NEVZAT ÜLGER

İSLAM DÜNYASI NEDEN GERİ KALDI?

Bu konu belli zamanlarda gereğinden fazla gündemde tutulmayla birlikte son iki yüzyıldır tartışılmış ve gereğinden fazla köpürtülmüş bir mevzu.

Konu üzerinde tartışanlar genelde iki gruptur.

Bir grup ısrarla “din yüzünden geri kalmıştır” ve “din terakkiye (gelişmeye) manidir” diyenlerin oluşturduğu taraf. Bu grubun ister samimi, ister gayri samimi taraftarlarınca tam iki yüzyıldır yetkili ve yetkisiz kişi ve makam sahipleri tarafından savunulan tezi. Bu grubu oluşturanların büyük çoğunluğu aslında genel anlamda dine değil, İslam’a karşıdırlar. Çünkü kalkınmak için Hıristiyan olmak gerektiğini söyleyen yetkili kişilere tanıklık ediyor tarih.

İkinci grup mensupları da, “geri kalmışlık dinden değil, yeterince dindar olamamaktan geçtiğini” ve “gerilemenin” esas nedeni dinden uzaklaşmadır” tezinde ısrar eden yaklaşımlar.

Bir kısım akademisyenler de, “Müslüman ulemanın fikri bağımsızlığını yitirip, dini ve entelektüel düşüncenin bir nevi “tutulması” ile açıklıyor konuyu.

1980’li yılların sonuna doğru, o dönem Nurettin Topçu ekolünden ve “Türkiye Günlüğü” dergisinin genel yayın yönetmeni olan Mustafa Çalık bir açık oturum düzenledi. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal o açık oturumun başkanlığını yaptı. Konuşmacılardan biri sol entelektüellerden Cengiz Çandar, diğeri Prof. Dr. Hikmet Özdemir biri de Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’tı. Öyle radikal bir değişimi savundular ki, bırakın konuşmasını, dinlemesi bile cesaret istiyordu. Yıllar içerisinde bu konuşmacıların geldikleri noktalara dikkat edelim; Hikmet Özdemir resmi elbisesi olmayan Kenen Evren’e dönüştü. Rahmetli Mustafa Çalık çiftlik kurdu ve iktidarın emrinde popülist bir bekacı oldu. Cengiz Çandar rüzgârların önündeki yaprak misali savruldukça savruldu, şimdi HDP’nin kucağında oturuyor. Yalnız Asaf Savaş eski çizgisini devam ettirdi. Kasa ve masa değiştiricidir.

Konu ile ilgili olarak cevaplandırılması gereken soru; “ Müslümanların geri kalmışlığının veya daha önceki dönemlerde Müslümanların zirve devletler kurmaları dinle mi ilgiliydi acaba?

Bir kısım düşünce adamlarına göre; ne geri kalmışlığın ne de ileri gitmişliğin dinle ilgisi yok. Geçmiş başarıların altında “disiplin” ve “iyi organize olma” var denilmektedir. Yeniçeri teşkilatının laçka olmasından sonra hiç başarı var mı? Keza, Müslümanlar dinin birleştiricilik yönünün disipline dönüşmesi sonucunda dünyevi olarak başarılı oldular denilmektedir. Tabi buradaki disiplin kavramını “baskıcılık” olarak anlamamak gerekir. Çünkü disiplinli olmak da, baskıcı olmak da daha çok siyasetle (yönetimle-yürütmeyle) ilgili bir konudur herhalde. Gerçi Batı’da otoriterliği, Doğu’da istibdadı normal kabul eden entelektüellerin sayısı da az değil ne yazık ki.

Batılıların kalkınmasını Hıristiyanlıkla açıklamak mantıklı olur mu? Bu cümle dinlerin önemli olmadığı anlamına gelmez ama dünyevi başarılarda belirleyici rol siyasetin yani yürütme organınındır. Siyasi başarıyı ve başarısızlığı dinle açıklamaya çalışmak zannederim modernizmin etkisiyle olmaktadır. Batı bu geri kalmışlık teziyle özellikle “İslam”ı olumsuz bir tablo olarak resmetmenin peşindedir. İki yüzyıldan öncesini gündeme taşımama gayretlerini de bu pencereden okumak gerekir kanaatindeyim.

Elbette din; kimliklerin, kültürlerin, hakikat algılarının şekillenmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Devleti idare edenlerin dindar olmaları nasıl toplumun dindar olmasında önemli bir faktörse, aynı şekilde dinden uzak yöneticilerin hâkim olduğu toplumlarda da sosyolojik yapının dinden uzaklaştığını, belki yalakaların çoğalması durumunda da dinin yok olma seviyesine geldiği çok kereler görülmüştür.

Toplumların ve yönetimlerin dindar olmaları güzel bir olaydır ama bunun kalkınmayla ilişkilendirilmesi konusunda daha dikkatli olmak gerekir. Disiplin, liyakat ve iyi organize olmak hayati öneme sahiptir.

İSLAM DÜNYASI NEDEN GERİ KALDI?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin