HABİB KARAÇORLU

SON YÜZ YILIN MUHASEBESİ – X

On haftadan beri kaleme aldığımız ülkemizin son yüz yılının muhasebesi ile ilgili yazı dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Türkiye’nin yeni bir yerel seçim sathi mailine girmiş olduğu bugünlerde malum medya organları her seçimde olduğu gibi özellikle bu konuyu sıcak gündem olarak tutmaya devam ediyor. Ülkemizde çoğu zamanlar halkın gündemiyle basın veya medyanın gündemi pek örtüşmemiştir. “Besleme basın” denilen, patronların verdiği talimatlar doğrultusunda gündem oluşturan ve toplumu istedikleri alana çekmeye çalışan tuzu kuru gazeteci ve yazarların Gazze’deki iki milyon üç yüz bin insanın yaşadığı acı ve yokluklardan bahsetmemesi ülkemiz medyası açısından kronikleşmiş bir kimlik sorunudur. Besleme basın, niçin Gazze’de çocuklar ekmek beklerken ve hatta açlarından ölmeleri muhtemelken hala daha Türkiye’den İsrail’e ihracatın devam ettiğini, hayati öneme sahip birçok ürün veya malın İsrail’e neden gönderildiğini asla gündeme getirmez?

Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde meydana gelen heyelanda toprak altında kalan dokuz işçiyi arama çalışmaları devam ederken, bu faciaya sebep olan ya da duyarsız kalan hiçbir bürokrat ya da yetkilinin adının malum medya organlarında zikredilmemesi ülkemizdeki adalet ve yönetim anlayışının geldiği durumu da göstermektedir. Yine aynı zihniyet, şu ana kadar yaklaşık 30 bin kişinin ölümüne, 70 bin kişinin yaralanmasına ve iki milyon insanın evsiz kalmasına neden olan Siyonist terör örgütüne hala daha “İsrail Devleti” demekten ve iki devletli çözüm önermekten geri durmuyor. Filistin topraklarını şiddetle, terörle işgal eden Siyonist işgal çetelerinin organizasyonuna devlet muamelesi yapmak Filistin davasına karşı yapılmış olan bir ihanet ve kötülük değil midir?  Zaten bütün mesele tamda burada düğümleniyor,  1948 yılında İsrail diye bir ülke veya devletin varlığı kabul edilmemiş olsaydı şimdi onun yerinde Filistin devleti olacaktı. Bu durumu çok iyi bilen işgalci Siyonist katiller Filistin halkını tamamen topraklarından uzaklaştırmanın ve ortadan kaldırmanın hesabını yapıyor. Bu planlarını gerçekleştirdikten sonra nihai hedefleri olan “Arz-ı mev’ud”u gerçekleştirmek için elbette sıra Filistin’e komşu olan diğer ülkelere gelecek.

Toplum mühendisliğinin sistematik bir şekilde uygulandığı tüm dünyada sık sık milli hafızalar silinmekte, geçmişe ait ne varsa üzeri örtülüp insanlar koyun sürüleri gibi güdülerek istenilen alanlara sürülmektedir. Yapay gündemler oluşturma konusunda çok mahir olan işbirlikçi siyasetçi ve medya mensupları bazen insanların aklıyla alay edercesine onlara aptal muamelesi yapmakta ve muhatapları da bu rolü gönüllü olarak oynamaktadırlar. İnsanlığın her açıdan büyük bir risk altında olduğu günümüzde küresel Siyonist odakların planlarını engelleyecek kurum ve şahısların birer birer ortadan kaldırıldığına da şahit olmaktayız. Son olarak Rusya’da cezaevinde tutuklu bulunan muhalif lider Navalni’nin ani ölümü, dünya kamuoyu tarafından şüpheyle karşılandı ve Rusya rejimi tarafından öldürüldüğü iddia edildi.

Yukarıdaki bilgiler ışığında geçen hafta kaldığımız yerden ülkemizin son yüz yılının muhasebesini yapmaya devam edelim. Lale devrinden itibaren yüzünü Avrupa’ya dönen ülkemizin “Batılılaşma” konusunda geçirdiği evreleri zaman zaman burada ele alıyoruz. Bu konuda elbette atılan adımların en önemlisi 29 Ekim 2004 tarihinde Avrupa Birliği’nin ilk anayasasının birliğe üye 25 ülkenin liderlerince İtalya’nın başkenti Roma’daki imza töreninde gerçekleşti.  İmzalar, Papa X. Innocenzo’nun heykeli altına yerleştirilen bir masada atıldı. Avrupa Birliğine aday olan Türkiye adına Başbakan Erdoğan ve Dış işleri bakanı Abdullah Gül tarafından da nihai senede imza atılmış, böylece Türkiye’nin AB’ye kesin üyeliği için start verilmişti. Avrupa Birliği bakanlığının da kurulmasıyla AB’ye uyum süreci başlamış, bu amaçla domuz eti, kasaplık hayvan olarak 7 Temmuz 2006 tarih ve 26221 sayılı Resmi gazetedeki ilanla kabul edilmiş ve etinin üretim ve satışı yasal hale getirilmişti. AB’nin bize üyeliğe kabul için istekleri ardı ardına sıralanmış ve 2004 yılında yeniden hazırlanan Türk Ceza Kanunu (TCK)’nda zina suç olmaktan çıkarılmıştır.

Ak Parti iktidarının ilk birinci döneminin sonuna doğru görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yerine yeni cumhurbaşkanının TBMM’de seçilmesi için yapılan oylamalar siyasete damgasını vurmuştu. İktidarın adayı Abdullah Gül için yapılan oylamaya CHP, ANAP ve DYP milletvekilleri katılmamış, böylece oylamanın geçerli olması için 367 sayısına ulaşılamamıştı. Aynı gün, 27 Nisan 2007 akşamı Genel Kurmay’ın sitesinde hükümeti eleştiren e-bildiri sonradan “e-muhtıra” ise işin tuzu biberi olmuş, sonuç olarak erken seçim kararı alınmıştı. Muhalefetin düzenlediği Cumhuriyet mitingleri de iktidarın işine yaramış,  22 Temmuzda yapılan seçimlerde AK Parti % 46 oy alarak iktidarını sürdürmüştü. TBMM’de Ağustos ayında yeniden yapılan oylamada Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildi ve ardından 21 Ekim tarihinde yapılan halk oylamasıyla da Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi  % 68 oyla kabul edildi. Ayrıca seçim sonrasında yeniden meclise giren MHP’nin talebiyle başörtüsü sorununun çözümü için mecliste görüşülen anayasa değişikliği kabul edilmiş, ancak bu değişiklik CHP tarafından Anayasa Mahkemesi (AYM)’ne götürülmüş, AYM de değişikliği iptal etmekle kalmamış, bir de AK Parti’ye kapatma davası açmıştı.

2008 yılında ortaya çıkan Ergenekon davasıyla birlikte siyasi kriz yanında bir de küresel ekonomik krizin neden olduğu ekonomik sorunlar ülkemize zor günler yaşatmıştı. Ancak ABD merkezli krizden parasını kaçıran bazı körfez ülkelerinin Türkiye’yi tercih etmeleri iktidar için büyük bir şans doğurmuştu. Ergenekon davası ardından başlatılan Balyoz davası orduda ve siyasi alanda büyük bir sarsıntıya neden olmuş, dönemin Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da aralarında olduğu birçok üst rütbeli subay en ağır cezalara çaptırılmıştı Bu konu,  Erbakan Hoca tarafından Amerikan karşıtı generallerin ordudan tasfiyesi olarak yorumlanmış ve daha sonraki yıllarda bizzat Başbakan Erdoğan da orduya kumpas kurulduğunu ifade etmişti. 2009 yılında meydana gelen en önemli olaylardan bir diğeri BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun yerel seçimler için helikopterle gittiği Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinden dönerken geçirdiği kaza oldu. Hala daha net olarak aydınlatılmayan kazanın Yazıcıoğlu’na düzenlenen bir suikast olduğu kanaati kamuoyunda ağır basmaktadır.

2010 yılı da önceki yıllar gibi siyasi çalkantılarla geçti. Ergenekon davası devam ederken CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hakkında çıkan bir kaset nedeniyle görevinden istifa etti ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu seçildi. İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargoyu delmek için uluslararası yardım kuruluşları ve iHH tarafından yola çıkarılan Mavi Marmara gemisi hedefine az bir mesafe kala İsrail terör çeteleri tarafından saldırıya uğradı ve on vatandaşımız şehit edildi. Maalesef bu menfur olay Türkiye’nin karşılık vermemesi nedeniyle bir kırılma noktası oldu ve İsrailli katiller cezalandırılmadığı için Gazze’ye daha çok saldırdılar ve daha çok zulmettiler.

2010 yılında anayasa değişikliği için bir referandum daha yapıldı. 12 Eylül 2010 günü yapılan referandum % 57,88 oyla evet oyu aldı. Böylece yargı alanında çok önemli değişikliklere gidildi. Yüksek yargı organları ve askeri mahkemelerle ilgili değişiklikler yargıdaki tüm dengelerin değişmesine neden oldu. Bu arada Saadet partisi Genel Başkanlığından istifa eden Numan Kurtulmuş’un yerine 17 Ekim 2010 günü yapılan kongrede Erbakan Hoca genel başkan seçildi, ancak siyasete yeni renk ve heyecan katmış olan Erbakan Hoca uzun zamandan beri devam eden sağlık sorunları nedeniyle 27 Şubat 2011 tarihinde vefat etti. Vefatı tüm Türkiye ve İslam âleminde büyük bir üzüntüyle karşılandı. Cenaze törenine iki milyon civarında seveni katıldı. Türkiye siyasetine damgasını vuran biri olarak aradan geçen 13 yıla rağmen halen ismi, fikirleri ve davası dillerde ve gönüllerde yaşamaya devam ediyor. Rabbim makamını âli eylesin. Yazımıza haftaya devam etmek dileği ile Yüce Rabbimizden tüm inananlar için af, mağfiret ve rahmet dileriz. Âmin.

 

 

 

 

 

SON YÜZ YILIN MUHASEBESİ – X

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin