“Gazze direnişi boyunca kim ne yaptı” sorusuna cevap arayalım.
Şu ana kadar İslam dünyasının tepkisi ne oldu?
Ürdün ve Bahreyn sadece büyükelçilerini İsrail’den çektiler. İlişkileri kesmeleri bir yana ilişkileri dondurduklarını dahi açıklamadılar. “Kınamanın” ötesine geçilmedi.
Mısır ve Fas şimdiye kadar büyükelçilerini çekmediler.
Birleşik Arap Emirlikleri ise Hamas’tan çok İsrail’e daha yakın.
İran-Tahran uzun bir süre bölgesel taşlarını sallamakla yetindi ve iddialı sözler dışında hiçbir şey yapmadı. Nihayet petrol boykotu çağrısı yaptı.
İran garip biçimde düşük profilli davranıyor. Arap dünyası İsrail’le bizim tonumuzda konuşmuyor, ayrıca İbrahim Anlaşmasını sorgulayan bir ses de çıkmadı henüz.
Arabistan, Rusya ve İran’da olumlu karşılanacak olmasına rağmen şu ana kadar petrol silahını çekmedi.
Petrol silahının kullanımı maliyetli değil, bilakis kârlı olduğu tek silah bu. Ancak Arap ülkeleri şu ana kadar bu silaha başvurmadı ve bu ülkeler petrol silahının İsrail’i ateşkese zorlamaları için Batılı ülkelere baskı yapma noktasında kullanmadılar.
Aslında petrol ihraç eden ülkelerden bahsediyoruz ve onlar bugün zayıf durumda değiller. Hatta Ekim 1973 savaşı sırasında İsrail’e destek veren ülkelere boykot kararının alındığı yarım asır önceki şartlarından daha güçlüler. O vakit petrol ihraç eden Arap ülkeleri teknolojik olarak Batılı şirketlere bağımlıydı ve askerî olarak soğuk savaşta Batılı ülkelerin himayesindeydi. Bugün ise yüksek derecede bir ekonomik bağımsızlığa sahipler ve yeni soğuk savaşın üç kutbu olan ABD, Çin ve Rusya ile sıcak ve güçlü ilişkileri bulunuyor.
Bu tutum Gazze’de yaşananların riski ve aciliyeti ile kesinlikle uyumlu değil.
Bu bekleyiş uzarsa İsrail’in ateş etmediği tek bir şey kalmayacak.
Özetle Arap ülkelerinin şu ana kadar yaptıkları çekişme sahasından uzak Latin Amerika’nın da yaptıklarının altında kaldı.
Dört Güney Amerika ülkesi Bolivya, Kolombiya, Şili ve Honduras büyükelçilerini çektiler. Bolivya ayrıca ilişkileri kestiğini de açıkladı.
Neredeyse kayıtsız kalmakla eş değer olan bu yavaşlığın nedeni nedir?
Arap ülkeleri bu yaşananlar karşısında sembolik imalarda bulunmaktan daha fazlasını yapmaktan aciz mi?
ABD Başkanı Joe Biden’ın enerji konularındaki üst düzey danışmanlarından biri, kendisinin Arap petrol ülkelerinin petrol silahını kullanmayacağından, bu ülkeler ile ABD arasındaki ilişkilerin son zamanlarda güçlendiğinden emin olduğunu açıklıyor. (Yani bu yolu denemeyecekler diyor.)
“Arap ülkeleri bu harbi bitirebilir ama onlar Hamas’ın yok olmasını istiyorlar. Aslında bu harbi bitirebilecek olanlar Körfez’deki Arap ülkeleri. Oturup ABD’deki paralarını çekebilirler. İsrail ile ilişkilerini kesebilirler. Ya da 1974 yılında olduğu gibi petrol maddesini ortaya sürebilirler. Hiçbirini yapmıyorlar. Çünkü hepsinin derdi Hamas bitsin, biz oturduğumuz yerde oturalım.” (Yalım Eralp)
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail değerlendirmesi ise şöyle; “”Bugün Gazze’yi işgal edenlerin yarın başka yerlere göz dikeceğini biliyoruz. Gazze kasabı Netanyahu meselenin Gazze veya Ramallah olmadığını yayılmacı hedefler peşinde koştuğunu ifşa etti. Bugün Gazze’yi ve Filistin’i savunmak demek, Kudüs ile birlikte Mekke’yi, Medine’yi, İstanbul’u, Şam’ı, Beyrut’u diğer İslam beldelerini savunmak demektir. Yangının bizim ocağımıza ulaşmasını beklersek o yangın bir gün evimize gelecektir.”
Benzer bir açıklamayı da Bahçeli yaptı; “Meselenin can alıcı noktası büyük İsrail devletinin kurulma projesidir. Nil’den Fırat’a kadar sözde vaat edilmiş topraklara hâkimiyet kurmak, İsrail’in inanç bazlı ve tarihi arka planı olan bir hedefidir. Bu hedefin nihai aşaması da Türkiye’dir” dedi.
İki lider de haklı. Çünkü İsrail’in iç istihbarat yöneticisi “Hamaslılar ister Türkiye’de ister başka yerde nerede olursa öldürülecek” gibi çılgınca bir açıklama yaptı. Böyle cinayetleri işlediği bilinen İsrail’e cevabı yine Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi; “Buna tevessül eden bedeline katlanır.”
İsrail sorununu ve Gazze krizini sadece Amerika’daki koltuklardan izlersek, küresel döngünün formatını yakalayamayız.