HABİB KARAÇORLU

TÜRKİYE KİME GÜZEL?

Son beş yılda ülkemizin yaşadığı yüksek enflasyon ve Türk Lirasının yabancı paralar karşısında adeta güneşin karşısındaki kar gibi erimesi sonucunda ekonomik dengeler yabancılar lehine alabildiğine değişti. Bulgarlardan tutun da Çinlilere, Pakistanlısından Kuveytlisine, Iraklısından Ukraynalısına kadar elinde parası olan Türkiye’ye koşuyor ve ülkemizden bir gayrı menkulü kendine göre gayet kelepir bir fiyata satın alıp tapusunu cebine koyuyor. Turizm, yatırım, gayrı menkul alımı, iltica, uyuşturucu ticareti ve daha birçok konuda” yabancı cenneti” haline gelin ülkemizde artık “Ne mutlu Türküm diyene” diyebilmek çok zor oldu sanıyorum.

Yabancıların çok rahat bir şekilde ülkemizden gayrı menkul almalarının önü 03.05.2012 tarihinde TBMM’de kabul edilen Tapu ve Kadastro Kanunlarındaki değişikle başladı. Yapılan değişiklikle mütekabiliyet şartı kaldırılmış, 183 ülke vatandaşının karşılık satın alma şartı aranmaksızın ülkemizden mülk ve toprak/arazi edinmesinin önü açılmıştı. Yani daha önce Türkiye ile herhangi bir ülke arasında yapılmış olan bir anlaşma ile iki ülke vatandaşları karşılıklı gayrı menkul alabilirken bu şart kaldırılmış ve dünyanın dört bir yanındaki ülkelerden dileyenlerin gelip Türkiye’de konut, iş yeri, arsa ve arazi almalarının önü açılmış oldu. 2013-2023 döneminde Türkiye’ye 128,9 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye girişi olurken bu rakamın 47,7 milyar dolarla yüzde 37’lik bölümünü gayrimenkul alımları oluşturdu. Bunun sonucunda özellikle başta İstanbul olmak üzere birçok ilde gayrı menkul fiyatlarında çok anormal yükselişler görüldü. İstanbul’un yanında Akdeniz bölgesinde de gayrı menkul fiyatları ve kiralar aşırı ölçüde yükseldi. Artan gayrı menkul fiyatlarına ve kiralara yetişmesi mümkün olmayan vatandaşlar yavaş yavaş bu şehirlerden Anadolu’daki eski yurtlarına dönmeye başladı. İstanbul’un demografik yapısının sürekli yabancılar lehine değiştiği artık gözle görülür bir hale geldi. Sayıları altı ile on milyon arasında ifade edilen yabancı göçmenlerin ülkemiz insanına göre çok daha avantajlı yaşadığı ülkemizde tüm dengelerin yerli halk aleyhine bozulması neyi ifade etmekte? Ticaret yapıp para kazanmalarına rağmen,  askerlikten, vergiden ve sağlık payı ödemekten muaf tutulan göçmenlerin yanında Türkiye’yi bir sayfiye yeri olarak kullanan Avrupalı, Rusyalı ve Ortadoğulu insanların yurdumuzun en güzel yerlerinde tatil yaparak keyif sürmelerini oralara gidemediğimiz için sadece TV ekranlarından izlemekteyiz. Eskiden “her şey vatan için” diye bir sloganımız vardı. Şimdi “her şey döviz için” diye uygulamalarımız var artık.

2019 ve 2020 yıllarında çeşitli nedenlerle Merkez Bankası döviz rezervlerinin eriyerek eksilere düşmesi sonucunda ülkemiz çok büyük bir döviz dar boğazına girmiş oldu. İthalat ve ihracat arasındaki önemli açığın kapatılması ve aynı zamanda vadesi gelmiş döviz borçlarının ödenmesi için önce 2021 yılı son çeyreğinde faizler iyice düşürülerek ekonomide üretimin artırılması ve daha çok ihracatın yapılması hedeflendi. Ancak bu hedef tutmadığı gibi dış ticaret açığı daha da arttı. Artan döviz kurları olduğu gibi piyasalara yansıdı. Enerji konusunda dışa bağımlı olan ülkemizde özellikle akaryakıt ve elektrik fiyatlarındaki artış doğrudan tüm tüketim maddelerine yansıyarak enflasyonu şaha kaldırdı. 2023 seçimlerinin ardından yeniden oluşturulan ekonomi ekibinin: “ekonomide irrasyonel uygulamalar kaldırılarak rasyonel politikalar uygulanacak” mesajının ardından  “gerçekçi kur” politikası ile TL bir iki ay içinde yüzde kırk devalüasyona uğratılarak değer kaybetti, tabi ki bu da enflasyon olarak bize geri döndü. Bu rasyonel ekonomi ekibi faize de el attı. Seçim öncesi yüzde 8,50 olan MB politika faiz oranı son olarak Perşembe günü MB yönetiminin aldığı kararla yüzde 25’e çıkarıldı. Böylece faizde de % 300’e yakın bir artış yapılmış oldu. Döviz ve faizdeki artış dış ekonomi kuruluşlarında memnuniyetle karşılandı. Başta Moody’s olmak üzere uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’deki döviz ve faiz artışlarından çok mutlu olduklarını belirttiler. Böylelikle Türkiye artık dışarıdan daha rahat borç para   bulabilecek ve ekonomisini düzeltecekmiş! Sermayesini döviz, faiz ve borsa üçgeninde çevirerek paradan para kazanan rantiye kesimi için bulunmaz günler yaşanıyor. Sevinçten dört köşe olan rantiye kesimi için Türkiye’de her şey yolunda, her şey çoook güzel!

Bundan tam on iki yıl önce geleceği çok iyi bir şekilde gören merhum Erbakan Hocamız: “Toprak ayağımızın altından kayıyor” demişti. Toprak yerinde duruyor, nasıl ayağımın altından kayacak ki? Diyen akl-ı evvelerimize diyoruz ki: İşte, artık topraklar yabancıların eline geçiyor; konutlar, arsalar, araziler, şirketler ağır ağır çaktırmadan el değiştiriyor, ancak sen bunu göremiyorsun. Çünkü izlediğin TV kanallarında seçimin üzerinden üç ay geçmesine rağmen hala daha CHP ve Kılıçdaroğlu konuşulup tartışılıyor. Türkiye’nin gündeminde ekonomi yok, emekli aylıkları yok, şaha kalkmış olan enflasyon yok, orman yangınları yok, mazot ve benzinin niçin 40 lirayı bulduğu yok, çiftçinin zararı yok, mısır üreticisine verilen 30 kuruşluk taban fiyat farkı yok, 2022 yılında 180 bin çiftin boşanma nedeni yok, her gün işlenen kadın cinayetlerinin sebebini sorgulama yok, toplu katliama dönüşen otobüs kazalarını sorgulama yok, orman yangınlarının nedenini araştırma yok . Ya ne var? 2024 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara ve diğer illerin Büyük Şehir Belediye başkan adayları kim olacak? Seçimlerde kim kiminle ittifak yapacak?  Kim kazansa da ne değişecek? Diye soran da yok. Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete. Bu ülkenin geleceği hakkında siz ne kadar iyimsersiniz bilmiyorum.   Ancak ben, Perşembenin geleceği Çarşambadan belli diyorum. Bu hal ve gidişat pek hayra alamet değil. Rabbim encamımızı hayreylesin, korktuklarımızdan emin umduklarımıza nail eylesin. Bizlere de akletmeyi, tefekkür ve tedebbür etmeyi nasip eylesin. Nefislerimiz hayırla ıslah eylesin. Amin.

TÜRKİYE KİME GÜZEL?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin