İnsanlığın geçmişinde tarihin seyrini değiştiren,çağ açıp çağ kapayan, veya toplumların kaderinde önemli rol oynayan hadiseler başlangıçtan günümüze kadar devam ede gelmiştir. Filistin’in özgürlüğü için kurulmuş olan HAMAS’ın 7 Ekim günü işgalcilere karşı başlattığı Aksa Tufanı operasyonu bu açıdan ele alınıp değerlendirilmesi gereken çok önemli tarihi bir hadisedir. Bir asırdan beri Filistin topraklarında Avrupalı ve Amerikalıların desteğini arkasına alarak buradaki Müslümanları terörle yok edip devlet kurma çabası içersinde olan işgalci Siyonistler, tüm dünyanın gözü önünde yaptıkları soy kırım ve mezalimle gerçek yüzlerini bir kez daha ortaya koydular. İkinci Dünya savaşı yıllarında Almanya’da Nazilerin Yahudilere karşı işlediği soy kırım (holokost) hikâyesinin arkasına sığınan Siyonistler şimdiye kadar kendilerini tüm dünyaya mazlum ve mağdur olarak göstermişlerdi. Ancak işgalci Siyonistler Gazze topraklarındaki hastaneleri, okulları, mabedleri ve mülteci kamplarını havadan, karadan ve denizden sürekli bombalamak suretiyle şimdiye kadar 6 binden fazla çocuğu ve 4 binden fazla kadını öldürerek insanlık nezdinde artık katil ve zalim olarak bilinmeye ve tanınmaya başladılar.
İşgalci Siyonistlerin iftira ve yalanları her gün bir bir ortaya çıktıkça tüm insanlık, HAMAS’ın davasında ne kadar haklı olduğunu, işgalcilerin ise ne denli haksız ve rezil olduğunu anlamaya başladı. Öncelikle 7 Ekimdeki Aksa Tufanı hareketi esnasında çölde düzenlenen bir müzik festivaline Kassam Tugayları’nın saldırı düzenleyip oradaki gençleri öldürdüğü iddiası bizzat İsrail’in Haaretz gazetesi tarafından yalanlandı. Festivale katılanların Kassam Tugayları tarafından değil İsrail helikopterlerinden açılan ateşle öldürüldüğü gerçeği ortaya çıkınca, HAMAS’ı terörle suçlayan politikacılar ve medya organları derin bir sükutu hayale uğradılar. İslami çizgiden asla taviz vermeyen HAMAS mücahitlerinin masum sivillere en küçük bir zarar vermeyeceğini de böylece herkes öğrenmiş oldu. HAMAS ve Filistin halkı gösterdiği metanet ve sabırla tüm dünyada vicdan ve merhamet sahibi insanların sevgisini ve takdirini kazandı. Bu nedenle İslam’ı merak edip araştıranlar ve hidayete erenler oldu. Tüm insanlık Filistinlilerin bir asırdan beri işgalci zalimlerden neler çektiğini, Siyonistlerin ne denli acımasız ve aşağılık mahlûklar olduğunu öğrenmiş oldu. Yıkılan binaların enkazı altında kalarak can veren bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlı ve hasta insanların acısı yürekleri sızlattı. Hastanelerdeki o trajik manzaralar, çaresizlik içinde çırpınan sağlık görevlileri ve seyretmeye tahammül gösteremediğimiz küvezlerde kıvranan bebekler, yaralı çocuklar, parçalanmış cesetler ve daha birçok vahim görüntü tüm insanlığı ayağa kaldırdı ve yaşanan bu zulüm tüm dünyada büyük bir infiale neden oldu. Böylece bir asırdan beri kuzu postuna bürünmüş olan Siyonist işgalcilerin maskeleri düştü ve gerçek suratları ortaya çıktı. Şifa hastanesine saldırarak güya buranın HAMAS’ın merkezi olduğunu ispatlamaya çalışan işgalcilerin hastaneye kendilerinin götürdükleri silah ve malzemeleri teşhir ederek HAMAS’ı karalama çabalarını herkes çok komik buldu ve İsrailliler de dâhil hiç kimse bu yalana inanmadı.
