HABİB KARAÇORLU
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. SURİYEDE SON PERDE

SURİYEDE SON PERDE

2011 yılı baharından itibaren iç savaş yaşayan Suriye’de son on beş günde inanılmaz olaylar gelişti. 27 Kasımda harekete geçen Suriye Milli Ordusu ve İdlip’teki başını HTŞ’nin çektiği silahlı muhalif gruplar kısa bir süre içerisinde Halep, Hama, Humus ve Şam’ı ele geçirdiler. 2000 yılında ölen babası Hafız  Esed’in yerine geçerek Suriye’yi yöneten Beşşar Esed bir anda ülkesini terk edip Rusya’ya kaçtı. Olaylar ardı ardına çok hızlı bir şekilde gelişti. 1963 yılında bir askeri darbeyle iktidara gelen 61 yıllık Baas Partisi rejimi çöktü ve muhalifler ülkenin önemli bir bölümünde yönetimi ele geçirdi.

Suriye’de bütün bu olağanüstü ve Suriyeliler açısından heyecan verici gelişmeler yaşanırken Suriye’nin İsrail sınırında halkın ve medyanın pek üzerinde durmadığı, görmezden geldiği, pekte umursamadığı çok önemli bir gelişme daha vardı. O da 14 aydan beri Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da binlerce insanı acımasızca katleden, soy kırım yapan ve buralardaki şehirleri yerle bir eden Siyonist İsrail çeteleri daha önce işgal ettiği Golan tepelerinin ilerisine geçmeleriydi. Siyonistler bu bölgedeki köyleri ve tepeleri ele geçirmiş ve başkent Şam’a 25 Km. kadar yaklaşmıştı. Siyonist zalim rejim bununla da yetinmemiş Suriye ordusunun ne kadar kara, hava ve deniz güçlerine ait araç, gereç, mühimmat, silah ve levazımat varsa tamamını havadan bombalayıp yok etmişti. Böylece Suriye’deki yeni yönetimin elinde ülkeyi savunmak için ne bir silah ve ne de bir donanım kalmamış oldu.

Suriye ile ilgili geçen haftaki yazımızda büyük fotoğrafa bakmamız gerektiğini belirtmiştik. Suriye’de zalim Baasçı Esed rejiminin yıkılması çok sevindirici bir olaydır. Elbette Suriyeli mazlum kardeşlerimiz buna çok sevineceklerdir. Son 63 yılda on binlerce insanın hayatına mal olan ve Suriye halkına kâbus yaşatan Baas rejiminden kurtuldukları için sevinmeler gayet doğaldır. Ancak üzerinde durulmayan ve pek fazla da düşünmedikleri, cevaplandırılması gereken bazı gerçekler var ki, o da Suriye ordusu muhalifler karşısında neden çarpışmadan geri çekildi? Suriye’deki Baas Rejimin en güçlü müttefiki Rusya neden yardıma gelmedi? 2011 yılında başlayan iç savaşta Suriye rejimine yine en büyük desteği veren İran niye sessiz kaldı? Suriye’deki iç savaşın en büyük mimarı ABD bu durumdan niye çok mutlu oldu? Bir asırdan beri bölgede en korkunç katliamları yapan ve Büyük İsrail’i kurma emelleri olan Siyonist İsrail’in başındaki azılı katil Netanyahu Esed’in devrilmesine niye çok sevindi? Bütün bu soruların mantıklı cevapları olmadığı sürece Suriye’deki muhalif hareketin zaferi havada kalacak ve Suriye’nin geleceğine kuşkuyla bakılacaktır.

