HABİB KARAÇORLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. ORTA DOĞUNUN YENİ ŞEKLİ NASIL OLACAK?

ORTA DOĞUNUN YENİ ŞEKLİ NASIL OLACAK?

“İnsanlık tarihindeki en önemli coğrafya neresidir?”  diye sorulsa, şüphesiz az çok tarih bilgisi olan herkes Orta Doğu bölgesine işaret edecektir. Tarihte üzerinde yüzlerce devletin kurulduğu ve yine yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış olan Orta Doğu coğrafyası; Kuzey Afrika (özellikle Mısır), Arap Yarımadası  (özellikle Hicaz ve Yemen) , Doğu Akdeniz: Levant (Kıbrıs, Antakya, Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdün’ü içine alan bölge), Mezopotamya (Güney Doğu Anadolu ve Irak ), İran ve Anadolu gibi bölümlerden oluşmaktadır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dininin ortaya çıkıp yayıldığı önemli kutsal merkezlerin de bulunduğu bu coğrafyada binlerce yıldan beri savaşlar ve kaoslar asla bitmemiştir ve asla bitmeyecektir.

Kur’an-ı Kerim’de zikredilen peygamberler, kavimler ve önemli olayların tamamının bu coğrafyada yer alması, bölgenin insanlığın geçmişi ve geleceği açısından önemine işaret ediyor. Aynı şekilde muharref Tevrat ve İncil’de geçen olayların tamamı yine bu bölgede gerçekleşmiştir. İlk insan Hazreti Âdem (A.S.) bu bölgede yaşamış ve insanlık buradan dünyaya yayılmıştır. Tarihi, dini ve manevi önemi yanında ayrıca bir buçuk asırdan beri bölge sahip olduğu yer altı zenginlikleri ile de ayrı bir önem kazanmıştır. Dünyadaki petrol, doğalgaz ve maden kaynaklarının büyük bir bölümü yine bu bölgededir.

Orta Doğu, başta Roma ve Pers olmak üzere tarihte de hep emperyalist devletlerin ilgi alanında olmuş ve bu coğrafyada çıkar amaçlı büyük savaşlar yaşanmıştır. Günümüzde de bölgenin önemi giderek artmaktadır ve küresel emperyalizmin eli sürekli bölgenin içindedir.

Dört asır gibi uzun bir zaman diliminde Osmanlı hâkimiyetinde kalmış olan bölge Birinci Dünya savaşı sırasında İngiltere ve Fransa arasında taksim edildi. Sykes-Picot Anlaşması, 1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında imzalanan, Rusya ve İtalya tarafından onaylanan, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması durumunda karşılıklı olarak kabul edilen etki ve kontrol alanlarını tanımlayan gizli bir anlaşma olarak yürürlüğe girdi. 1917’deki Rus devriminden sonra Rusya antlaşmadan ve paylaşımdan vazgeçmiş, devrimin iki numaralı ismi  Lev Troçki gizli olan bu anlaşmanın bir kopyasını 24 Kasım 1917’de İzvestiya gazetesinde yayınlayarak dünya kamuoyuna Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına ilişkin gizli paylaşımları açıklamıştır.

Skyes-Picot anlaşmasının ardından dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Arthur Balfour, 2 Kasım 1917 tarihinde uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden olan Lord Rothschild’e bir mektup göndererek, Filistin topraklarında bir Yahudî devleti kurulması konusunda İngiliz hükümetinin destek vereceğini bildirmiştir. Aslında bu tarihte Filistin Osmanlı toprağıydı ve burayı İngilizlere vermemek için Osmanlı ordusu büyük bir mücadele vermekteydi.  Ancak Alman generallerin komutasındaki Osmanlı ordusu peş peşe yenilgiler almış, bunun üzerine onların yerine gelen Osmanlı subayları da önce Gazze, ardından Kudüs ve daha sonra bütün Filistin topraklarını kaybetmişlerdi. Orduları Halep’e kadar geri çeken komutanlar 75 bin esir vererek büyük bir mağlubiyet almışlardı. Bu mağlubiyetler Osmanlı Devletinin sonunu hazırlayan kırılma noktalarıydı. Dönemin Savunma Bakanı Enver Paşa bu mağlubiyetleri bir ihanet olarak görmüş ve bazı komutanlar hakkında infaz kararı çıkarmış, ancak 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nin ardından yurdu terk etmişti.

Tarih daima tekerrür etmektedir. Gazze’de on beş aydan beri devam eden soy kırım aslında tüm bölge için bir kırılma noktası olacaktır. Buradaki direniş,  Allah korusun eğer sona erer, Siyonist katil teröristler burayı tamamen ele geçirirlerse bununla yetinmeyip Batı Şeria’yı da işgal edeceklerdir. Lübnan’da Hizbullah’ın geri çekilmesiyle bu ülke de büyük bir tehlike altındadır. Suriye’deki rejim değişikliğini fırsat bilerek işgalini sürdüren Siyonistlerin Suriye üzerindeki emelleri ise nasıl gerçekleşecektir? Bunu da ileride göreceğiz. ABD ve Rusya’nın gizli anlaşmasıyla iktidardan el çektirilen Esed yönetiminin boşluğunun nasıl doldurulacağı hala meçhuldür. Colani bir proje midir? ki, evet Colani bir projeydi. Bugün gerçek ismiyle ortaya çıkan Ahmet Hüseyin Şaraa Suriye’yi toparlayabilecek, İsrail’in işgali altındaki toprakları geri alabilecek midir? Şu anda ne öyle bir ordusu ve ne de öyle bir gücü vardır.

Bölgedeki en etkili güç ABD’dir. 2016 yılında ABD Başkanı seçilen Trump körfez ülkelerine bir dizi ziyaret gerçekleştirmiş ve 380 milyar dolarlık bir satışla buradan dönmüş ve körfez kralları ve Sisi ABD Başkanına biatlarını da bu toplantıda sunmuşlardı.  Buradan cesaretle Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmiş, büyükelçiliğini buraya taşımış, ayrıca Suriye’nin Golan Tepelerini de İsrail’in toprağı olarak tanımıştı. Trump Suriye’deki PKK/PYD/YPG’ye de 5 bin tır dolusu silah göndermiş ve burada 50 bin kişilik bir silahlı güç de ABD ordusu tarafından eğitilerek Türkiye sınırına ve Suriye’nin petrol bölgelerine yerleştirilmişti.  Yeniden seçilen Trump’ın şimdi bölge için hangi sürprizleri hazırladığı tam kestirilemese de kurduğu kabineyle neler yapacağı tahmin edilmektedir. ABD, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de özerk bir Kürt yönetimi kurduracaktır. Zaten Suriye’nin petrol ve doğalgaz yataklarını elinde bulunduran Kürt ayrımcılar ekonomik olarak diğer gruplardan daha iyi bir durumdadırlar, tıpkı Irak’ta olduğu gibi. Suriye’deki şimdiki yönetimin kendilerinden silah yönünden çok üstün olan bu bölücülerle ciddi bir savaşa girmesi kendileri açısından büyük bir risktir, eldeki toprakları da kaybetme ihtimali vardır.

Milli çıkarları gereği Suriye’de güç bulunduran Türkiye buradaki gelişmeler karşısında nasıl bir vaziyet alacaktır? ABD ve Avrupa’nın Türkiye’den hangi talepleri olacaktır? Görünen o ki 2025 yılı bölge açısından birçok olaylara gebedir. İsrail’in Filistin, Lübnan, Suriye ve Yemen’e saldırıları devam ederken Arap âlemi eli kolu bağlı şekilde seyretmeye devam edecek midir? Büyük bir ihtimalle, evet. Çünkü onların koltuklarında oturmaları sessiz kalmalarına bağlıdır. İktidarlarının meşruiyyetini halklarından değil emperyalistlerden alan hanedan ve yönetimler bir gün Beşşar Esed gibi kaçıp gitmekten korkmaktadırlar. Ancak yüz yıl öncesinden hazırlanan plan ve projeleri görmeyenler ya da görmek istemeyenler, bunun tedbirlerini almayanlar kendilerini bekleyen akıbetlerinden kurtulacak değillerdir. Rabbim tüm ümmeti gafletten uyandırsın, acziyetten, zilletten ve meskenetten kurtarsın, Kerim kitabına sarılarak Resulu (S.A.V.)’nün ve ashabının izinden gitmeyi nasip eylesin. Âmin.

ORTA DOĞUNUN YENİ ŞEKLİ NASIL OLACAK?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin