HABİB KARAÇORLU

İNSANLIK HÜSRANDAN NASIL ÇIKAR?

Filistin’in Gazze bölgesinde yaklaşık altı aydan beri yaşanan insanlık dramı vicdan sahiplerini hüzne boğmaya devam ederken önceki hafta sonu Rusya’nın başkenti Moskova’dan gelen bir korkunç saldırı haberi bir kez daha dünyayı dehşete düşürdü. Başkent Moskova’ya 20 km. uzaklıktaki Crocus City Hall adlı konser salonuna giren silahlı saldırganların ayrım gözetmeksizin ateş açıp, binayı ateşe vermesi sonucu 143 kişi öldü ve 140’tan fazla kişi de yaralandı. Saldırıyı IŞİD (DEAŞ)’in üslenmesi ve teröristlerin Tacikistanlı olmaları birden çok senaryoyu akıllara getirdi. Ayrıca ABD, İngiltere ve birçok Batı ülkesinin yaklaşık iki hafta önce Moskova’da olası bir terör saldırısına karşı vatandaşlarını uyarmış olması da saldırının arkasında kimlerin olabileceğine dair kuşkuları haklı çıkardı.

Dünyada gerçekleşen tüm terör olaylarının aslında tek bir merkezde planlanıp gerçekleştirildiğini daha önce bu köşede ifade etmiştik. Terör hadiselerinin meydana getirdiği sonuçların kimin işine yaradığına ve kimi zora soktuğuna bakarak terörün patronunu bulmanız pekte güç değildir. Konser baskınının yapıldığı aynı günde BM’de Gazze’de ateşkes için Güvenlik Konseyinde yapılan oylamada Rusya ve Çin’in HAMAS’IN elindeki rehinelerin bırakılma şartına itiraz gerekçesiyle kararı veto etmiş olmaları bir tesadüf olabilir mi? Yine bu hafta içinde Pakistan’da bir baraj inşaatında çalışan altı Çinli mühendisin bir terör saldırısı sonucunda öldürülmeleri de tesadüf müdür?

Terörün yöntemi ve mantığı her zaman her yerde aynıdır. Terör, meşru yollarla elde edilemeyeni korku ve dehşet saçarak elde edebilmenin adıdır. Dünyadaki en büyük terör örgütü de Filistin topraklarını zor ve şiddetle işgal ederek bir asırdan beri kan döken Siyonist Yahudi katil sürüsüdür. Adına “İsrail” denen bu çok geniş terör çete veya şebekesinin ne devletlikle ne de herhangi bir meşru statüyle zerre kadar bir alakası yoktur. Çünkü devletlerin bir sınırı vardır, bir anayasası, bağlı olduğu bir hukuku ve kanunları vardır. Ayrıca meşru devletler kabul ettikleri uluslararası sözleşmelere ve kurallara da uyarlar. Ancak terör örgütlerini bağlayan hiçbir kural ve kanun asla yoktur, olamaz da.  Zaten olsaydı terör diye bir şey de olmazdı. Bu nedenle Rusya’daki saldırının arkasında Siyonizm’in taşeronları ABD ve İngiltere’nin olduğu konusunda kimsenin bir tereddüdü yoktur. IŞİD, meşhur adıyla DEAŞ, ABD tarafından kurulan bir terör örgütüdür ki, bizzat eski ABD Başkanı Trump: “DEAŞ’ı Obama kurdurdu.” Demiştir. Tüm terör örgütleri, PKK gibi,  lazım oldukları anda kullanılan bir maşadan başka bir şey değildir.

Küresel ırkçı emperyalizm dediğimiz Siyonizm ve bağlı kuruluşların dünyanın başına sardığı belalar asırlardan beri devam etmektedir ve devam edecektir de. Hak ve Batılın mücadelesine sahne olan küremizin üzerinde yaşayan insanlık Yüce Rabbimizin Asr Suresinde buyurduğu gibi hüsrandadır, ziyandadır, kayıptadır ve büyük bir tehlike altındadır. İnsanlığı bekleyen birçok tehlike, bela, musibet, afet ve felaketler hemen kapının önünde beklemektedir. Batılın temsilcisi ve başı olan Şeytan hazırladığı birçok tuzağı emri altındaki ordusu olan Siyonist odaklar ve onun maşaları aracılığı ile uygulamaya koymaya hazırdır. Daha dört yıl önce laboratuar ortamında hazırladıkları Korona virüsü tüm dünyaya yaymak suretiyle insanları evlerine hapseden şeytani şer güçler, bunu bir prova olarak gerçekleştirdiler. Bu denedikleri projelerinde kısmen başarılı olan şeytani güçler şimdi bundan daha büyük projeleri önümüzdeki aylarda ve yıllarda uygulamaya koyacaklardır. Savaşlar, salgın hastalıklar, ekonomik krizler, iklim sorunları ve doğal afetler özellikle ülkemizin de içinde olduğu çok geniş bir coğrafyayı ciddi anlamda tehdit etmektedir.