1897 yılında Basel’de düzenlenen Siyonist Kongresi sonrasındaki tüm gelişmeleri iyi okuyamayanlar için belki bu sorgulamalarımız anlamsız bulunacaktır. Ancak tarihi iyi bilen ve iyi okuyanlar kolayca aldanmazlar.2011 yılı Arap Baharının başladığı günlerde hasta yatağında yatmakta olan Erbakan Hocaya bu olaylardan bahsedilence düşünür ve çok basiretli bir yorum yapar: “Bu, şu demektir: Siyonizm kadro değiştiriyor:” Erbakan Hoca haklı çıkmış, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır ve Yemen’de liderler değişmişti. Suriye’de değişmemesinin sebebi ise buradaki azınlık yönetiminin alternatifinin İsrail karşıtı İslami yönetim isteyen taraftarların olmalarıydı. Aynı şekilde Mısır’da da yapılan seçimlerle iktidara gelen İhvani Müslimin hükümetine tahammül gösterilmemiş ve darbe yapılmıştı. Libya, Yemen ve Suriye ise iç savaşlarla bölünmüştü. Irak, bu ülkelerin yaşadıklarını çok önceden yaşamış ve yaşamaya devam ediyordu.

Orta Doğu bölgesinde cereyan eden tüm olayların perde arkasında BOP yani BİP projesinin olduğunu artık herkes çok iyi biliyor. İsrail’in varlığı için tehdit oluşturan ülke, devlet, hükümet ya da liderler üzerine hazırlanan kısa ve uzun vadeli projeler ustalıkla hayata geçirilmekte ve uygulanmaktadır. İslam âlemindeki dağınıklık, cehalet ve yoksulluk Siyonizm’in hedeflerine ulaşması için uygun bir zemin oluşturmaktadır. Siyonizm’in üç aşamalı planı;  bir: İslamsızlaştırma, iki: İstikrarsızlaştırma ve üçüncü aşamada insansızlaştırmadır. Bir asırdan beri Orta Doğu ülkelerinde İslamsızlaştırma projeleri yürütülmüş ve Müslüman ahali gerçek İslam’dan hukuk, eğitim, ekonomi ve sosyal hayat olarak uzaklaştırılmıştır. Fikir, söylem ve eylem birliğini kaybeden Müslüman halklar bölünmüş ve birbirleriyle çatıştırılmış, ülkeler ve yönetimler istikrarsız hale getirilmiştir. Söz konusu ülkelerdeki son hedef ise insansızlaştırmadır.

İkinci Dünya savaşının sonuna doğru Kırım’ın Yalta şehrinde bir araya gelen ABD Başkanı Roosevelt, SSCB lideri Stalin ve İngiltere Başbakanı Churchill dünyanın geleceği hakkında görüşmüş ve tarihe “Yalta Konferansı” olarak geçen anlaşmayla dünyayı paylaşmışlardır. Suriye konusunda Rusya’nın takındığı tavır, perde arkasındaki gizli anlaşmaların sonucudur. Bu üç ülke aralarındaki görüşmelerde Orta Doğu coğrafyasında çıkarları doğrultusunda karar almaktadırlar.

Filistin topraklarında;  Gazze ve Batı Şeria’da Siyonist zulüm devam etmektedir. Siyonistler Lübnan’a da ağır bir darbe vurmuşlardır. Şimdi sıra Suriye’dedir. Yönetimi ve ordusu dağılmış bir Suriye artık İsrail için yumuşak bir lokma haline gelmiştir. Bir sonraki hedef İran, en son hedef ise Türkiye’dir. . Erbakan Hoca: “Bir gün Suriye söz konusu olursa bilin ki asıl hedef Türkiye’dir.” Uyarısını da hiçbir zaman unutmamız gerekir.

Siyonizm’in “Arzı mev’ud” emeli önce yüz sonra yüz elli yıllık bir projedir. Bu projeyi engelleyecek olanlar ancak İslam’ı özümsemiş, şuurlu, bilim ve teknolojide batıyla yarışan, birlik ve beraberlik içindeki Müslümanlar olacaktır. Yüce Rabbimiz bizlere Kur’an şuuruyla şuurlanarak Hazreti Peygamber (S.A.V.) ve ashabının izinden gidip onlar gibi cihat etmeyi nasip eylesin, zalim düşmanların şerlerinden emin eylesin. Âmin.

 

SURİYEDE SON PERDE
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin