NEVZAT ÜLGER
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YAZAR
  4. SAĞ SEÇMENİN GÖZÜNDE SOL “GAYRİ MİLLΔDİR.

SAĞ SEÇMENİN GÖZÜNDE SOL “GAYRİ MİLLΔDİR.

featured

Türk solu ne ilke düzeyinde ne reel politik olarak hiçbir zaman İslam dinine asla müsamahakâr bakmadı, bugün de öyle.

Bizdeki solcuların kahir ekseriyeti solcu-sosyalist olmaktan çok pozitivistler, bu yüzden Sovyetlerin çöküşünden sonra hızla ve kolayca sosyalizm veya komünizmden dönüş yaptılar.

Türk Solu denince insanımızın aklına seküler ve enternasyonal bir dünya görüşü ve buna bağlı yaşam tarzı geliyor. Bu cenahın ortak paydası sekülerlik. Türkiye’de sol denilince; bazen liberalizm veya liberal sol, bazen ulusalcılık bazen de sosyalizminin varyantları anlaşılmaktadır.

Türk Solunun liberal ve sosyalist kanatlarını ele aldığımızda, onların Türk Sağı gibi devleti kurtarma ideolojisinden oldukça farklı karakterde olduğunu görebiliriz.

Onların vurgusu devlete değil, halkadır; amaç devleti kurtarmak değil, halkı kurtarmak, hatta kurtarmaktan ziyade özgürleştirmektir.

Türk Solunun temsilcileri ileride geleceğine inandıkları günlerin gelmesine özlem duyarken, Türk Sağının temsilcileri ise mazinin ihtişamlı günlerinin hayalindedir. İlericilik ve gericilik etiketlemesi de buradan doğuyordu zaten.

Altıok’tan biri olan “Devletçilik” ilkesi bir zümreyi devletin serasında kayırıyorsa, kaynakları belli ideolojiye bağlı bürokrasi tarafından dağıtılıyorsa, bu dağıtımda ve bölüşümde adaleti sağlamak oldukça zordur.

Laik bir ülkeyiz. Kemalizm, komünist ülkelerdeki gibi dini yasaklamış değil, aksine devletin himayesi altına almış, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı(DİB) ihdas etmiştir.  Pratik hayatla ilgilenmesi ayrı bir olaydı. Din olacak ama vicdanlarda saklı tutulacak,  evin dört duvarı veya caminin dışına çıkarılmayacak.

Sol ideolojiye göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hem dindar olacak hem dinden neş’et eden ahlakı bir kenara bırakıp kapitalizmin, serbest piyasanın gereklerine uyacaktır.

Sadece Laiklik üzerinden siyaset yapanlar dükkânı kapatsınlar.  Din düşmanlığı ve irtica yaygarası artık insanları rahatsız ediyor.

Sadece iktidar eleştirisi üzerine kurulmuş bir politika yetmez. Başkalarının yanlışları ve hataları üzerine yapılan bir siyasi hareket toplumu ikna etmez. Konularına göre doğru politikalar geliştirip doğru icraatlar yapılabileceğine dair topluma güven verilmesi gerekir.

Bugün artık aklı başında hiç kimse demokrasiyi bir dünya görüşü, bir felsefe veya bir yaşama biçimi olarak algılamıyor, tam aksine sürekli gelişen ve değişen bir süreç görüp, siyasetin bu önemli tekniğinin siyasi çoğulculuk yanında kültürel ve toplumsal çoğulculuğa da nasıl elverişli hale getirilebileceği konusu üzerinde duruyor.

Tabi, siyasi partilerin de ajitasyonu ile sağ mahallelinin gözünde Sol “gayri millî”dir.

Sol liderlerin hiçbirisi sıradan vatandaş değildir. Devletin imkanlarından beslenen insanlardır. Gerçi son onbeş yılda bu anlayışta değişmeler de yok değil. Arif Nihat Asya da bu konuyu tenkit ederken; “Onlar asil doğmuşlar çocuğum / Bize de asil ölmek kamış” diye gönderme yapıyor.

Dev-Genç’in kurucusu Bülent Uluer babasının 27 Mayısçı subay, dedesinin İttihatçı, annesinin babasının ise Sinoplu bir Nakşibendi şeyhi olduğunu söylüyordu.

Mehmet Ali Aybar, Kemal Tahir, Nazım Hikmet, Behice Boran ve Mihri Belli gibi öncülerden Attila İlhan ve Ahmet-Mehmet Altan kardeşlere uzanan bir grup entelektüele baktığımızda da Cumhuriyet döneminin Sol aydınlarının çok önemli bir kısmının burjuva ya da aristokrat bir tabandan geldiğini görebiliyoruz.

Kemal Tahir, Atilla İlhan veya İsmail Cem gibi aydınlar sol cenahta kendi tarihimizi gerçekten yerli ve milli bir dille anlaşılabilir hale getirdiler. Ancak solun önemli bir kısmı, bu isimleri milli duruşları nedeniyle pek istememişlerdir.

Kentli Sol elitlerin en büyük şansları, kurumsal geleneği ve zengin müfredatı olan yabancı okullarda okuyarak dil, kültür ve estetik sorunlarını çözüyor oluşlarıdır. Amerikan Kız Koleji, Galatasaray Lisesi ve Robert Kolej ile Fransız mektepleri bunlardan sadece birkaçıdır.

Liberallerin, kozmopolitlerin, sosyalistlerin kökü dışarıdaydı. Emperyalizmle iç içeydiler, Masonlukla, Siyonizm’le paslaşıyorlardı.

Türk Solunun Cumhuriyet misyonerlerini oluşturması açısından Köy Enstitüleri ile Halk Evleri projelerine biraz dikkat sarf etmek gerekir. Keza sol bir partinin Köy-Kent projesi de dikkat çekmektedir.

Şimdilerde İslâm öncesi mitolojiyi yücelten, İslâm’a ontolojik olarak karşı duran yeni ulusalcılığın temelleri atılmaya çalışılıyor. Bunlar 1071 sonrasında İslâm ile hemhal olmuş Türklüğün yerine tamamıyla mitlere dayalı bir kök arayışındadırlar.

Sadece ölüler ve deliler değişmezler. Adına muhafazakâr, sağcı, solcu veya adı ne olursa olsun,  bu ülkedeki seçmenin değişip dönüştüğünü söylemek mümkündür. Bu dönüşümü de daha çok yoksul kitlenin oluşturduğunu da önemli bir not olarak düşelim.

SAĞ SEÇMENİN GÖZÜNDE SOL “GAYRİ MİLLΔDİR.
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin