Eksiklikleri ile birlikte Türkiye sanayileşmiş bir ülkedir. Daha fazla sanayileşmek duygusu da sanayileşmenin doyum noktasının olmaması ile ilgilidir.
Sanayileşmek kalkınma demektir ama “insan yüzlü” sanayileşme ve kalkınma olmalı.
Teknoloji; yeniliktir, inovasyondur. Yenilik ve inovasyon için hür düşünceli olmak gerekir. Yeniliğin ve inovasyonun ilacı hür düşünce ise, hür düşüncenin döl yatakları da, hukuk formatına uygun işleyen toplumlardır.
Devletçi olmak doğal olarak defansif olmayı gerektirdiğinden, devletten bağımsız fikir üreten, yeni şeyler ortaya koyabilen bir entelektüel sınıfı ve devletten bağımsız ekonomik üretim yapan girişimci kitlelerin önemi oldukça önemlidir.
Prof. Dr. Fuat Sezgin’e göre “İslam dünyasının bilimde geri kalmasının sebebi, İslam ya da İslam düşüncesi değil, siyasettir.” Ülkelerin kalkınma ve sanayileşmesinde de esas yönlendirici siyasettir. “At binicisine göre kişner” sözünün tabanı da burası işte.
Dış kaynaklı ideolojiler Türkiye’yi merkez olmaktan çıkarır. Bunlar çoğunlukla kendi topraklarında gelecek hayali kuramayan oluşumlardır. Hepsi de modernisttir.
İmkânları ve olumsuzlukları birlikte tartışmak gerekir.
Düşünce ayniyle insan değil midir? Düşünceyi merkeze alan kendini merkeze alır.
İslam bir kimlik değil, kişiliktir, karakterdir.
Üniversitelerin özgürlük alanı olmaları gerekir. Üniversiteler nasıl resmi ideolojiyi topluma taşıyorsa, toplumsal beklenti ve fikirleri de merkeze taşımalıdırlar.
Maharetsiz ve marifetsiz okuyup oturmak hüner sayılmaz.
Uzun bir ömür yaşamış ve fakat üretimi olmamış, fikir işçiliği olmamış, fikir harmanı hiç olmamış, hep şimdi istasyonunda beklemiş, ilgi alanı olmuş ama etki alanı hiç olmamış insan zarardadır.
Sürekli ilgi alanında kalanların akılları geveze, kabiliyetleri kısır, enerjileri heba olur.
Nitelikli insan bir değerdir.
Bir de kendi ilgi alanına sığmayanlar var. Eskiden bu tipler filozof oluyormuş. Şimdilerde onlara sadece aydın diyorlar.
Malumat entelektüelciliği ile bir yere varmak mümkün değildir.
Hep liberalizmden bahsediyoruz ama devletlerin ekonomiden çekildiğini bilen veya gören varsa parmak kaldırsın.
Siyaset kalıcı olanın peşinden koşmaz. Zaten siyasete indirgenmiş şey de kalıcı olmaz. Siyaset bir sonuçtur.
Kararların resmi ideolojiye ve iktidara uyumluluğu aranırsa kanuna uygunluğundan söz edilebilir ama hukuka uygunluğu aranmaz.
İnsanların hayatını kolaylaştırmak için oluşturulan bir organizasyona kutsiyet atfedilirse, hiçbir uygulama sorgulanmaz, kaynakların nasıl kullandığına ilişkin konular konuşulmaz, bunu yaparken vatandaşlar arasındaki ayrımcılıklar makul görülür.
İyi düşünememek medeni ölülüktür. Bundan dolayı da rasyonel düşünemeyenler hamaset yapar.
Yalnız yaşamayı göze alamayanlar iyi düşünme yolunu tercih edemezler. Sürekli geçmişi yaşadığı için önünü göremez hale gelen şişkin egolardan kendimizi kurtarmalıyız. Hamaset yapmak bir yere kadar belki bir şeydir ama çok şey değildir.
Büyük devletlerde ve düşünen beyinlerde dar bölge asabiyeti olmaz.