Son aylarda iç ve dış politikadaki baş döndürücü gelişmeleri takip etmekte zorlanıyoruz artık. İçerideki politik gelişmeler her gün yeni bir hadise ile ülkede farklı bir atmosfer oluştururken, dışarıdaki gelişmeleri de anlayıp yorumlamak için artık kâhin olmak gerekiyor. Kamuoyu artık kimin haklı kimin haksız olduğundan çok, kimin ne zaman ne hamle yapacağını konuşuyor. Hem iç ve hem de dış politikada ortada oynanan müthiş bir satranç oyunu var. Oyunun rakiplerinin bir sonraki hamlesini tahmin edebilmeniz mümkün değil. Kim ne zaman hangi taşı niçin feda edecek, kim rakibi mat edebilmek için ne ataklar yapacak, bilmek çok zor.
İç politikada çok hareketli günler yaşamaktayız. İktidar cephesi ile ana muhalefet arasında kızışan kavgada başrolü belediyeler oynuyor. Ana muhalefetin elindeki belediyeler adeta siyasi çekişmede başrolleri oynuyorlar. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığından tutundan da yolsuzlukla suçlanan muhalefet ilçe belediyelerine kadar tüm belediyeler performanslarını artık hizmet üretmek yerine siyasi arenada harcıyorlar. Belediyelerin varlık amacının dışına çıkarak her alanda boy göstermesi veya cirit atması ne derece doğrudur? Vatandaş artık gereğinden fazla ön plana çıkartılması nedeniyle varlığını tartıştığı muhtarlıklar yanında belediyelerin de varlığını tartışmaya başladı. Yerel yönetimler demokrasinin gereği olarak ülke yönetiminde var olsa da yetkileri ve hizmet alanlarının esnekliği nedeniyle günümüzde üzerinde en çok tartışmanın yapıldığı kurumlara dönüştü maalesef. Belediyeler niye konser, festival vb. etkinlikler düzenler? Ben hala daha bu konuyu anlamış değilim. Şehirdeki yolların çoğunluğu bozuk iken, SGK,elektrik ve vergi borçlarını ödemek için bankalardan yüksek faizle krediler alınırken, alt yapı sorunları hala devam ediyor iken yüksek ücretler ödenerek ve masraflar yapılarak il dışından sanatçılar, konferansçılar, şucular bucular getirterek belediyenin parasını çarçur etmek hangi akıl ve mantıkla izah ediliyor, anlamıyorum. Belediyelerin futbol kulüplerine sahip çıkmak gibi bir görevi de var mıdır? Bunun da sorgulanması lazım. Belediye başkanları elindeki imkânları şehrin alt yapısına, çevre düzenlemesine, vatandaş için yaşanacak daha güzel bir şehir oluşturmaya harcamak yerine sadece belirli azınlıkları mutlu edecek popülist etkinliklere harcamalar yapması ne derece akıl ve vicdan işidir?
İçerideki sorunlarımızı günlerce yazsak bitiremeyiz. Bir türlü önü alınamayan uyuşturucu ticaretinden tutun da gasp, dolandırıcılık, hırsızlık ve cinayet suçlarındaki korkutan artışlar toplumun SOS verdiğini gösteriyor. Tüm sorunların altında, temelinde ve hakikatinde bizim millet olarak bir inanç ve ahlak sorunumuzun olduğunu artık 85 milyon hep bir ağızdan söylemiyor, haykırıyoruz. Bir toplum nasıl tefessüh ederek yok olmaya doğru sürüklenir, her gün bunu yaşamakta ve görmekteyiz. Tüm dünyada ahlaksızların çok cesur olduğu, ahlaklı insanların ise korkup kabuğuna çekildiği bir dönemi yaşıyoruz maalesef. Uzun yıllardan beri ifrat ve tefrit arasında zikzak yapan ülkemiz, özgürlükler ve temel haklar konusunda bir türlü orta yolu bulamadı maalesef. Gelen yönetimler ya musluğu iyice kısıp insanları suya hasret bıraktılar, ya da sonuna kadar açıp ortalığı sele verdiler. Adalet terazisinin bir kefesi yere yapışmış diğeri ise havada dolaşıyor.
