7 Ekim 2023 tarihinden beri sürekli gündemimizi işgal eden, bizi derinden üzen Filistin’deki Siyonist zulmün yol açtığı vahim tablonun sınırları genişlemeye, zulmün boyutları büyümeye devam ediyor. Gazze’den sonra Batı Şeria’ya saldıran Siyonist terör çeteleri şimdide bir haftadan beri Lübnan topraklarını bombalamaya orada da masum insanları katletmeye başladılar. Siyonist terörün savaşı bölgeye yaymak istediği, bölgedeki ülkeleri kendisine saldırması için tahrik ederek bu bahaneyle Amerika ve Avrupa ülkelerini yardıma çağırıp büyük bir savaş sonucunda hedefine ulaşmak istediği aşikar şekilde bellidir. Korkunun ecele faydası yoktur. Bölgede saldırmadığı hiçbir ülke bırakmayan Siyonist terörizm durdurulmazsa daha çok kan dökmeye yakıp yıkmaya devam edecektir. Yaptıkları yanına kar kalan Siyonist katillerin bir an önce cezasının verilmesi gerekir.
Dışarıda bu gelişmeler yaşanırken içeride de üzücü olaylar artarak devam ediyor. Ülkemizde son aylarda yaşanan vahim hadiseler peş peşe geliyor. Diyarbakır’da katledilen Narin kızımızın daha acısı kapanmadan, katilleri tam olarak tesbit edilemeden bir acı haber de İstanbul’dan geldi. İstanbul’da polis memuru olarak görev yapan Şeyda Yılmaz kızımız da bir cani tarafından şehit edildi. İstanbul Ümraniye’de polisin yaptığı denetim sırasında Yunus Emre Geçti adındaki bir saldırgan motosiklet hırsızlığı suçundan yakalandığı sırada yaşanan arbedede polisin silahını alıp ateş etmeye başladı. Açılan ateş sonucu ağır yaralanan 27 yaşındaki polis memuru Şeyda Yılmaz şehit olurken biri polis iki kişi de yaralandı. 19 yaşındaki katilin Dudullu Polis Merkezi Amirliği tarafından motosiklet hırsızlığı suçundan yakalandığı ancak sonrasında firar ettiği ve 26 suç kaydı olduğu tespit edildi.
Ülkemiz maalesef neredeyse eski Amerikan filmlerindeki Teksas’a dönmüş durumda. En basit olaylarda silahlar veya bıçaklar çekiliyor acımasızca cinayetler işlenebiliyor. Basit trafik sorunlarında yaşanan kavgalar hemen her gün haber konusu oluyor. Adi suçların giderek arttığı; hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, adam kaçırma, şantaj ve tehdit olmak üzere yüzlerce suçun artık aleni bir şekilde işlendiği ülkemizde adaletin yavaş işlemesi, cezaların caydırıcı olmaktan çok uzak olması nedeniyle kötü niyetli kimseler her yerde cirit atıyor.
Asayiş, emniyet ve adaletin tam olarak var olmadığı yerde huzurun, barışın, dayanışmanın, birlik ve beraberliğin temin edilmesi de çok zordur. Devletin ve kanunun varlığı her yerde ve her zaman kendisini hissettirmelidir. Son yirmi yıl içinde Avrupa Birliği uyum yasalarının kabul edilmesi ve yürürlüğe konulması sonucunda ceza kanunlarında yapılan indirimler, suçluların lehine değiştirilen uygulamalar sonucunda artık kanundan, yargıdan ve polisten korkulmaz oldu. Polis suçlular karşısında eli kolu bağlı bir şekilde ne yapacağını bilemez durumda ne yazık ki.
Avrupa Birliği yasaları sayesinde aile yapısının bozulduğu, aile birliğini devam ettirmenin çok zor olduğu bir dönmeden geçmekteyiz. İstanbul Sözleşmesi ve onun zehirli meyvesi olan 6284 sayılı yasa kadını korumak bir yana ailelerin parçalanmasından, kadın cinayetlerinin artmasından başka bir işe yaramadı.
Avrupa Birliğine üye olma sevdası bize çok pahalı patladı vesselam. Eğitim ve ekonomik yönden geride olan kesimlere tanınan özgürlük ve hakların ne denli istismar edildiği ve toplum aleyhine geliştiği göz önündeki bir hakikattir. Ekonomide bozulan dengelerin toplumda bireysel ve sosyal patlamalara yol açacağı bilinen bir gerçektir. Bu dünyanın tüm ülkelerinde yaşanmış olan ve halen yaşanan sosyal bir kuraldır. Toplumun azınlığını oluşturan bir kesimin elindeki sermaye gücünü kullanarak çok kolay yoldan para kazanması, israf, debdebe, gösteriş ve şatafat içinde konforlu bir hayat sürmesi elbette toplumun dar gelirli, yoksul ve garip insanlarını üzecektir. Bu durumu istismar eden vatan, devlet ve millet düşmanları da elbette kötülüğü çoğaltmak için elinden geleni yapacaktır.
Ülkemizin adeta bir suç adasına döndüğünü söylersek abartmış olur muyuz? Uyuşturucu, alkol, kumar, fuhuş, tefecilik, rüşvet, dolandırıcılık ve diğer tüm yüz kızartıcı suçların giderek tırmandığı ülkemizde maalesef bir ahlaki çöküntü sorunu yaşanmaktadır. İçişleri Bakanımızın hemen her gün sosyal medya hesabından duyurduğu operasyonların ardı arkası gelmemekte, suç çeteleri birer birer yakalanarak kanuna teslim edilmektedir. Ancak aynı suçtan defalarca ceza alıp tekrar tekrar suç işlemeye devam edenler, bize yargıda önemli bir sorunun olduğunu ve artık kanunların caydırıcı olmaktan çok uzakta olduğunu göstermektedir.
Artan enflasyon ve beraberinde getirdiği hayat pahalılığı ve işsizlik yine art niyetli ve vicdansız kimseler tarafından istismar edilmektedir. Ahlaksız ve vicdansız birileri halkı soymanın ya da haksız kazanç elde etmenin bahanesi olarak enflasyonu göstermektedir. Enflasyon beraberinde her türlü kötülüğü de getirmektedir. Son üç yılda Türk Lirasındaki aşırı değer kaybı halkı yoksullaştırırken rantiye ve kapitalist kesimi de iyice palazlandırmıştır. Bu durum sosyal barışı, huzuru ve güveni bozmak için istismara açık önemli bir problemdir.
Eğitimdeki sorunlar uzun yıllardan beri çözülememiştir. Artık diploma ve kariyer sahibi olmanın pek bir geçerliliği yoktur. Üniversite önünde biriken milyonlarca genç ile üniversiteyi bitirip iş bulmak için kapı kapı dolaşan yine milyonlarca gencin varlığı eğitimdeki yanlış planlamayı bariz bir şekilde göstermektedir.
Eğitimdeki plansızlık yanında tarım sektöründeki plansızlık da çiftçiyi perişan etmektedir. Ürünü elinde kalan, maliyetinin altında fiyat teklifi alan tarım üreticileri ve bir yandan da bu ürünleri ateş pahasına alan ya da alamayan tüketiciler trajedik bir tablo oluşturmaktadır.
Sözü fazla uzatmadan çektiğimiz fotoğraftaki manzaranın çok iç açıcı olmadığını belirtelim. Dışarıda üzerimize doğru gelen bir düşman söz konusu iken içeride sosyal yapının güçlendirilmesi gerekmektedir. Ancak ne yazık ki tam aksine giderek sosyal yapı zayıflamakta, vatandaş ile devlet arasındaki bağlar giderek incelmektedir. Bu durum büyük bir proje ile karşı karşıya olduğumuzu, daha önce de bahsettiğimiz gibi Haim Nahum planıyla milletimizin yumuşak bir lokma haline getirilip İsrail’in boğazına atılmasının hesaplarının yapıldığını işaret etmektedir. Rabbim düşmanlarımıza fırsat vermesin, onları kahreylesin. Bize ve tüm İslam ümmetine de Kur’an şuuru nasip eylesin, bizleri gafletten uyandırsın, hep birlikte O’nun kitabına sarılmayı, Resulü (S.A.V.)’nün yolundan gitmeyi nasip eylesin Âmin.