7 Ekim Aksa Tufanı sonrasında yaşananlar üstü kapatılan veya unutturulan birçok gerçeği ortaya çıkardı. 1990’lı yıllarda başlatılan küreselleşme hareketiyle SSCB’nin dağılması ve bunun sonucunda ABD’nin ortaya koyduğu “Yeni Dünya Düzeni” projesi, 7 Ekim 2023 tarihinden sonra yaşananlarla tamamen bitmiş ve çöpe atılmıştır. Tüm insanlığın gözü önünde Siyonistlerin yaptığı soy kırımın durdurulmaması ve Gazze şeridinde iki buçuk milyon insanın aç ve susuz şekilde tüm imkânlardan ve güvenlikten yoksun bir şekilde ölüme terk edilmesi, dünyadaki düzeninin sorgulanmasına neden oldu. Dünya kamuoyu, uluslar arası kuruluşların ve anlaşmaların hiçbir şey ifade etmediğini ve hiçbir işe yaramadığını öğrenmiş ve küresel düzenin ne denli yanlış kurulduğunu ve asla güvenilemez olduğunu anladı. Birleş Milletler ve bağlı kuruluşları, Avrupa Birliği ve diğer tüm küresel kuruluşların Siyonizm’in birer kukla ya da maşası olduğu gayet net şekilde görüldü. BM’nin yapısı bundan sonra daha çok sorgulanacak ve Güvenlik konseyinde veto hakkı olan beş daimi üyenin dünya üzerindeki saltanatı bitecektir. Bu ne kadar bir zamanda gerçekleşir, tam olarak bilemeyiz ancak söz konusu o dönem başlamıştır. Bundan sonra tüm dünyadaki ezilen, sömürülen ve zayıf bırakılan insanlar, topluluklar ve halklar ellerinden alınan haklarını ve kendilerine yapılan zulümleri daha yüksek bir sesle haykıracak ve haklarını kazanmak için işbirlikçi yönetimlerle amansız bir şekilde mücadele edecektir.
Dünya, sürekli tekrar eden doğal afetler, salgın hastalıklar, savaşlar ve zulümlerle giderek yaşanmaz hale gelmektedir. İnsanlığın mutluluk ve kurtuluşu için ortaya atılmış olan tüm ideolojiler, felsefeler, teoriler ve İslam hariç tüm dinler tükenmiş ve değersizleşmiştir. İnsanlığı felakete sürükleyen küresel ırkçı emperyalizm, yani Siyonizm ve işbirlikçi uşaklarına karşı duracak tek güç Gazze’deki direnişte gördüğümüz gibi, tek hak yol, tek hak nizam, tek doğru hayat düzeni ve Allah katında tek din olan İslam’dır. Âlemlerin sahibi tüm asırlara işaret ederek buyuruyor ki: “insanlık hüsrandadır, Allah’a, Resulüne ve Onun getirdiklerine inananlar ve gereğini yerine getirenler, bunlarla birlikte birbirine Hakkı ve sabrı tavsiye edenler ancak kurtulacaklardır.” Dünya imtihanı ağırdır, bu imtihanı kazanmanın yolu bizleri yeryüzünde halife olarak yaratan, yaşatan ve öldürecek ve tekrar diriltecek olan Rabbimizin gösterdiği yoldan giderek kazanılacaktır.
Şeytanın icat ettiği düşünce ve sistemlerin peşinden giden insanları ve toplulukları uyarmak tüm Müslümanların görevidir. Hem Müslüman olmayanlara ve hem de Müslüman olup da dinini yeterince öğrenip yaşamayanlara ancak İslam’ı hakkıyla yaşayanlar davet, tebliğ ve irşatta bulunabilirler. İşte İslam âlemi olarak bizim sorunumuz tam olarak da budur. Samimi ve ihlâslı Müslüman alimlerin sayısının giderek azalmasıyla meydan şeytanın adamlarına kalmaktadır. Şeytanın ordularını oluşturan Siyonizm, Evanjelizm, Kapitalizm, Komünizm ve diğer ideolojilerle ancak Allah’ın yardımıyla mücadele edilebilir ki, o da ancak O’nun yolundan gitmekle mümkündür. İslam âlemi Yüce Rabbimizin: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın, ayrılığa düşmeyin” emrine uyacak ki, hem kendisi kurtulsun ve hem de diğer insanlığı kurtarabilsin. Milli Şairimiz Mehmet Akif’i rahmetle anarak o veciz dizelerini bir kez daha zikredelim: Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol, / Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. Rabbim bizlere Kur’an’ı hakkıyla anlayıp idrak etmeyi ve onu en güzel şekilde yaşayan Resulullah (S.A.V) gibi yaşamayı nasip eylesin. Âmin.