliamlarla korku ve dehşet saçarak kendini şiddetle halka benimsetmeyi tercih etmiştir. Lenin ve Mao’nun yöntemlerini kullanan Komünist teröristler aynı şekilde halkı sindirmişlerdir. Ortaokul ve liselerdeki kız ve erkek öğrenciler kandırılarak dağa kaçırılmış, orada eğitilerek militan yapılmıştır. Bu arada 70’li yıllarda Avrupa’da birçok ülkede Türk dış işleri temsilcilerine suikastlar düzenleyen Ermeni terör örgütü ASALA, kendisine düzenlenen operasyonlar sonucunda etkisiz kalınca fesih kararı alarak PKK’ya katılmıştır. Terör örgütü kendisine finans sağlamak amacıyla uyuşturucu işine de el atmış ve ayrıca şehir ve köylerden haraç toplamıştır. Yurt dışındaki Kürt kökenli vatandaşlara da el atan örgüt başta Almanya olmak üzere bu ülkelerin verdiği destekle Avrupa’da iyice palazlanmıştır.

ABD, SSCB (daha sonra Rusya), Almanya, Fransa, İngiltere, İsrail, Çin ve daha birçok ülkeden silah desteği alan örgüt 1991 yılındaki I.Körfez savaşı sonrasında Irak’ta oluşan yönetim boşluğundan faydalanarak terör faaliyetlerini artırmıştır. Terörün iyice azması üzerine 1994 yılından itibaren büyük çapta düzenlenen askeri hareketlerle örgüt bitirilme aşamasına getirilmiştir. Bölücü örgüte büyük destek veren “Çekiç Güç” adlı ABD kuvvetlerinin Refahyol hükümeti tarafından Türkiye’den çıkarılmasıyla teröre ağır bir darbe indirilmiştir. 1999 yılında elebaşı Öcalan’ın yurt dışında yakalanarak Türkiye’ye getirilip cezaevine konulmasının ardından örgüt çökme aşamasına gelmiştir. Ancak sürekli isim ve yöntem değiştiren örgüt, 2002’de kendisini feshetmiş ve yerine Kürdistan Demokratik ve Özgürlük Kongresi (KADEK) kurulmuştur. Terör faaliyetlerine Kuzey Irak’ta devam eden örgüt bu arada değişik isimlerle illegal faaliyetlerini yürütmüştür.

2004 yılında AB ile yapılan müzakerelerde Türkiye’nin önüne konulan ödevlerden biri de “Kürt Sorunu” olmuştur. Bu amaçla yürütülen “Çözüm süreci”, 2009 yılında Oslo görüşmeleri ile başlamış ve 2013 yılında Diyarbakır’da yapılan mitingde Sırrı Süreyya Önder tarafından okunan deklarasyonla halka açıklanmıştır. Örgüt yetkilileri Mart 2015’te silahlı mücadeleden vazgeçip, siyasi mücadeleye devam edeceklerini belirtmiştir. Ancak bu arada gevşetilen güvenlik önlemlerini fırsat bilen örgüt, şehir ve kasabalarda mevzilenmiş, “öz yönetim” iddiasında bulunmuştur. 20 Temmuz 2015 günü IŞİD tarafından gerçekleştirilen Suruç saldırısından iki gün sonra iki polisin PKK tarafından şehit edilmesi ile 2009 yılından beri sürmekte olan çatışmasızlık hali ve çözüm süreci askıya alınmıştır. Diyarbakır, Cizre, Şırnak, Silopi ve daha birçok ilçede savunma amaçlı açılan hendekler ve oluşturulan barikatlara karşı güvenlik güçlerince dokuz ay boyunca yürütülen operasyonlar sonucunda terör örgütü bölgeden temizlenmiştir. Bu operasyonlarda çok ağır bir bedel ödenmiş, sekiz yüze yakın güvenlik görevlisi şehit olmuştur.

15 Temmuz 2016 Darbe girişimi sonrasında tüm terör örgütlerine karşı yürütülen operasyonlar sonucunda ülke sınırları içerisindeki tüm terör unsurları yok edilmiştir. Ayrıca güvenlik güçlerinin Suriye ve Irak’taki sınır dışı operasyonlarında bölücü örgütün lider kadrosunun çoğunluğu etkisiz hale getirilmiştir.

Eylül 2017’de Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nce yapılan referandumda seçmenlere “Kürdistan Bölgesi ve Kürdistan Bölgesi dışında kalan Kürt yerleşimlerinin bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?” sorusu sorulmuş ve seçmenlerin %92.73’ü referanduma “Evet” oyu vermiştir. Bu durumu kabullenmeyen Irak hükümeti Kerkük’e düzenlediği bir askeri harekâtla şehri geri almıştır. Ayrıca Türkiye ve İran’ın, Irak hükümetine verdiği destekle Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi geri adım atmak zorunda kalmıştır.

Kürt meselesinin bir diğer bölümü olan Suriye’de iç savaş sonunda ülke fiili olarak dörde bölünmüştür. Ülkede oluşan yönetim boşluğundan yararlanan PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG, ABD’nin desteği ile silahlanmış ve eğitilmiştir. 2014 yılında Suriye ve Irak’ta bir İslam Devleti kurduğunu iddia eden yine ABD destekli IŞİD’in Ayn el-Arab (Kobani)’ı kuşatması bahane edilerek Suriye’nin kuzeyi tamamen PYD/YPG güçlerince işgal edilmiştir. 8 Aralık 2024 tarihinde Esad rejiminin sona ermesiyle cumhurbaşkanı ilan edilen HTŞ lideri Ahmet eş-Şara ve yönetimi ile pazarlık yapan PYD/YPG’nin 70 bin civarındaki silahlı gücünün ne şekilde tasfiye edileceği meçhuldür.

Tüm bu gelişmelerin ardından 2024 yılının Ekim ayında Devlet Bahçeli’nin TBMM’deki çağrısıyla PKK’nın silah bırakması istenmiştir. DEM Partililerin yürüttüğü görüşmeler sonucunda 27 Şubat 2025’te bölücü örgütün elebaşı örgüte silah bırakma çağrısı yapmıştır. Bunun üzerine 1 Mart 2025’te PKK Yürütme Komitesi tarafından ateşkes ilan edilmiş ve 7 Mayısta toplanan örgütün yönetim kadrosu 12 Mayısta kendini feshettiğini açıklamıştır.

Dünyadaki en azılı terör örgütlerinin başında gelen ve şu ana kadar 15 binini şehit öğretmen, korucu, asker ve polislerin oluşturduğu 50 bin civarında insanın ölümüne ve binlercesinin sakat kalmasına neden olan PKK gerçekten kendisini feshetmiş midir? Feshetmişse bunu neyin karşılığında yapmıştır? Bölücü örgütün siyasi kanadı DEM Parti devlet yöneticileri ile hangi pazarlıkları yapmıştır? Bölücü örgütün Suriye’deki ABD’nin kontrolü altında olan PYD/YPG güçleri de silah bırakacak mıdır? Bu güçlerin “Kandil” denilen yönetim kadrosuyla bağı devam etmekte midir? Kuzey Iraktaki Bölgesel Kürt Yönetimi bu sürecin neresinde yer almaktadır? Barzani aşireti tarafından yönetilen laik ve Kürt milliyetçisi Kürdistan Demokratik Partisi (KDP)  bu konuda ne düşünmektedir?

 

İslam ümmetinin çatı devleti ve hilafetin merkezi Osmanlı Devletini parçalamak ve yıkmak için 19.asırda Arap yarım adasında Vahhabiliği, Mezopotamya bölgesinde de Barzaniler aracılığı ile Kürtçülüğü icat eden İngilizler nasıl Siyonizm’in taşeronluğunu yaptılarsa şimdi de aynı görevi ABD yürütmektedir. İsrail ve gönüllü uşağı ABD’nin 1948 yılından beri bölgemizde yürüttüğü tüm faaliyetlerin nihai hedefi açıktır, bu da Büyük İsrail Devletini kurmaktır.

Sırasıyla Asrı Saadet, Emevi, Abbasi, Selçuklu, Eyyubi, Memluklu ve Osmanlı hâkimiyetinde on dört asır birlikte kardeşçe yaşamış olan Türk, Kürt ve Araplar Birinci Dünya savaşı sonrasında İngiliz ve Fransızların çizdiği sınırlarla birbirinden ayrılmış ve birbirine düşman yapılmıştır. İşgal edilen Osmanlı topraklarını geri almak için 23 Nisan 1920 tarihinde Sultan ve Halifenin onay ve desteğiyle Ankara’da toplanan mecliste “Yaver-i Hazret-i Şehriyarî” ünvanıyla konuşan meclis başkanı Mustafa Kemal Paşa amaçlarının tüm İslam unsurlarının bağımsızlığını kazanmak olduğunu vurgulamıştır. Bu meclisin hazırladığı anayasada devletin dininin İslam olduğu belirtilmiş, aynı şekilde Cumhuriyetin ilanından sonra hazırlanan 1924 anayasasında da bu madde yer almış ve devlet bir “İslam Cumhuriyeti” olarak kurulmuştur. Ancak sonradan yapılan inkılâplarla kuruluş felsefesi terk edilmiş, devlet yüzünü doğudan batıya çevirmiştir.

Federasyon tartışmalarının yapıldığı bugünlerde yapılacak tek şey vardır, o da kuruluş ayarlarına geri dönmektir. Türklerin, Kürtlerin ve Arapların yaşadığı coğrafyada birlik ve beraberliği, bağımsızlığı, sevgiyi, huzuru, barışı, güveni ve adaleti temin edecek tek kuvvet İslam’dır. İslam dışında hiçbir yöntem asla çözüm olmayacaktır. Rabbim bu şuuru hepimize nasip eylesin. Âmin

 

 

FEDERASYON MU İSLAM KARDEŞLİĞİ Mİ?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin