HABİB KARAÇORLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. İŞGALCİLER İÇİN YOLUN SONU GÖZÜKÜYOR

İŞGALCİLER İÇİN YOLUN SONU GÖZÜKÜYOR

featured

13 Haziranın ilk saatlerinde Siyonist katillerin İran’a başlatmış olduğu kalleş saldırı 24 Haziranda ilan edilen ateşkesle sona erdi. İran hava savunma sistemlerinin yetersizliği nedeniyle 12 gün boyunca İran’ın başkenti Tahran olmak üzere ülkenin birçok şehrini uçaklarla defalarca bombalayan Siyonist katiller altı yüzden fazla Müslüman’ın ölümüne beş binin üzerinde Müslüman’ın da yaralanmasına sebep oldular. Ayrıca saldırının ilk iki gününde yirmi civarında üst düzey askeri yönetici ve dokuz bilim insanını da suikastlarla katlettiler.  7 Ekim 2023 tarihinden beri Filistin’in Gazze ve Batı Şeria bölgeleri yanında Lübnan, Suriye ve Yemen’e defalarca saldırılar düzenleyen Siyonist katiller son hedeflerinde bu kez çetin bir kayaya çarptılar.  İran elindeki çok modern füzeleri fırlatarak  İsrail’in kentlerini hallaç pamuğu gibi savurdu. Neredeyse İran’ın hedef almadığı İsrail’deki hiçbir askeri nokta kalmadı. Tüm askeri üsler, havaalanları, istihbarat binaları ve tüm stratejik binalar birer birer füzelerle yerle bir edildi. Halkının görüntü almasını ve yayınlamasını kesinlikle yasaklayan Siyonist rejim buna teşebbüs edenleri de tutuklattı. Ayrıca yabancı basına da yayın engeli koyarak yaşadığı hezimeti gizlemeye çalıştı. Aldığı tüm bu darbelerle iyice azgınlaşan Siyonist katiller intikam amacıyla İran’daki sivil hedeflere defalarca saldırılar düzenledi.  Sonuç olarak Siyonist işgalci rejim on iki gün süren savaşta tarihindeki en büyük yenilgiyi aldı ve Orta Doğuda oluşturduğu yenilmezlik algısını da böylece kaybetmiş oldu.

Beş bin küsur yıllık Yahudi tarihinin önemli bir kısmını Yahudilerin işlediği cinayetler, aralarındaki kavgalar, çevirdikleri entrikalar, kurdukları tuzaklar ve içinde yaşadıkları toplumlarda çıkardıkları fitneler oluşturmaktadır. Tarih sürecinde Yahudi toplumları çoğunlukla yaşadıkları topraklarda yaptıkları ihanetler ve çıkardıkları fitneler ve bozgunculukla tanındılar. İngiltere, Fransa, İspanya ve birçok Avrupa ülkesinden defalarca kovuldular. Endülüs Emevi devletinin 1492 yılında yıkılmasıyla orada yaşayan Yahudiler gemilere bindirilip İspanya’dan kovulduklarında limanlarına uğradıkları hiçbir ülke onları kabul etmek istemedi. Son olarak geldikleri İzmir limanında Osmanlı Devleti onları mülteci olarak kabul etti ve İzmir, Selanik ve İstanbul’a yerleşmelerine müsaade etti. Ama onlar Osmanlının kendilerine yaptığı bu büyük iyiliği unutarak yirminci yüz yılın başında İngilizlerle birlikte Osmanlı Devletini yıktılar ve Osmanlı Hanedanını da altı asırlık yurtlarından kovdular.

Batının İslam coğrafyasının kalbine zehirli bir hançer olarak sapladığı ileri karakolu işgalci İsrail bir asırdan beri bölgede Müslüman kanı dökmeye devam ediyor. Bölgedeki tüm Müslümanları düşman olarak algılayıp hedefe oturtan işgalci Siyonistler fırsat ve destek buldukça kuduz bir köpek gibi sağa, sola ve her önüne gelene saldırıyorlar. Bu konuda Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in İran’a hava saldırıları düzenleyen İsrail’e “Hepimiz adına kirli işleri yapıyor” diyerek teşekkür etmesi bu gerçeği bir kez daha gözler önüne koydu. Batı bölgedeki çıkarlarını korumayı ve Müslüman ülkelerin zayıflatılmasını amaçlarken işgalci Siyonistler Büyük İsrail devletini kurmanın hayali ile önündeki engelleri sırasıyla ortadan kaldırmayı amaçlıyor.

7 Ekim 2023 Aksa Tufanı ile başlayan sürecin sonunda günümüze geldiğimizde kim ne kazandı ve kim ne kaybetti? Gazze’deki trajik tabloya baktığımızda ortada büyük bir yıkım ve vahim bir sonuç görüyoruz. Ancak bu acı ve elem verici tablonun Filistin halkına ve Müslümanlara kazandırdığı bir çok şeyler de vardır. Öncelikle İkinci Dünya savaşında yaşandığı iddia edilen  “Yahudi soykırımı” propagandası bu süreçte tüm dünyada tamamen bitmiş ve onun yerini Filistin soy kırımı almıştır. Siyonistlerin tüm ülke halklarına ve yönetimlerine bir baskı aracı kullandıkları Holokost-Yahudi soykırımı algısı zihinlerden ve gönüllerden silinmiş, onun yerini “Yahudi nefreti” almıştır. İkinci olarak tüm dünya siyonizmin ne olduğunu ve amaçlarını bizzat yakından görerek tanımış ve anlamıştır. Üçüncüsü Filistin’in özgürlük davasını tüm dünya halkları benimsemiş ve desteklemiştir. Filistin devletini tanıyan ülkelerin sayısı hızla artmıştır. Dördüncü olarak işgalci siyonistlerin 1948 yılından beri oluşturduğu “güçlü ve yenilmez devlet” algısı tamamen yıkılmıştır. Batının sınırsız bir şekilde verdiği her türlü desteğine rağmen Gazze’deki rehineleri kurtaramayan ve HAMAS’ı yok edemeyen Siyonist işgalci ordusu büyük bir moral bozukluğu içinde etrafındaki ülkelere saldırarak yeniden prestij kazanma ve imaj düzeltme yolunu tercih etmiştir.

Siyonistlerin son olarak İran’a düzenlediği saldırılar bölgedeki Müslüman ülkelerin uyanmasına ciddi manada vesile olmuştur. İran’ın içine sızan Mossad ajanlarının en üst düzeydeki askeri erkâna ve bilim insanlarına düzenlediği suikastler Siyonistlerin bölgedeki istihbarat gücünü göstermektedir. Bu açıdan bölge ülkeleri kendi istihbarat yapıları ve iç güvenlikleri konusunda çok titiz çalışmalar yapacaklardır. Ayrıca İran gibi füze üretiminde dünyada adından söz ettiren bir ülkenin hava savunma sistemindeki yetersizliği çok acı bir gerçeği de ortaya koymuştur: Bölgedeki Müslüman ülkeler hava savunma sistemlerindeki kendi yetersizliklerini görerek inşallah gerekli tedbirleri alırlar. İşgalci Siyonist uçaklarının Irak, Suriye ve İran semalarını kendi hava sahası gibi çok rahat bir şekilde kullanmaları kabul edilebilecek bir durum olmayıp çok büyük bir talihsizliktir. Bir ülke hava saldırılarına karşılık kendini koruyacak bir güce sahip değilse düşmanına mağlup olacak demektir. Ancak İran’ın bu eksikliğine rağmen kendisine yapılan saldırılara ürettiği modern füzelerle cevap vermesi sonucunda savaşta bir denge oluşmuştur. İran’ın attığı füzelerle  işgal topraklarındaki Siyonistler çok büyük bir şok geçirerek büyük bir hüsran yaşamışlardır. Böylece “İsrail’in Güvenliğini sağlama” görevi üzerinde olan Batılı kuklalar ve bölgedeki bazı Müslüman ülkelerin liderleri büyük endişeler yaşamış ve 24 Hazirandaki ateşkesle derin bir nefes almışlardır.

1918 yılından itibaren Filistin topraklarını işgal ederek buradaki Filistinlileri toplu katliamlar ve sürgünlerle yok etmeyi planlayan Siyonist katil çeteler devletlerini ilan ettikleri 1948 yılından beri aradan geçen 77 yıl içinde tam bir başarı elde edememişler, Filistin’in tamamını ele geçirememişlerdir. Gazze’de yirmi aydan beri yaptıkları büyük yıkım ve toplu katliamlara rağmen Gazze’nin kahraman halkını topraklarından sökememişlerdir. Aynı şekilde başlarındaki işbirlikçi hain Mahmut Abbas hükümetine rağmen Batı Şeria’daki şehir ve köylerde yaşayan Filistinliler de şanlı bir direniş göstererek işgalcilere karşı topraklarını savunmaktadırlar. Lübnan’daki Siyonistlere karşı kurulmuş olan Hizbullah hareketi de çok büyük darbeler almış olmasına rağmen davasından vazgeçmeyerek toparlanma sürecine girmiştir. Çok kritik günlerden geçen Suriye halkı yaşadığı acı tecrübeler ışığında toparlanacak ve Siyonistlere teslim olmayacaktır.

ABD ve Avrupa’nın desteği ile bu zamana kadar Orta Doğuda büyük bir terör estiren işgalci Siyonistlerin bundan sonraki durumları alışılagelenin ötesinde çok olumsuz geçecektir. Siyonist katilleri son yirmi aydaki zulümleri ile iyice tanıyan Batı toplumları hükümetleri üzerinde baskı kurarak Siyonistlere yapılan yardım ve destekleri engelleyeceklerdir. ABD ve Avrupa ülkelerinde bundan sonraki yapılacak seçimlerde iki taraf oluşacaktır: 1-Filistin’den yana olanlar 2-İsrail’den yana olanlar. Ebette seçimleri Filistin yanlıları kazanacaktır. Bunun ilk işaretleri İspanya, İtalya ve İngiltere’de görülmüştür. Bundan sonraki süreçte Siyonistlerle işbirliği içinde olan ya da sessiz kalarak pasif destek veren Müslüman ülkelerin liderlerinin işi de artık pek kolay olmayacaktır. Koltuklarında ya da tahtlarında daha fazla kalamayacaklarını çok yakın zamanda göreceğiz. Zira zulümle payidar olunmaz, eşkıya dünyaya hükümdar olamaz.

Siyonist işgalciler için yolu sonu gözükmektedir. Tarihte kurdukları hiçbir devletin ömrü seksen yılı geçmemiş olan Yahudi kavminin Filistin topraklarındaki macerası yakın zamanda sona erecektir. İsrail’den kaçışlar başlamıştır, çünkü İsrail artık güvenli bir ülke değildir. Siyonist rejim bundan sonra dünyanın herhangi bir yerindeki bir Yahudi’yi ikna ederek Filistin’e yeni bir işgalci olarak getiremeyecektir. Şehit Şeyh Ahmet Yasin İsrail’in yıkılış tarihi olarak 2028 yılına işaret etmiştir. Siyonist soy kırımcıların işgal ettikleri Filistin’de üç yıllık bir ömrü kalmıştır. Rabbim bu günü görmeyi hepimize nasip eylesin, bizlere Kur’an şuuru ve ahlakı ile mücahid olmayı nasip eylesin. Amin.

 

İŞGALCİLER İÇİN YOLUN SONU GÖZÜKÜYOR
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin