Türkiye 1945 yılında çok partili hayata geçerken neler yaşandığını İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker’in notlarında ve CHP’nin önemli mensuplarının kitaplarında çok rahatlıkla görebiliyoruz. Kaldı ki, bu kalemler sol jargonla olayları değerlendirmelerine rağmen tek parti dönemini aksettirmeleri açısından büyük önem taşırlar.
– Öncelikle Cumhuriyet’in ilk 20 yılında izlenen Sovyetler Birliği’yle olan yakın ilişkinin tümüne yakın kısmı etkisiz hale gelecekti. Bu kararlarda en fazla “Yalta Konferası”nın etkili olduğunu özellikle anmak gerekir. 1945 yılının Şubat ayında Yalta’da yapılan ABD, SSCB ve İngiliz zirvesinde, Avrupa artık Doğu ve Batı diye ikiye ayrılacak ve birtakım uluslar arası önlemlere başvurulacaktı. Sonuçta da 1992 yılına kadar devam eden, “Yeni Dünya Düzeni” kapitalist ve sosyalist sistemlerden oluşan iki kutuplu dünya olarak 45 yıl devam edecekti.
– Çok partili hayata geçiriliyor gibi görülse de, esasta iki partili sisteme geçiş öngörülüyordu. Değişik bir ifade ile kabul edilebilir nitelikte ve CHP içindeki muhaliflerden oluşan “orta sağ” veya “liberal kapitalizm” modunda bir siyasi parti düşünülüyordu. Nitekim TBMM’nin 1945 yılı açılışında İnönü; “Bizim tek eksiğimiz, hükümet partisinin karşısında bir partinin bulunmamasıdır” diyordu. Gerçi İnönü; kendisine İş Bankası kurdurulan ve sonra da İktisat Bakanı ve Başbakan yapılan Celal Bayar ve Aydın’lı genç hukukçu Adnan Menderes’ten pek hoşlanmasa da Batı ile iyi geçinmek için en iyi yol buydu. Atatürk’ün ölümüne kadar Dış İşleri Bakanı olan Dr. Tevfik Rüştü Aras’ın aynı zamanda Menderes’in akrabası olması da önemli bir nottu. Her şeye rağmen Bayar, İnönü için en iyi muhalefet lideriydi.
– 1930 yılında CHP içinde Recep Peker tarafından düzenlenen tüzük, zaten Atatürk tarafından da “Mussolini faşizminden özenti” olarak görüldüğünden; bürokratik, merkezci, otoriter anlayış aşama aşama yıkılacak ve parti içinde bir temizlik ve arınma işlemi başlayacaktı.
– İnönü de bu iki sütunun üzerinde, Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’da bir hakem gibi oyunun kurallarına uygun olarak oynanmasını denetleyecekti.
– Bu iç uygulamalara paralel olarak, dış politikada da Rusya’ya karşı Batı’nın yeni gücü Amerika ile yakın ilişkiler kurulacaktı.
Demokrat Parti 7 Ocak 1946’da Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından resmen kuruldu. DP’nin “Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasinin geniş ve ileri bir anlayışla gerçekleşmesine” hizmet etmek amacıyla kurulduğu, parti tüzüğünün daha ilk maddesinde ifade edilmişti. Bu program hükümete verilmeden önce bizzat Bayar tarafından İnönü’ye götürüldü ve onun vizesinden geçti.
Bu ikili görüşmede bugüne de ışık tutmasını sağlayacak ilginç birçok diyalog var ve onlardan bir şöyle olmuştu:
İnönü programı aldı ve Bayar’a sordu; “Terakkiperverler’de olduğu gibi “İtikadiyatı diniyeye biz riayetkarız” diye bir madde var mı?
Bayar; “Hayır Paşam. Laikliğin dinsizlik olmadığı var” dedi.
Ziyanı yok. Köy Enstitüleriyle, ilkokul seferberliğiyle uğraşacak mısınız?
Hayır.
Dış politikada ayrılık var mı?
Yok.
O halde tamam.
Programın İçişleri Bakanlığına tesliminden sonra parti resmen kurulmuştur. DP aynı gün 7 Ocak 1946 tarihinde basın toplantısı yapıyor. Bir gazetecinin; “CHP ile DP arasındaki farkı” sorması üzerine Bayar “demokrattır diye geçiştireceği esnada Menderes’in “Belki iki parmak daha soldur” cevabı oldukça ilginçti.
-CHP’nin tek ve değişmez genel başkanı sıfatını taşıyan İnönü, parti kongresinde verdiği bir önergeyle “değişmez genel başkanlık” kurumunu kaldırmıştı.
CHP’nin acelesi vardı. Çünkü Demokrat Parti kuruluşunun üzerinden çok kısa bir süre geçmesine rağmen, bütün yurtta olağanüstü bir şekilde büyüyordu.
-Hükümet aldığı bir kararla, bir ABD dolarının Türk Lirası olarak karşılığını 2.80 TL olarak belirleyince, zincirleme zamlar peş peşe gelmeye başladı.
Demokrat Parti, yapılan bu devalüasyona yaylım ateşi açtı. Çünkü zaten sıkıntılı olan hayat, bu zamların ardından çekilmez bir hale geliyordu. Bu devalüasyon işleminin ilerleyen yıllarda onar yıllık aralarla tekrarlamasına karşın, 1999 yılından sonra serbest kur sistemine geçilmişti. Bu gün itibariyle 1 ABD doları 30.68 liradır.
1950 yılına gelindiğinde hala valiler hükümet partisinin il başkanı, kaymakamlar ilçe başkanıydı. Bu saçmalığa, ancak 14 Mayıs 1950 tarihinde Demokrat Parti’nin seçimi kazanmasından sonra son verilecekti.
Parti devleti veya devlet partisi anlayışı Türk toplumuna hiçbir zaman uymaz. Çünkü iki şıkta da “insan” unsuru kaybolur.