Hem doğuda ve hem de batıdaki ülkeler adeta Küresel Emperyalizm tarafından teslim alınmıştır. Demokrasi adı verilen yönetim sistemi tam da Şeytani güruhların devlet yönetimlerini ele geçirmek için rahatça kullanabildikleri siyasi bir argümandır. Cehaletin hüküm sürdüğü toplumlarda sermaye-medya-siyaset üçlüsü kitleleri kolayca güdebilmektedir. Sermaye-medya-siyaset üçlüsünün birçok ülkede turuncu devrimler yaptırdığına şahit olmuştuk. Ukrayna’nın başındaki Yahudi kökenli Zelenzky, önceleri komedyenlik ve aktörlük yapan biri iken bugün 45 milyon nüfuslu koca bir ülkenin kaderine hükmetmektedir. Komşusu Rusya’yı tahrik ederek büyük bir savaşın çıkmasına neden olan Zelenzky şimdilerde “ülkesini kurtaran kahraman” rolünü çok iyi bir şekilde oynamaktadır.

Üçüncü dünya savaşını çıkartmak için çaba sarf eden küresel güçler hem Avrasya ve hem de Ortadoğu bölgesinde çeşitli senaryoları sahneye koymaya hazırlanmaktadır. Altı asırlık koca Osmanlı devleti, “üç beyinsiz paşa” tarafından bir oldubittiyle I.Dünya savaşına sokularak tarih sahnesinden silinmiştir. Osmanlı Devletinin Balkanlar ve Orta doğuda bıraktığı boşluk hala daha doldurulamamıştır. 1400 yıllık hilafet makamından mahrum bırakılan İslam âlemi birliğini kaybederek bir asırdan beri başsız kalmanın acılarını yaşamaya devam etmektedir. Üç-dört asırdan beri İslam âleminde ve diğer mazlum coğrafyalarda kan döken, sömürgecilik yapan, ifsat çıkaran emperyalist zalim devletler; İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve son yüz yılda ABD, yaptıklarının hesabını elbet bir gün verecektir. Dünyanın musta’zaf halkları Gazze’de yaşanan zulme ve soy kırıma tanıklık ederek gerçekleri görmüş ve anlamışlardır. Arkasına aldığı çok büyük küresel desteğe rağmen 365 km2’lik küçücük bir alanı bile ele geçiremeyen işgalci Siyonistler içine düştükleri bataklıktan nasıl çıkacaklarını bilemeden batmaya devam etmektedirler. Gazze’nin yiğit halkı sarsılmaz imanıyla küfrün savletini kırmış ve onu dünyaya rezil etmiştir.

Gazze halkının zalim işgalciler karşısındaki direnişi, gösterdikleri sabır ve metanet, sergiledikleri üstün cesaret ve yiğitlik tüm insanlığın dikkatini çekmiş ve takdirini toplamıştır. Bu nedenle İslam dinini merak eden dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insan Kur’an’la tanışmış ve önemli bir kısmı hidayete ermiştir. Gazze,  Hak-Batıl mücadelesinin çok açık bir şekilde sahnelendiği bir mekân olarak Hakkın zaferinin Allahın izniyle gerçekleştiğine de şahit olacağımız bir coğrafya olacaktır. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır. Evet, insanlık hüsrandadır, ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler kurtulacaklardır.

Gazze’deki Müslüman kardeşlerimiz verdikleri binlerce şehit, on binlerce yaralı, kaybettikleri tüm varlıkları ve yıkılan evlerine rağmen Rablerine şükür ve hamd etmişler, asla şikâyetçi olmamışlardır. Onların gösterdikleri bu sabrın karşılığını elbette Yüce Rabbimiz karşılıksız bırakmayacak ve ödüllendirecektir. Ancak onlara ihanet eden, yardıma gitmek bir yana onların azılı düşmanlarına ticaret adı altında yardım gönderenleri de asla cezasız bırakmayacaktır. Rabbimizin vaadi de vaidi de haktır.  Ey Kâinatın yegâne sahibi olan Yüce Rabbimiz!  Biz Müslüman kardeşlerimize karşı hakkıyla görevimizi yerine getiremedik, senin cihad emrini ihmal ettik. Gönderdiğimiz maddi yardımlar da yeterli olmadı. Ancak safımızı belli ettik, kardeşlerimizin kurtuluşu için çok dua ettik, düşmanlarına çok beddualar ettik. İçimizden onlara destek olanları da sana havale ediyoruz. Sen Adil-i mutlaksın, senin adaletin şaşmaz. Ancak gazabından merhametine, rahmetine, affına ve mağfiretine sığınıyoruz, “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helak etme Ya Rab!” Âmin.

 

 

 

İNSANLIK HÜSRANDAN NASIL ÇIKAR?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin