Dünyanın kalbini dinle geliyor adım adım
Dallar meyvaya dursun toprak tohuma dursun
İnsan barışa dursun selama dursun zaman
Sabır, Savaş, Zafer. Adım: Müslüman!
Yedi güzel adamdan merhum Üstad Erdem Bayazıt’ın 80’li yıllarda kaleme aldığı Sürüp Gelen Çağlardan adlı şiirinin son kıtasıyla yazımıza başlıyoruz. Son satırdaki “Sabır, Savaş, Zafer. Adım: Müslüman!” İfadeleri tam da günümüzde Gazze’deki şanlı direnişi, yiğitçe duruşu, kutlu zaferi, sarsılmaz imanı, yenilmez iradeyi, tükenmez sabrı, kutsal savaşı ve bütün bunlarla taçlanmış olan en izzetli ve şerefli bir zaferi anlatıyor.
El-Aksa Tufanı harekâtının yapıldığı 7 Ekim 2023 tarihinden 19 Ocak 2025 tarihine kadar tam 471 gün, 365 km2’lik 2,3 milyon insanın yaşadığı Gazze şeridine hiç ara vermeden saldırıp vahşice bombalayan Siyonist işgalciler istediklerini elde edemeyince ateşkes yapmak zorunda kaldılar. Gazze şeridindeki tüm şehirleri, kasaba ve köyleri Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın gönderdiği tahrip gücü çok yüksek bombalarla yerle bir eden Siyonist alçak katiller içten ve dıştan gelen baskılara daha fazla direnemeyip barış masasına oturmak zorunda kaldılar.
Bir, iki, üç gün, bir, iki hafta ya da bir, iki ay değil on beş aydan fazla bir zaman sürecinde Filistinli kardeşlerimizin üzerine yarım tonluk, bir tonluk bombalar yağdı. Ancak sekiz şiddetindeki bir depremin yıkacağı şekilde enkazlar oluştu. Bu enkazların içinden bebeklerin, çocukların, kadınların, yaşlıların ve binlerce masum insanın naaşlarını çıkararak defnettiler. Zalimlikte Firavunları, Hitleri, Stalin’i çok geride bırakan Siyonist katiller Gazze şeridine uyguladıkları abluka ve ambargoyu daha da şiddetlendirerek Gazze halkını açlıkla dize getirmeyi amaçladılar. Ancak bunda da aşağılık, sinsi ve kirli emellerine ulaşamadılar. Gazze’nin imanlı, şerefli ve asil halkı ellerindeki küçük lokmaları dahi paylaşıp hayatta kaldılar.
Tam 471 gün bütün dünya Gazze’deki dramı, soy kırımı, tradejiyi, kahpe ve kalleşçe yapılan vahşi saldırıları izledi. Annelerinin, babalarının kucağında gözlerini hayata kapamış minik şehitlerin kefen içindeki son yolculuklarına tanıklık etti. Bir tonluk bombalarla yerle bir edilmiş binaların enkazından alet edevat olmaksızın sadece çıplak ellerle çıkarılmaya çalışılan masum çocukların yaşadığa korkuyu ve gözyaşlarını tv ekranı karşısında çaresizlik içinde izledik. Bu çocukların birçoğu elini, ayağını ya da hayati bir uzvunu kaybetmişti. Siyonist kalleş katillerin hedefleri arasında hastaneler de vardı. Onlarca hastaneyi bombalamak suretiyle yine yüzlerce masum insanı katlettiler. Doktorları ve sağlık çalışanlarını katlettiler. Bu vahşi soy kırımı haber yapmaya çalışan yine onlarca basın mensubunu katlettiler. Kuduz köpekten daha fazla kudurmuş olan Siyonist kahpeler hiçbir sınır tanımadan okulları, camileri, mülteci kamplarını, hatta kiliseleri ve pervasızca BM kuruluşlarını dahi yerle bir ettiler. Süfli emelleri, Gazze halkını topraklarından koparmak ve burayı da işgal topraklarına katmaktı.
Gazze’nin kahraman, yiğit, cesur, kararlı ve imanlı halkı öyle bir sabır, metanet, şecaat, azim ve direniş sergiledi ki, işte buna tüm dünya hayran kaldı. “Buradaki Müslümanlar nasıl insanlar ki, bütün bu zulüm, yokluk, dehşet ve vahşet içinde asla geri adım atmıyorlar, hala dimdik ayakta durarak Tanrılarına şükrediyorlar?” diye hayret içinde kaldılar, bu durum inanılacak gibi değildi. Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında birçok akıl ve vicdan sahibi insan İslam’ı merak ettiler. Kendi dillerindeki Kur’an meallerini okudular ve anladılar ki, Gazze’li Müslümanların sabır, metanet, azim ve dik duruşunun ana kaynağı buymuş. Batıdan, doğudan binlerce insan hidayete ererek Müslüman oldular.
Ateşkes süreci 12 günden beri devam ediyor. Esir takasları yapılıyor. HAMAS’ın serbest bıraktığı esirler sanki aylardan beri lüks otel odalarında tatil yapmış gibi nezaketle geri teslim ediliyorlar, üzerlerinde esarete dair en küçük bir olumsuzluk yok. Bu da bütün dünyanın tekrar Gazze’li Müslümanlara hayran olmasına neden oluyor. Oysa aşağılık Siyonistlerin hapishanelerinden çıkan Müslümanlar bitkin ve yıpranmış şekilde dönüyorlar. İçlerinde 23 yıl gibi çok uzun bir zaman hapiste tutulanlar var. Bu insanların tek suçu vatanlarını işgal eden ve kendilerine en ağır zulümleri reva gören işgalci Siyonistlere direnmekti.
Hakkındaki yolsuzluk ve vb davalar bulunan siyonist rejimin başındaki kana doymayan vampir tekrar mahkeme karşına çıkıp ceza almak korkusuyla savaşı devam ettiriyor. Bu kez Batı Şeria’daki şehirlere saldıran işgalci zalim kâfirler Cenin kampında birçok Filistinli kardeşimizi şehit ettiler.Tabi bu arada kukla Mahmud Abbas ve hükümetinden tek bir itiraz sesi de çıkmadı. Gazze’deki 50 binin üzerinde insanı katleden aşağılık pislikler bir türlü kana doymuyorlar. İşgalci rejimin kabinesindeki Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir ve aynı partiden bakanlar ateşkese tepki göstererek istifa ettiler. Kuduz salyalarını akıtarak sürekli Müslümanlara saldıran Ben-Gver teröristi siyasete girmeden önce ırkçılığı kışkırtmak ve terör örgütünü desteklemek gibi suçlardan hüküm giymiş. 26 Ocak günü Telaviv’de yine bir provokasyon eyleminden dönerken aracı takla atmış ve yaralanmış.
Gazze’nin onurlu, kahraman ve cesur halkından kuzeyde yaşayanlar şimdi şehirlerine tekrar geri dönüyorlar. Şiddet ve tehditle zorla güneye göç ettirilen Gazze’liler geri döndükleri evlerinin sadece enkazını bulabildiler. Şimdi bu enkazların üzerinde kendilerine yeni barınaklar yaparak hayata tutunmaya çalışıyorlar. Ya Rabbi! Bu kardeşlerimizdeki imanı, sabrı, tevekkülü, şükrü ve sebatı biz diğer Müslümanlara da nasip eyle. Çoğunluğu hafız olan bu aziz ve kerim insanlar Kur’an’ı öylesine zihinlerine, gönüllerine ve ruhlarına meczetmişler ki, sanki ahirete gidip cennet ve cehennemi görmüş gibiler. Dünyalık hiçbir sıkıntı, keder, elem ve acı hiç umurlarında değil, tam bir hulusi kalp ile Rabblerine teslim olmuşlar, şehadet arzuyla cennete ulaşmaktan başka bir gayeleri asla yok. İşte gerçek iman, işte gerçek teslimiyet, işte gerçek tevekkül, işte gerçek şükür ve işte gerçek Müslümanlık; “Sabır, Savaş, Zafer. Adım: Müslüman!”
ABD’nin yeni Başkanı Trump hiç utanıp sıkılmadan Gazze halkının Mısır ve Ürdün’e gönderilmelerini istedi. Bu teklife Mısır ve Ürdün’den red cevabı geldi. ABD’nin ve siyonizmin iki sadık kuklası olan bu yönetimler neden bu teklifi reddettiler dersiniz? Onlar bu tam bir mü’min ve mücahit olan Gazze halkının kendi topraklarındaki uyumakta olan Müslümanları uyandırmasından ve bu nedenle rejimlerinin tehlikeye düşmesinden çok korktuklar ve hemen bu çok tehlikeli teklifi reddettiler. Kendine 3 milyar dolarlık bir saray yaptıran darbeci Sisi bu sarayında keyif çatarken fakir Mısır halkının bir gün isyan edeceğinden öyle bir korkuyor ki, bu konuda İsrail’den bile yardım istediği söyleniyor. İran’ın İsrail’e gönderdiği füzelerden bazılarını kendi hava sahasında düşüren Ürdün Kralı Abdullah da bu suçu nedeniyle kendi halkından çok endişe eder bir vaziyette.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer emperyalist zalimler! Siz İsrail denen katil ve zalim terör örgütüne ne kadar destek verirseniz verin. Ancak şunu bilin ki Âlemlerin Rabbi olan ve sizi de yaratan ve yaşatan Allah, her zaman mü’min, muvahhid ve kendi yolunda yürüyen Müslümanlarla beraberdir. Yüz yıldan beri her türlü desteği verdiğiniz Siyonist rejimin zevali yakındır. Tarihte kurdukları hiçbir devletin ömrü seksen yılı aşmamış olan Beni İsrail’in bu uydurma devleti de üç dört yıl gibi kısa bir zamanda yıkılıp gidecektir. Çünkü yeryüzünde Hak-Batıl imtihanı gereği küfür devam etse de zulüm kalıcı değildir. Adl-i mutlak olan Yüce Allah’ın adaleti tecelli edecek ve belli bir mühlet verdiği bu aşağılık topluluğu daha önce olduğu gibi yeryüzünün bu kutsal topraklarından silip atacaktır. Zafer yakındır ve zafer inananlarındır. Gazze’den tüm insanlığa beklenen kurtuluş ve müjde ulaşacaktır. Ey Rabbimiz bizleri doğru yola ulaştır, ayaklarımızı sıratı müstakiminde sabit kıl, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, sapıtmış olanların ve gazaba uğrayanların yolunda olmaktan koru! Âmin.