Ülke içindeki tüm sorunların aslında bir dış bağlantısı da vardır. 17.yüz yıldan itibaren ülkemizdeki tüm meselelere burnunu sokan Avrupa günümüzde ise ABD ile birlikte tüm organlarıyla ülkemize yerleşmiştir ve her yere burnunu değil artık ellerini sokmaktadır. Toplum nasıl bozulur? Toplumdaki birlik ve beraberlik ne şekilde çözülür? Milletin devletine olan güveni nasıl törpülenir? Toplumun moral ve maneviyatı nasıl sarsılır? Bu konular üzerinde projeler hazırlayan ve büyük paralar harcayan ifsat şebekeleri dört koldan saldırmaya devam ediyor. Tv kanalları, sosyal medya, kültür ve sanat tekelleri, bazı siyasi ve sivil toplum kuruluşları ifsat için yarış içindeler.
Tabi ki ülkemizde olup bitenlerin dediğimiz gibi bir dış uzantısı vardır. Dış politikada dünya gündeminde birinci sıraya yerleşen Trump’ın hangi gün ne yumurtlayacağı merakla bekleniyor. Savaşları bitirme iddiasında olan Trump dünyayı üçüncü dünya savaşına doğru mu sürüklüyor? Şu anda görünen vaziyet bu duruma işaret ediyor. Gazze’deki insanlık dramı ve soy kırım devam ederken ABD’nin Siyonist katillere 7,4 milyar dolarlık yeni silahlar vermesi ABD’de değişen bir şeyin olmadığını gösteriyor. Aynı şekilde Rusya-Ukrayna savaşının bitirilmesi için değil de artarak devam etmesi için çeşitli siyasi manevralar yapan Trump’ın tamamen Küresel ırkçı emperyalizmin emri altına girdiğini gösteriyor.
Akıl, vicdan ve ahlak yoksunu yöneticilerin elinde dünya nereye sürükleniyor? Seksen yıldan beri ABD’nin hegomanyası altında olan Avrupa savaş gücünü kaybetmiş durumda. Avrupa aileyi, evliliğin önemi, nüfus artışını, ahlakı ve fıtratı hiçe saymanın bedelini ödüyor bugün. ABD olmaksızın Rusya karşısında hiçbir güçlerinin olmadığını daha yeni anladılar. İkinci dünya savaşı sonunda yapılan anlaşmalarla askeri gücü sıfırlanan Almanya, tek başına ekonominin dış politikada bir etkisinin olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya bulunmakta.
Son günlerde Suriye’de meydana gelen olaylar, bizim Suriye konusundaki çekincelerimizi ispatlıyor. Suriye’nin önemli bir kısmını işgal altında tutan ve tamamında gözü olan Siyonistlerin Suriye’yi kendi haline bırakmayacakları aşikârdı. Dürzi, Nusayri ve Hıristiyan gruplarların Suriye güçlerine saldırmaları ve ardında gelen katliamlar ülkede tansiyonu iyice yükseltmiştir. Bu olayların ardından Suriye’nin kuzeyindeki SDG denilen malum terör örgütlerinin lideri ile geçici Cumhurbaşkanı Ahmet eş-Şara arasında imzalanan anlaşmayla Türkiye’nin Suriye’deki terör yuvalarına operasyonlarının önüne geçilmiştir. Bu çok karmaşık ve sinsi bir oyundur. Aynı şekilde Rusya’nın yeniden Ukrayna’ya saldırması da büyük oyunun bir parçasıdır.
İnsanlık bir meçhule doğru sürüklenmektedir. Savaşlar, doğal afetler, salgın hastalıklar ve ahlaki zafiyet insanlığı azar azar bitirecektir. Rabbim şeytani güçlerin tüm oyunlarını bozsun, onları kahreylesin, başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlığa hidayet nasip eylesin. Amin.