Tarihi süreç içerisinde insanlığın baş belalarından biri olan terör, farklı bir musibettir ki, doğal afetlere göre insanlık için daha büyük bir felaket olarak yüz yıllar boyunca devam ede gelmiştir. 1789 Fransız ihtilalı ile ön plana çıkan terör kavramı o dönemde Fransız devrimcilerin muhaliflerini ortadan kaldırmak için kullandığı bir yöntemdir. 1917 Rusya Bolşevik Devriminde de karşıt grupların birbirlerine karşı başlattıkları imha hareketlerine de yine terör denmiştir. Günümüzde uluslararası düzeyde terörün net bir tanımı yapılamamıştır. Terörü herkes farklı bir şekilde tanımlayıp, kendine göre tehlikeli gördüğü düşünce, akım ve grupları ve hatta devletleri yeri ve zamanı gelince terörist olarak ilan etmektedir. Siyasal, dinsel ve/veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere, belirlenen hedef gruplara veya resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımını terör olarak ifade edilmektedir. Günümüzde devlet nezdinde terör hareketlerinin en yoğun uygulandığı ülke Filistin’dir. Bir asırdan beri işgal altında olan Filistin topraklarındaki işgalci Siyonistler Müslümanlara karşı her türlü tedhiş, şiddet, sindirme, yıldırma, korkutma ve zulüm politikalarını uygulamakta ve onları topraklarını terk etmeye zorlamak için her gün yeni bir sinsi plan ve projeyi sahneye sürmektedirler.
Tarihi süreç içerisinde terörün değişik şekil ve yöntemlerine de rastlanılmaktadır. İslam tarihine baktığımızda Dört büyük halifeden üçü suikast sonucu şehid edilmiştir. Selçuklu döneminin ünlü Haşhaşi İmamı Hasan Sabbah klasik anlamda günümüz terör örgütlerinin nüvesini ve metotlarını ilk defa uygulayan, muhaliflerini fedailerine öldürten tipik bir terörist liderdir. Gerek İslam tarihinde ve gerekse Osmanlı döneminde devlet ve millet düşmanı bazı odaklar tarafından kötü amaçlarını gerçekleştirmek, şahsi ikbal elde etmek, halk üzerinde nüfuz kurmak ve benzeri amaçlarla mevcut otoritenin zayıflatılması ve halkın sindirilmesi için tedhiş hareketlerine girişilmiştir. Osmanlının son döneminde bir yer altı örgütü olarak kurulup sonradan partileşen İttihad ve Terakki Fırkası mensuplarının 23 Ocak 1913 tarihinde Enver Bey öncülüğünde silahlı bir grup olarak Bâb-ı Âli’de toplantı halindeki hükûmeti basarak Harbiye Nazırı Nâzım Paşa’yı öldürmesi ve sadrazam Kâmil Paşa’nın kafasına silah dayayarak istifaya zorlaması tarihimizdeki en dehşet olaylardan biri olarak yer almıştır.
1968-80 yılları arasında Türkiye’de meydana gelen siyasal şiddet eylemleri ve karşıt gruplar arasındaki silahlı çatışmalar “anarşi” olarak ifade edilirken 1984 yılından itibaren Güneydoğu’da ortaya çıkan bölücü tedhiş hareketi ise “terör” olarak nitelendirilmiştir. İşin ilginç yanı şudur ki, hiçbir terör örgütü asla kendini terör örgütü olarak tanımlamaz ve tamamı kendini “kurtuluş” savaşçısı olarak gösterir.
Günümüzde ise yürürlükte olan Terörle Mücadele Kanunu’nda “anayasada belirtilen nitelikleri ve siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmeye yönelik her türlü suç teşkil eden eylemler” olarak terör tarif edilmiştir. Terörün demek ki siyasi, hukuki, ekonomik ve dinsel hedefleri bulunmaktadır. Bu nedenle kamu düzenini bozmaya, insanların güvenliğini tehdit etmeye, toplumun normal hayat akışını tersine çevirmeye, birey ve toplumu çeşitli zarar ve ziyana uğratmaya yönelik her gürlü eylem aslında teröre hizmet etmektedir ve terörün bir parçası olarak kabul edilebilirler.
Kahraman güvenlik güçlerimiz kırsal kesimde ve komşu ülkelerin topraklarında canları pahasına bölücü terör örgütüne darbe üstüne darbe vururken, içeride de şer güçlerin toplumu zayıflatmak, çökertmek, bölmek, sindirmek ve sonuçta yok etmek için uyguladığı değişik terör çeşitleri devam etmektedir. Bu terör çeşitleri sırasıyla şunlardır:
Gıda terörü: Küresel şeytani güçlerin uzun zamandan beri çeşitli bitki ve canlıların gen yapısıyla oynayıp GDO (genetiği değiştirilmiş organizma)’lu gıdalar üreterek bunları piyasaya sürüp toplumun kanser başta olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanmasına neden olmaları büyük bir terör olayıdır. Bozuk ve kalitesiz gıdalar ile NBŞ (nişasta bazlı şeker) kullanılan gıdaların, içinde domuz yağı bulunan çeşitli şekerleme ve çikolataların bunun farkında olmayan çocuk ve gençlere yedirilmesi yine terörün bir taktiği olarak devam etmektedir.
Ekonomik terör: İnsanların ellerinde bulunan birikimlerini ve yatırımlarını çeşitli manipülasyon ve spekülasyonlarla kendi ceplerine aktaran “üç kağıtçı (faiz, döviz, borsa, kripto para) ekonomik sistemin mensupları da farklı bir terör grubu olarak varlığını sürdürmektedir. Bunlara son zamanda telefon dolandırıcıları da eklenmiş olup insanların tüm birikimlerini hedef almışlardır.
Trafik terörü: Her gün yüz binlerce aracın seyir halinde olduğu karayollarında insanların canlarını ve mallarını tehlikeye sürükleyecek şekilde aşırı hız yapanlar, drift atanlar, makas atanlar ve gerekli tedbirleri almadan yola çıkanlar, bu şekilde yüzlerce kazanın meydana gelmesine sebep olmakta ve onlarca canı ve malı mahvedip trafikte terör estirmektedirler.
İmar ve çevre terörü: Kolaydan para kazanma ve kısa zamanda köşeyi dönme arzusunda olanların yeşil alanlar üzerinde imar değişikliği yaptırarak ve çevreyi tahrip ederek estirdikleri terör çeşidi son yıllarda bayağı bir gündem oluşturmakta ve insanları önemli oranda mağdur etmektedir. Ayrıca havayı, toprağı ve suyu kirletenler de dünyanın geleceğini tehlikeye atarak terör zihniyetine destek vermektedirler.
Mafya ve maganda terörü: Allah ve ahret korkusunun yanında kanun korkusunu da unutmuş olan azgın ve sapık çetelerin pervasızca silah kullanma ve şiddet uygulaması sonucunda her gün yine birçok insanımız hayata veda etmektedir. Ülkemizi adeta Teksas’a çeviren silahlı birey ve gruplar park, cadde, sokak, kalabalık demeden ateş ederek veya kovboylar gibi çatışarak masumların canlarına kıymaktadırlar.
Uyuşturucu, kumar ve fuhuş terörü: Uyuşturucu tüketiminin maalesef giderek arttığı ve yaygınlaştığı günümüzde uyuşturucu baronları çok güçlenerek artık devletlere kafa tutacak kadar ileri gitmişlerdir. Kumar oynatan şebekeler ise internet aracılığıyla binlerce genci tuzaklarına çekip onların hayatlarını karartmaktadırlar. Fuhuştan para kazananlar her gün ağlarına yeni “sermayeleri” düşürerek toplumun temelini yıkmaya devam etmektedirler.
Siber terör: İnternetin gerek resmi kurumlar ve gerekse toplumun her kesimi tarafından her alanda kullanılmasıyla birlikte, bu işten faydalanmak isteyenler veya bu işi kötüye kullanmak isteyen birey ve gruplar adeta dijital alanda terör estirerek insanların büyük kayıp ve mağduriyetler yaşamasına neden olmaktadırlar.
Medya terörü: Ellerindeki medya gücünü çıkar elde etmek, ya da medya aracılığı ile toplumu ifsat etmek isteyenler hazırladıkları birçok program ve filmler ile özellikle çocuklar ve gençler üzerinde olumsuz sonuçlar elde etmeyi hedeflemişlerdir. Subliminal mesajların yerleştirildiği çizgi filmlerden ahlaksızlığı yaymak için hazırlanmış videolara kadar her türlü yayını sinsice çeşitli yayınların arasında servis eden şeytani odaklar günümüzdeki en tehlikeli terör örgütünü oluşturmaktadırlar.
Yukarıda saydığımız terör çeşitlerinin yanında daha birçok terör çeşidi her alanda at oynatmakta cirit atmaktadır. Bütün bunlarla mücadele için çok keskin kanunlara ve gözü pek yargıçlara büyük ihtiyaç vardır. Aynı zamanda bunları yok edip bitirmek için üstün bir inanca, cesur bir yüreğe ve güçlü bir iradeye sahip siyasilerin, idarecilerin, aydınların, STK’ların ve medya mensuplarını varlığı olmazsa olmazdır. Rabbim hainlere, zalimlere, alçaklara, namussuzlara, insan ve doğa düşmanlarına fırsat vermesin, Hakkın, doğruların, iyilerin, mazlumların, vatanseverlerin yardımcısı olsun. Âmin.