HABİB KARAÇORLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. SON YÜZ YILIN MUHASEBESİ –XIII

SON YÜZ YILIN MUHASEBESİ –XIII

Bizi bir Ramazan ayına daha kavuşturan Âlemlerin Rabbine hamd, Resulü (S.A.V.)’ne, âline ve ashabına salât ve selam olsun. On bir ayın sultanı, başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayını yine buruk bir şekilde idrak etmekteyiz. Gazze’de hayatta kalma mücadelesi veren Müslüman kardeşlerimizin yaşadığı zulüm beş ayı arkada bırakarak altıncı ayına girdi. Bütün dünyanın Gazze’deki soy kırımı;  binlerce bebek ve çocuğun, yine binlerce kadının ve yine binlerce masum sivilin öldürülmesine seyirci kaldığı acı günleri yaşamaya devam ediyoruz. Gözü dönmüş, barbar ve vahşi siyonist işgalci katillere dur diyecek bir gücün olmadığı bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Bu dünya nasıl bu hale geldi daha doğrusu getirildi, bunu çok iyi bilmek gerekir.

Ramazan ayı oruç ayı olmasının yanında aslında Kur’an ayıdır. Ramazan ayında indirilmiş olan Yüce Kitabımız Kur’an, İlahi kelam olması hasebiyle mutlak doğruların şeksiz ve şüphesiz bir şekilde buyrulduğu ana bilgi kaynağımızdır. Kerim Kitabımız; insanı, insanın yaratılışını, karakterini ve özelliklerini ve dünyada insanlığın geçirdiği çok önemli tarihi olayları birçok surede zikretmektedir. Ramazan ayı nedeniyle hatim okuyanlarımız bu arada mealini de okurlarsa çok doğru bir iş yapmış olurlar. Yıllarca Kur’an’ı okuyup da acaba bu okuduklarımın anlamı nedir, Yüce Rabbimizin Hayat Kitabı olarak gönderdiği bu Yüce Kitap nelerden bahsediyor diye merak edenlerimizin oranı ne kadar olabilir diye araştırdığımızda karşımıza çok üzücü sonuçlar çıkıyor. Bir açılışta yaptığı konuşmada Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, çocukların Kur’an derslerine yönlendirilmesini isteyerek, “Kur’an-ı Kerim okuyanların oranı ülkemizde halen yüzde 41. Nüfusumuzun yüzde 59’u hala Kur’an-ı Kerim okumasını bilmiyor” diye açıklama yapmış. Yine bir araştırma sonucuna göre ise Kur’an okuyanların sadece yüzde beşi Kur’an’ı anlayarak okuyor, yani yüzde 95’i ne okuduğundan habersiz.

Cehalet en büyük düşmanımızdır. Dinin cahili olmak ise büyük bir felakettir. Dünyada niçin var olduğunu, Yaradanının kim ve nasıl olduğunu, kendisini niçin yarattığını, kendisinden neler istediğini, dünya hayatının anlamını ve ahiretin varlığını ve önemini idrak edememiş kimseler boşu boşuna bir hayat sürmüştür.

Müslüman olup da İslam’ı sadece beş farzından ibaret bir din olarak zannedenlerimizin oranı da bir hayli fazladır zannederim. Oysa İslam sadece kelime-i şahadet, namaz, oruç, zekât ve hacdan ibaret bir din değil, aksine hayatın yirmi dört saatini içine alan mükemmel bir hayat düzenidir. İslam’da doğruluk, dürüstlük, merhamet, yardım severlik, cömertlik, yiğitlik ve üstün ahlak sahibi olma gibi yüzlerce kural vardır. Doğru olmayan, doğru düşünmeyen doğru konuşmayan ve doğru iş yapmayan kimsenin Müslümanlığı laftan ibarettir. Adaletiyle ikinci Hazreti Ömer ve Hülafa-i Raşidin’in beşincisi kabul edilen Ömer b.Abdülaziz yanındakilere dedi ki: -Bana insanların en ahmak olanını söyleyebilir misiniz? -Dünyası için ahiretini satandır dediler Dedi ki: -Size daha ahmak olanını haber vereyim mi? -Evet dediler -İnsanların en ahmağı, başkasının dünyası için ahiretini satandır, dedi. Yerel seçim dönemi içinde olmamız nedeniyle bu veciz sözü siyasetle uğraşanlarımız kulağına küpe etsin.

Yukarıdaki girizgâhtan sonra asıl konumuza dönelim. Ülkemizin Cumhuriyet dönemi ile geçirdiği son yüz senenin muhasebesini yapmaya devam edelim. Niçin “muhasebe” tabirini kullandık? Muhasebe ticarette ve hayatta yapılan işler sonucunda elde edilen kâr ve zararı ortaya koymak için yapılan hesaba denir. Bir de nefis muhasebesi vardır. Hazreti Ömer (R.A): “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin.” Buyurarak hayat muhasebenin önemine dikkat çekmiştir. Son olarak 2018 yılı seçimlerinden bahsetmiştik. Bu seçimle birlikte Türkiye’deki idari yapı tamamen değişmiş, 95 yıllık Başbakanlık makamı lağvedilmiş, meclisin içinden seçilen bakanlar kurulu yerine atanmış bakanlardan oluşan bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmişti. Sistemin en ilginç yönü ise bir milletvekili bakan olunca milletvekilliğinin düşmesiydi. Devletin en tepesindeki Cumhurbaşkanına siyaset yolunu açan yeni sistem aslında Türkiye’yi başa döndürerek CHP’nin 1923-1950 arasındaki parti devleti anlayışını geri getirmişti: Devlet eşittir CHP, CHP eşittir devlet.

2018 Ağustos ayından itibaren yeni idari sitem bizzat uygulanmaya başlamıştı. İlk aylarda yeni siteme adapte olunmasında sıkıntılar yaşandı. Müsteşarlık makamının kaldırıldığı tüm bakanlıklarda eskisi gibi işlerin çekip çevrilmesi zaman aldı. Halkın seçtiği tek yetkilinin Cumhurbaşkanı olması nedeniyle halka hesap verecek tek kişi de oydu. Ağustos ayında ekonomik alanda birçok sıkıntılar yaşandı.  ABD ile yaşanan Rahip Brunson krizinin ekonomiye yansımaları olarak görülen döviz, faiz ve enflasyondaki hızlı artışlar halkın alım gücünde düşüşlere neden oldu. Ayrıca Suudi vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Suudi konsolosluğunda öldürülmesiyle de Suudi Arabistan’la başta ekonomik olmak üzere tüm ilişkilerin olumsuz yönde gelişmesine neden oldu.

2019 yılına yerel seçimler gündemiyle giren ülkemizde ekonomik sıkıntıların sonuçları sandığa da yansıdı. Başta üç büyük şehir olmak üzere 11 büyük şehir belediyesini CHP kazandı. Yapılan itirazlar üzerine İBB başkanlık seçimi YSK tarafından iptal edildi. İlk seçimde 13 bin farkla İBB başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu 23 Haziranda tekrarlanan seçimlerde rakibi Binali Şahin’e 800 bin fark attı.

Her zaman olduğu gibi 2019 yılının Ağustos ayı da sıcak gelişmelere sahne oldu. HDP’nin kazandığı Van, Diyarbakır ve Mardin Büyük Şehir Belediye başkanları görevden alınarak yerlerine kayyum atandı. Daha önce Zeytin Dalı Harekâtıyla Suriye’deki PKK/PYD/YPG yapılanmasının önüne geçen ordumuz Ekim ayında Barış Pınarı hareketiyle de Afrin’den sonra tüm Suriye sınırını terörden temizlemek için büyük bir operasyon başlattı. Barış Pınarı Harekâtına başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tepki gösterdi. Suriye’nin Rusya’yı araya koymasıyla harekâta devam edilemedi. 2019 yılında savunma sanayinde ve yerli otomobil yapımında önemli hamleler gerçekleştirildi.

2020 yılına Türkiye felaketlerle başladı.  24 Ocak tarihinde Elazığ ve civarında meydana gelen 6,8 şiddetindeki deprem fazla can kaybına neden olmasa da önemli oranda hasar oluşturdu. Şubat ayında Van’da meydana gelen çığ felaketinin ardından İstanbul Sabiha Gökçen’de uçak kazası ve İran sınırında meydana gelen deprem Van’ı da etkiledi. Can kaybına neden olan bütün bu felaketlerin ardından Suriye İdlip’teki taburumuza Rus ve Suriye güçlerinin saldırısında 36 askerimiz şehit düştü. Bu saldırı üzerine Bahar Kalkanı Harekâtını başlatan ordumuz Suriye ordusuna çok büyük kayıplar verdirdi. Rusya’nın araya girmesiyle ateşkes sağlandı.

2019 yılı sonunda Çin’de ortaya çıkan Covid-19 virüsünün Türkiye’de de görülmesi üzerine 16 Mart 2020 tarihinden itibaren okullar tatil edildi. Sokağa çıkma yasaklarının sık sık uygulandığı bahar aylarında tarım ve sanayide üretimin yavaşlamasıyla fiyatlar yükselmeye başladı. Çin’den getirilen Sinovac aşıları uygulansa da Covid virüsünden ölenlerin sayısında azalma yerine artışlar görüldü. Sağlık bakanı tarafından açıklanan günlük Covid vakaları halkta büyük bir panik meydana getirdi ve bu durum ekonomide büyük kayıplar oluşturdu. Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgının aslında küresel emperyalizmin bir oyunu olduğu sonradan ortaya çıksa da artık iş işten geçmiş, vurgunlar vurulmuş, insanlık her alanda çok ağır bedeller ödemişti ve ödemeye devam ediyor.

2021 yılı da 2020 yılı gibi Covid-19 salgınının gölgesinde geçti. Orman yangıları ve sel felaketlerinin sıkça görüldüğü bu yılda Covid salgını yanında çeşitli kazalarda birçok can kaybı yaşandı. 2021 yılında ekonomik göstergeler yine olumsuz yönde seyretti. Yılın son aylarında faizlerin düşürülmesiyle fırlayan döviz kurlarının önüne geçmek için Kur Korumalı Mevduat (KKM)  sistemine geçildi. Böylece 8 TL’den 18 TL’ye çıkan dolar bir anda 13 TL’ye düştü. İçinde bulunduğumuz bu yıl da devlet hazinesine mali açıdan ağır bir yük getiren KKM’den kurtulmanın yollarını arayan ekonomi kurmaylarının faiz artışları dışında nasıl bir yönteme başvuracakları ekonomi uzmanları tarafından merakla bekleniyor. Yazımıza önümüzdeki hafta devam etmek temennisiyle Ramazan ayını başta Filistin olmak üzere zulüm ve esaret altındaki kardeşlerimizin kurtuluşuna ve İslam âleminin uyanışına vesile kılmasını Yüce Rabbimizden niyaz ederim. Rabbimiz korktuklarımızdan emin umduklarımıza nail eylesin. Âmin.

 

SON YÜZ YILIN MUHASEBESİ –XIII
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin