Ülkemizde gün geçmiyor ki, insanları dehşete düşüren, yüreklere korku salan, her vicdan sahibini derinden yaralayan ve “yahu bu da olur mu?” dedirten anormal olaylar meydana gelmiş olmasın. Kötülükler, günahlar, zulüm ve haksızlıkların giderek çoğaldığı günümüzde içimizi kaplayan bir umutsuzluk sarmalına yakalanmış durumdayız maalesef. Narin Güran cinayeti, başları kesilerek öldürülen iki kadın cinayeti, kadın polis cinayeti ve son olarak yeni doğan çetesinin kan donduran cinayetleri ve rutin bir hale gelen kadın cinayetleri, trafikte ve sokak ortasında işlenen cinayetler ve daha birçok vahim olaylar toplumu derinden sarsmakta ve geleceğimiz konusunda bizleri endişeye sevk etmektedir.
İlk insanlar Âdem ve Havva ile birlikte imtihan gereği yeryüzüne gönderilen şeytan ve hizmetindeki ordusu insanlık aleyhine artık ne kadar kötülük varsa hepsini günümüzde toplu şekilde sahaya sürmüş durumda. Gelişen bilim ve teknolojinin sunduğu tüm imkânlarla kötülükleri daha rahat yayabilen şeytanın hizbi (Hizbuş-şeytan) yeryüzünü yaşanmaz bir hale getirmenin çabası içindedir. Şeytanın cinlerden ve insanlardan meydana gelen ordusunun önemli bir kısmını insanlar içerisinden bir takım zalim ve hain yöneticiler, şeytani sistemlere hizmeti amaç edinmiş, satılmış medya ve düşünce mensupları, sapık sanatçılar, mafya, terör, uyuşturucu, kumar ve fuhşu teşvik eden, yayan şer cephesi ve dijital medyada mevzilenmiş olarak buralardan çocuk ve gençlere zehir saçan trol ve fenomenler oluşturmaktadır. Şeytan cephesinin en önemli silahlarından biri de kadınlardır. Kadınları ilahlaştırarak toplumu kolay yoldan ifsat etmeyi çok güzel becermektedirler. Bu kadın istismarı tarihi seyir içerisinde hep devam ede gelen önemli bir şeytani hiledir. Şeytanın cennette yasak ağacın meyvesinden yemeleri için önce Havva anamızı ikna ettiği rivayet edilmektedir. Kadınların ağır basan duygusal yönleri her zaman şeytan tarafından istismar edilmiştir. Şeytan şimdiye kadar birçok tuzağını kadınlar üzerinden gerçekleştirmiştir. Nisa Suresi 117.Ayet-i Kerime’de: “Onlar, O’nu bırakıp da (bir takım) dişilere taparlar. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar.” buyrulmaktadır. Seküler Kapitalist sistem, yani günümüz şeytani düzeni kadını evinden çıkartmış, onu reklam ve cazibe aracı haline getirmiş ve medya aracılığı ile bazılarını tapınılan birer ilahe haline getirmiştir.
Küresel şeytani düzen, para, kadın, iktidar, şöhret ve şehvetle teslim aldığı ülke yönetimlerini bu şekilde etkisiz hale getirmiştir. Şehit sayısının 50 bine dayandığı, yaralı sayısının 100 bini geçtiği Filistin ve Lübnan topraklarındaki zulüm İslam âlemince sadece seyredilmekle kalınmıyor, ayrıca Siyonistlerle ticareti sürdürmek, İsrail’e yapılan füze saldırısını önlemek suretiyle de katillere destek veriliyor. Bir yılı aşkın bir süre içerisinde Gazze’de binlerce masum insanı katleden, Gazze’yi yerle bir eden Siyonist katiller, şimdi aynı zulmü Lübnan topraklarında devam ettirerek oradaki Müslümanlara da aynı soy kırımı uyguluyorlar. Yahudi uşağı Evanjelistlerin kontrolündeki ABD hükümetinin verdiği sınırsız siyasi ve askeri destekle kuduz köpekler gibi sağa sola saldıran İsrail terör çeteleri, içine düştüğü rezaleti, dünya kamuoyu önündeki zilleti, kara savaşlarında aldığı mağlubiyeti ve yaşadığı hezimeti gözlerden kaçırmak için son çare olarak kamplardaki savunmasız gariban insanların üzerlerine bombalar yağdırarak onları topluca katletmek suretiyle güya güç gösterisinde bulunuyor. HAMAS’ın elindeki rehineleri bir türlü bulmayı ve kurtarmayı başaramayan Siyonist terör çeteleri başarısızlığının faturasını Filistin ve Lübnan’daki zavallı insanlara ödetmeye devam ediyor.
Filistin, Lübnan ve dünyadaki diğer mazlum Müslümanların haklarını savunacak, onlara kucak açacak, hamiliğini yapacak ne güçlü bir İslam devleti ve ne de bir İslam birliği ne yazık ki tam olarak mevcut değildir. Gazze’deki soy kırıma engel olmak için kendilerini feda eden İsmail Haniye, Hasan Nasrallah ve Yahya Sinvar’la birlikte HAMAS ve Hizbullah’ın lider kadrolarının önemli kısmı şehit edildiler. Şimdi Yemen’deki Ensarullah hareketinin mücahitleri ve bütün bu cihat hareketlerine destek veren İran, Şeytanın şer cephesi tarafından hedef tahtasına konulmuş durumdadır.
Şeytanı’r racim ve peşinden gidenler hakkında Yüce Rabbimiz Kerim Kitabında o kadar çok uyarıda bulunmuştur ki. Burada bu ayetlerden bir kaçını zikrederek konuyu daha anlaşılır hale getirelim. Hazreti Adem’e secde etmeyerek kibirlenip kafirlerden olan şeytan Allahü Teala’nın katından kovulduğunda A’raf suresi 14-18.ayetlerde zikredildiği gibi aralarında şöyle bir diyalog geçer: “ İblîs: “İnsanların yeniden diriltileceği güne kadar bana yaşama fırsatı ver” dedi. Allah da: “Tamam, artık sen kendine yaşama fırsatı (mühlet) verilenlerden birisin” buyurdu. Bunun üzerine İblîs şunları söyledi: “Beni azdırmana karşılık, yemin olsun ki ben de kullarını saptırmak için senin doğru yolun üzerinde pusu kurup oturacağım.“Sonra onlara mutlaka önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen de onların çoğunu şükredici bulamayacaksın” dedi. Allah da: “Kınanmış ve rahmetimden kovulmuş olarak haydi defol oradan! Artık insanlardan kim sana uyarsa, yemin olsun ki, hepinizi cehenneme tıkayacağım” buyurdu.
Bütün dünyada var olan zulmün sona ermesi, şeytanın saltanın sona ermesi için yapılacak tek şey Allah’ın ipine sarılmak, Onun dinini yaşamakla mümkündür. Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler! Hep birlikte ve bütün varlığınızla İslâm’ın barış ve huzur iklimine girin. Şeytanın adımları ardınca gitmeyin; çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara / 208. Ayet) buyurmaktadır. Rabbim bizleri Hakkı Hakk bilip Hakka ittiba eden, batılı da batıl bilip batıldan imtina eden kullarından eylesin, şeytanın ve hizbinin şerrinden muhafaza eylesin, Hakkı hâkim kılmaya bizleri hadim eylesin. Âmin.