NEVZAT ÜLGER

AHİLİK VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, ASKON VD.                          

Ahilik, ortaçağ Anadolu’sunun toplumsal ve kültürel dokusuna yön vermiş, daha çok fütüvvet anlayışına dayalı tasavvufi ve ahlakî gelenekleri olan bir kurumdur.

Ahilik bir bakıma küçük esnafın, meslek sahiplerinin kardeş olma çalışmasıdır. Büyük ölçüde de tasavvufi bir anlayış içerisinde tarikat örgütlenmesidir.

Amacı, zenginle fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet arasında iyi ve sağlam ilişkiler kurarak “sosyal adaleti” gerçekleştirmektir.

Batı’da burjuva, Osmanlı’da ahilik… Ahilik anlayışı, Batı kapitalizmini oluşturan dışarıda sömürgeci, içerde sınıf mücadelesi esaslı yapılanmayı önlemiştir. Bundan dolayı, Batı’daki “bırakınız geçsinler” anlayışı Osmanlı’nın geleneksel yapısında yoktur. Osmanlı, refah ve adalet dengesini bozucu gelişmelere kapı aralamıyor. Bundan ötürü büyük sermaye ve burjuva oluşmamıştır.

Ahi Evren, Anadolu Ahilik Teşkilatının kurucusu olarak kabul edilir. Tam adı Şeyh Hâce Nasiru’d-din Mahmud el Hoyî’dir. 1171 yılında Azerbaycan’ın Hoy şehrinde doğmuştur. Ahi Evran kendi mesleği olan dericilik dalından başka 32 çeşit mesleğin gelişmesine öncülük etmiştir.

Ahilik teşkilatının görevleri; ürünün kalitesini belirlemek, narh kesmek, (Fiyat belirlemek) üyeler arası dayanışmayı sağlamak, esnafların mesleki çıkarlarını korumak, mesleki ve ahlaki eğitim verilmesini sağlamak, devlet ile üyeler arasındaki ilişkileri düzenlemektir.

Dikkatli bakıldığında dayandığı temel dinamikler itibariyle hisbe kurumunun dayandığı temellerle ve gördüğü işlevle aynilik gösteren birçok noktayı bulabilmek mümkündür.

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu Türklerine sanat, ticaret ve ekonomi alanlarında aşağı yukarı 630 yıl yön verip, ışık tutmuş olan Ahilik, örgüt olarak, kendi kural ve kurullarıyla, 3. Sultan Ahmet dönemine kadar sürmüştür. Bu tarihten sonra; 1727 yılında ‘’gedik’’ denen bir uygulamaya geçilmiştir.

18.yüzyılın ilk çeyreğinden sonra üst yöneticilerini Sultan’ın atadığı lonca teşkilatı öne çıkmaya başlamış, esnaf da, önceleri toplandığı dergâh ve zaviyeleri yavaş yavaş terk ederek loncaları oluşturmaya başlamıştır. Bu uygulama 1860 yılına kadar sürmüştür.

  1. Abdülmecit’in 1856 da yayınladığı ‘’Islahat Fermanı’’ ile Osmanlı İmparatorluğunun bütün uyruklarının, her türlü sanat, ticaret ve meslekleri özgürce yapabilmeleri kabul edilince, 1860 yılında bütün gedik beratları sona ermiş oldu.

1912 yılında çıkarılan bir kanun ile de Ahilik müessesesi tamamen ortadan kaldırılmıştır.

19.yüzyılın ikinci yarısında ticaret ve sanayi odaları kurulmaya başladı. 25 Haziran 1875’de Ticaret ve Sanayi Meclisi’ne yeni odalar kurma hakkı verildi.

14 Ocak 1882 Dersaadet Ticaret Odası kuruldu. Bu oda, 2. Meşrutiyet sonrası, 13 Haziran 1910’da Dersaadet Sanayi ve Ticaret Odası adını aldı. İlk dönemlerde bu odaların yönetimlerinde daha çok gayri Müslim tüccarlar hâkim durumdaydılar.

İzmir’de 1923 Şubat ayında toplanan İzmir İktisat Kongresinden sonra ortaya çıkan iktisatta millilik cereyanları, aynı zamanda İstanbul’da faaliyette olan Milli Türk Ticaret Birliği grubunun çalışmaları, Ticaret ve Sanayi Odasının Türkleştirilmesi noktasındaki baskıları arttırdı. 1923 Yılı Ağustos ayında yapılan İdare Meclisi Toplantısında oda yönetiminin Türk tüccarlar eline geçmesi sağlanmış oldu.

22 Nisan 1925’de ticaret ve sanayi odaları için yeni bir nizamname oluşturuldu. Meslek gruplarına odalara kaydolma zorunluluğu getirildi.

8 Mart 1950’de 5590 sayılı kanun ile yeni bir dönem başladı. Bu kanun ile odalara kamu kurumu statüsü verildi. Odalar ve borsaların üst birliği olarak Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği oluşturuldu.

30 Mayıs 1952’de İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası,  Ticaret Odası ve Sanayi Odası diye iki ayrı odaya ayrıldı.

1960’lı yıllarda hükümet odalara ithalat kotalarını dağıtma yetkisi verdi. Bu  karar odaların önemini ciddi ölçüde arttırdı.

Sanayi kesiminin 60’lı yıllarda artan gücüne rağmen, bu gücün aynı oranda odalarda temsil edilememesi, farklı bir mekanizma ihtiyacını da beraberinde getirdi. 1971 yılında Türkiye Sanayici ve İş adamları Derneği (TÜSİAD) kuruldu.

TÜSİAD, 1950’den sonra gelişen birinci kuşak sanayicilerin, TOBB ise daha çok İstanbul ve Anadolu’daki küçük boy esnaf ve ticaret erbabının örgütleri olarak ayrışmaya başladılar.

1980 Sonrası, ihracatın teşvik edildiği ve Türk iktisadi hayatının süratle dışa açıldığı bu dönemde gelişen iş çevreleri iktidarlar üzerinde yeni baskı grupları oluşturmaya başladılar. 1983 yılında kurulmuş olan Türkiye Dış Ticaret Derneği (TURKTRADE), dış ticaret dünyasının önde gelen kurumlarından, “gönüllü” bir sivil toplum kuruluşudur.

1990 Yılının başında (1992 yılında) MÜSİAD bu tür bir zeminde kuruldu. Daha çok muhafazakâr orta kesim iş adamlarının inisiyatifi ile kurulan bu dernek kısa sürede Anadolu’da teşkilatlanarak Anadolu sermayesinin ve özellikle de küçük ve orta boy işletme (KOBİ) sahiplerinin önemli bir sesi durumuna yükseldi.

1990’lı yıllarda bölgesel ve sektörel iş dünyası temsil örgütlerinin çatı kuruluşu olan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), gönüllülük esasına göre kurulmuş bağımsız bir sivil toplum kuruluşudur.

ASKON, İGİAD, ARSİAD ve bu amaçla kurulmuş bir çok vakıf ve dernek türü teşkilatlanmalar da, iktisaden gelişen kesimlerin, var olan yapılarda yeterli temsil imkanını bulamadıklarını düşünerek harekete geçmeleri ile, kısmen de siyasi yelpazede güçlenmek isteyen siyasi kadroların kısmi teşvikleriyle kurulan organizasyonlar olarak sahnede yerlerini aldılar.

 

AHİLİK VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, ASKON VD.                          

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin