Dünya genelinde 1 milyardan ziyade engelli insan var. Ve bu engelli insanlar “en büyük azınlık” olarak nitelendiriliyor.
Engelsiz insanların bir kısmı, engellilere karşı duyarlı olabiliyor lâkin bir kısmı fazlasıyla duyarsız.
Geçenlerde kıymetli bir dostum bir video göndermişti. Ateist, ahmak, müptezel zevatın biri otizmlilerle alay ediyordu.
Akabinde karşısındaki hitap ettiği bireylerde bu sözüm ona kendince espri yapan ahmak adamın safsatalarına kahkaha atıyorlar, ne kadar alçakça bir davranış.
Uzun zamandır yazmak istediğim bir konuydu. O videodan sonra da artık bu konuya değinmem gerektiği kanaatine vardım.
Öncelikle şunu hatırlatayım iki hafta önce dinlediğim Cuma hutbesinde bakın ne diyordu; “İnsanlık, saygınlığını ve gerçek değerini Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den öğrenmiştir. O, hiç kimseyi, dış görünüşüne, malına ve mülküne, makam ve mevkîne göre değerlendirmemiştir. İnsan olması hasebiyle herkese değer vermiş, sevgi, saygı, şefkat ve merhametle davranmıştır.
Allah Resûlü (S.A.V) insanları engelli ya da engelsiz diye ayırmamıştır. Engelleri sebebiyle hiç kimseyi dışlamamıştır. Farklı engel gruplarında yer alan sahâbîlere yakın ilgi göstermiş, her daim destek olmuştur. İlmi birikim ve yeteneklerine göre önemli görevler vermiş, onları topluma kazandırmaya çalışmıştır.
Nitekim görme engelli Abdullah bin Ümmü Mektûm’u Medine’de kendi yerine vekil bırakmıştır. Ortopedik engelli genç sahâbî Muâz bin Cebel’i vali olarak tayin etmiştir.”
Şimdi sormak lazım engellilerle alay edenlere, sizin kalbinizde olan bu engele çözüm var mıdır?
Kimisi doğuştan engelli doğar, kimi de sonradan kaza ya da başına bir imtihan gelmiştir ondan ötürü engelli olmuştur. Yani demem odur ki hepimiz birer potansiyel engelli adayıyız.
Bizlerde doğuştan otizmli veyahut farklı bir engelli doğabiliriz. Doğduktan sonra da bazı uzuvlarımızı kaybedebiliriz. Dolayısıyla bize düşen görev onlara iyilikte bulunmak, birlikte yaşamak, onlara mânen destek olmak, her birimizin insanlık borcudur.
Bakın yukarıda da bahsettik bir sahâbeyi Peygamber efendimiz (S.A.V) kendi yerine vekil olarak bırakıyor, diğer sahâbeyi vali tayin ediyor, demek ki engelli olmak farklı, insan olmamak farklı bir kavram. Mefkûreleri tefessüh etmiş bu alaycı tavırların inanç değerleri olmadığı gibi insanlıktan nasiplerinide almadıkları ortadadır.
Aslında bakarsak insan, eşrefi mahlûkât olarak yaratılmıştır.
Eğer kim ki Allah’ın yarattığı masum bir engelli kardeşimle alay edip dalga geçerse bilsin ki Allah’ın lâ’neti onun üzerinedir.
İnsanların dış görünüşüyle alay etmek dalga konusu yapmak ne ahlaki ne kültürel ne de bizim din anlayışımıza yakışmaz.
Bizim inandığımız değerlerde gönül kırmak, insanları toplum önünde rencide etmek yoktur.
İnsanların dış sûretlerine bakarak alay edenlerin başına elbette ki alay ettikleri gelmeden ölmeyeceğini bilmekteyiz.
“Rasûlullah (S.A.V) şöyle buyurmuş hadis-î şerifinde: “Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.” (Tirmizi, Kıyamet, 53, no: 2507)
Demek ki burada anlaşılan insan ettiği sözlerden mesuldür. Başına iş açmak, hüsrana uğramak arzu ediyorsa ahmaklık edebilir.
İnsanların dış görünüşleriyle kusurlarıyla ne dalga geçilir ne de alay edilir.
Her fert önce aynaya bakacak sonra toplumdaki yerini kendi belirleyecektir.
Engelli tabir ettiğimiz öyle insanlar var ki engeli olmayan birçok insandan topluma, vatanına, ailesine daha fazla hizmeti dokunmuştur.
Üstün zekâlı otizmli insanlarında var olduğunu unutmayalım.
Hayatın bizlere ne getireceğini bizden neler götüreceğini biz bilemeyiz.
O yüzdendir ki ahmaklık yapmaya lüzum yok, önce şerefli insan olmak lazım.
İnsanın insana karşı ne maddi ne de bedeni üstünlüğü asla olamaz. Ancak Allah’ın rızasını gözeterek yapılan işlerde ve Rasûlüne tabiî olarak, üstünlük takvayla olur. Gerisi teferruat kalır ve cehalet olur ancak.
Eğer biz yüce Allah’ın yarattığı sanatıyla alay edersek, bunu espiri konusu yaparsak hem sanat-ı İlahiye’ye hem de sanatına büyük edepsizlik etmiş oluruz bu da insanı zarar içinde zarara sokar.
Bizim dinimiz yaratılanı yaratandan ötürü sevmeyi öğütler… Vesselâm.